Toplum Gazetesi, Almanya, 13 Şubat 2022
Mehmet bütün gün koşuşturup duruyor. Weiler'deki evinden sabahın köründe çıkıyor, 20 kilometre ötedeki Stuttgart sebze haline gidiyor, alışverişini çabucak yaptıktan sonra, sandıkları arabasına yüklüyor ve tekrar Weiler'e dönüyor. Hemen mavi önlüğünü takıp, getirdiği sandıkları açıyor, taze sebze ve meyveleri tezgahlara yerleştiriyor. Ardından dükkânın içinde dolaşıp her sabahki kontrolünü yapıyor, bakıyor her şey yerli yerinde mi, diye. Ne de olsa Mehmet dört bine yakın değişik mal satıyor. Sebze, meyve, ekmek, süt, tereyağ, baharat, her çeşit temizlik malzemesi, şarabından birasına değişik içkiler... Sizin anlayacağınız küçük Mehmet'in küçük dükkânında yok yok! Mehmet 1,48 boyunda ve çalışkan mı çalışkan!. Pazar dışında her gün çalışıyor. Sabahın dört buçuğunda başlıyor koşuşturması. Yorgunluk nedir bilmiyor. Sabah yedide girdiği dükkândan akşam sekizde çıkıyor. Dediğine göre yılda bir hafta izin yapıyor. "Ben burasını açık tutmazsam ne yapar kasabalılar?" diyor. "Hele yaşlılar nereye alışverişe gider?" Mehmet küçük kasaba Weiler'e on altı yaşında gelmiş annesiyle. 1985 yılında. İnşaatlarda babasının yanında iş bulmuş. Önceleri basit işçi olarak. Kısa sürede çalışkanlığı ile dikkati çekmiş, "ustalaşmış". Para kazanmak uğruna okula gitmemiş. Arada sırada o yıllarda burayı işleten yaşlı Alman'a yardım etmiş ve on yıl sonra da, yirmi altısında, amcasının da desteği ile dükkânı devralmış. Aradan yirmi altı yıl geçmiş. Canla başla çalışan, her müşterisine nazik davranan, alışverişe gelemeyen kimi hastaya, yaşlıya siparişlerini evine götüren güleryüzlü Mehmet'i Weiler'de tanımayan yok. Çoğu kasabalı sebze ve meyvesini ondan alıyor. Çünkü sattıkları hergün taze. "Kendi yemeyeceğim şeyi ben müşterime satamam", diyor. "Muzları elmalarla yanyana koyarsan çabuk olgunlaşırlar..."
"Ne güzel eğlenmiştik..."
Birkaç yıl önce aniden hastalanıyor, kendini bitkin, tükenmiş hissediyor. Doktor doktor geziyor. "Başarılı bir tedavinin ardından tüm yaşamımı değiştirdim", diye anlatıyor. "Yaşamın tadına varmalısın, dedim kendi kendime". Bir süre önce müşterilerinden birinin önerisi üzerine Mehmet yüzme öğrenmiş. Şimdi haftada iki gün yakındaki kapalı havuza gidiyor. "Arasıra ailemle yemeğe çıkıyoruz", diye mırıldanıyor bakışları tezgahtaki sebzelerde. "Onları sirke de götürmüştüm Stuttgart'a. Ne güzel eğlenmiştik."
Mehmet'in dükkânı küçük sayılır. 80 metrekare. Elinden gelse, daha doğrusu daha büyük bir yer bulabilse dükkânı büyütecek. Müşterilerine İtalyan ve Türk gıda malzemeleri de satacak, fakat Weiler kasabasının merkezinde ona göre bir yer yok. Büyük kilisenin yanıbaşındaki dükkânında işine devam edecek. Hem banka, lokanta, eczane, terzi de az ötede. Kasabalının ayağı alışmış bu sokaklara. Weiler Kaymakamı'nın bir süre önce yerel bir gazeteye: "...Mehmet olmasaydı insanlarımız ne yapardı?.." dediğini anlatıyor gülümseyerek.
Günün birinde çevreye dev bir mağaza gelse bile hiç umurunda değil. Müşterilerine güveniyor. "Onlar hep benden alışveriş yapacaklardır." Haklı. Müşterilerinin tümü Alman, onlar ona, o onlara çoktan alışmış. "Önemli olan namuslu olmak!" derken yine gülümsüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder