Cumhuriyet 31.07.2005
AHMET ARPAD
PRAG
PRAG
Saat 12'ye yaklaşmış, gece yarısına
az kalmış. İç avlular, arka bahçe, kemerli salonlar, uzun koridorlar insan
dolu. Çoğu kocaman tahta masalara oturmuş, yer bulamayan ayakta. Ellerde
bira bardakları. Sigara dumanı, uğultu. Konuşuyorlar, gül üyorlar. Herkes
neşeli, kafayı çoktan bulmuşlar. Fakat bağırıp çağıran yok. Bira insana
yorgunluk veriyor, onu suskunlaştırıyor, barışçıl yapıyor. Kremecova Sokak,
11 numaradaki birahane, Wenzel Alanı'na yakın. Prag'aher gelişimde uğrarım
oraya. Bu akşam daha önce Na Bojisti Caddesi'ndeki U Kalicha'ya gitmiştim.
Fakat insanlar kuyruk olmuştu,Aslan Asker Şvayk'ın birahanesinin kapısında...
Yazar Jaroslav Haşek buranın devamlı müşterilerindendi. Dostu yazar Egon
Ewin Kirsch' le U Kalicha'da çekerlerdi kafayı. Ünlü tiyatro oyununda köpek
satıcısı Şvayk (bizde Genco Erkal oynamıştı), Avusturya ordusunda savaşmak
üzere askere alındığında, yakın dostu Voditska' ya, ''Savaştan sonra saat
altıda burada buluşmak üzere'' diye veda eder U Kalicha'da! 1968'de terk
etmek zorunda kaldığım Prag'a son 10 yıldır sık sık geliyorum. Dört Varşova
Paktı üyesi ülkenin ordularını peşine takan Ruslar o yıl 21 Ağustos'ta
Prag'a girmiş, tanklarını az ötedeki Wenzel Alanı'nda üzerimize sürmüştü.
Çekoslovakya'nın zamanla güç kazanacağından, insanlarının özgürleşeceğinden
korkmuşlardı. Artık nefes alamayacaklarını kavrayan 200 bine yakın insan,
kısa sürede bir yolunu bulup ülke dışına kaçmıştı. Yazarlar, akademisyenler,
düşünürler, sporcular... Ruslar, bireyin özgürlüğüne biraz olsun izin vermiyordu.
Benim gibi gönlünce yaşamasını sevenler için de ülke artık bir hapishane
olmuştu. Ben daha 1948'de anlamıştım, komünizmin ne demek olduğunu. 18
yaşında bir gençtim o günlerde. Gelecekten umutlu, başarılı bir boksördüm.
Altımda bir Amerikan askeri cip, kimseyi umursamadan gezip tozuyordum.
Cipin üzerinde Amerikanca yazılar vardı. Amerikalılardan satın almış olan
bir dostum bana devretmişti. Savaştan sonra Pilzen'e kadar ilerleyen Amerikan
ordusu geri çekilirken ardında çok şey bırakmıştı. 1945'te Ruslarla Yalta'da
anlaşmışlardı, savaşın ardından Avrupa'yı nasıl paylaşacaklarını... Çekoslovakya
topraklarının tümü Moskova'nın hükmü altına girecekti. Antrenörümden ve
kulüp başkanından birkaç kez fırçayı yiyince cipi bambaşka bir renge boyatmış,
yazıları da sildirtmiştim. Başarılı bir boksör olmama karşın artık mimli
biriydim. Fakat ben yine de delidolu yaşamımı 1960'lı yıllara dek sürdürmüştüm.
Ne de olsa ülkede insanlar beni tanıyordu, yöneticiler kılıma dokunamıyordu.
1968 sonunda yerleştiğim Kanada'da açtığım boksör okulu beni zengin etmişti.
Şimdi yaşlılık yıllarımı elimden geldiğince Prag'da geçiriyorum. Bira su
gibi gidiyor. Yarım litrelik kadehi boşalanın önüne garson sormadan bir
dolusunu hemen sürüyor. Yaslandığım tezgâhtaki musluklar aralıksız akıyor.
Dikkat ediyorum, 7 saniyede bir kadeh doluyor. Her akşam binlerce litre
sert bira susuzluk gideriyor. Dünyada en çok bira benim ülkemde içiliyor.
İnsanlar eskisine göre şimdi daha mı mutlu? Evet, düşünce özgürlüğüne kavuştular.
Fakat kapitalizm ve yeni AB üyeliği günlük yaşama rekabeti, işsizliği,
geçim derdini de beraberinde getirdi. Eskiden insanlar düşündüğünü söyleyemiyordu,
fakat aç da kalmıyordu. Komünizmden ''paldır küldür'' kapitalizme geçmek
benim insanıma göre değil. Henüz altından kalkamıyorlar bu yeni yükün,
elde ettikleri yaşam özgürlüğü ile ne yapacaklarını pek bilemiyorlar! Prag
sokaklarında gülen insana eskiden de rastlanmazdı. Sovyetler 1953'te Berlin
ayaklanmasını bastırırken, 1956'da Macaristan'da insanları kurşunlarken,
1963'te iki Almanya arasına duvar çekerken ve 1968'de Prag'da üzerimize
tankları sürerken günün birinde komünizmin çökebileceğini mutlaka akıllarının
ucundan bile geçirmiyorlardı. Bugün Prag'da komünizm artık müzeye kalkmış!
Na Prikope Caddesi, 10 numarada, McDonalds'a birkaç adım ötede müzesi var...
www.ahmet-arpad.de