22 Eylül 2019

Çöpleriyle baş edemeyenler

Cumhuriyet, 22 Eylül 2019
STUTTGART – AHMET ARPAD

Stuttgartlılar her hafta kapılarının önünü süpürmeye meraklıdır. Diyelim ki on daireli bir apartmanda oturuyorsunuz, on haftada bir cuma veya cumartesi günleri apartmanın önündeki kaldırımı temizlemek zorundasınız. Kiracının bu görevini (!) yerine getirmemesi kira sözleşmesinin iptaline neden olabilir! Stuttgart'ta ilçeler arasında bir 'temizlik yarışması' düzenleniyor! Her yıl martla ekim arasında anaokullarından liselere, genç-yaşlı gruplarından derneklere sayısız katılımcı önceden belirlenen haftalarda semtinin sokaklarını, meydanlarını ve parklarını temizlemeye çıkıyor. Böylece on binlerce ton çöp toplanıyor. En çok çöpü toplayan gruplar ödüllendiriliyor! Belediyenin bu girişimden amacı insanları daha çocuk yaşta çevre temizliğine alıştırmak.
 

Ancak madalyonun bir de öteki yüzü var. Siz Stuttgart'ın merkezini büyük bir etkinliğin ardından görün! Kentin göbeğindeki Schloss alanı, çevresindeki parklar, cadde ve sokaklarla gezi yolları binlerce insanın katılmış olduğu açık hava etkinliklerinin sabahında çöp dolu! Eğlenmişler, ancak yanlarında getirdikleri şişeleri, tabakları, kâğıtları, torbaları oturdukları yere öyle bırakıp gitmişler! Hele havai fişekli bir yılbaşı gecesinin ardından on binlerden geri kalan çöp kentin göbeğinde tepecikler oluşturuyor. Ancak diğer günlerde de kentin kalabalık köşelerinde sağ sol 'kullan ve at' karton ve plastik bardaklar, kâğıt mendiller, dondurma kapları, burger ve pizza kutuları dolu.
 

Federal Çevre Bakanlığı'nın açıklamalarına göre ülkede 2000 yılında kişi başına 458 kilo ev çöpü düşerken bu rakam 2017'de 565 kiloya çıkmış! Yine aynı bakanlığa göre saat başı 320 bin kâğıt bardak kullanılıyor. Bir yıl içinde 2,8 milyar! Otobüs, tramvay duraklarında sigara izmaritleri arasında yürüyorsunuz. Düzinelerle çöpçünün sabah erkenden temizlediği alan ve caddeler akşama doğru yine eski haline dönüyor!
 

Her yıl 300 milyon ton plastik
Kent kirliliği Berlin veya Frankfurt gibi büyük kentlerde daha da aşırı. Sadece kaldırımlar, sokak ve caddeler değil, herkesin kullandığı parklar ve yeşil alanlar da bir 'çöp kutusu'. İnsanlar tek kâğıt mendil ve karton bardak atsa yine de iyi, eski mobilyaları, otomobil lastiklerini kaldırıma veya ormanlara bırakanlar artık parmakla gösterilmiyor! Büyük kentlerde belediyeler bu sorumsuzluğun altından kalkamıyor.
 

Federal Almanya Çevre Bakanı Svenja Schulze şöyle diyor: "İnsanlık her yıl 300 milyon ton plastik üretiyor. Lego taşlarından yoğurt kabına, bahçe iskemlelerinden balıkçı ağlarına, bisiklet tekerleklerinden tuvalet kapaklarına, otomobil yedek parçalarından cep telefonlarına..." Bakana göre toplam çöp kamyonlara yüklense konvoy yeryüzünü üç kez dolanır.
 

Dokuz Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. Ertuğrul Erdin'in evlerde oluşan tehlikeli çöpler üzerine yaptığı bir araştırma  (http://web.deu.edu.tr/erdin/pubs/doc132.htm) kanımca çok önemli bilgiler içeriyor! Hayatı Koruma Vakfı da geçen yıl yayımladığı "Akdeniz Plastik Raporu"nda Akdeniz'e en çok plastik atığın Türkiye'den karıştığını açıklamıştı. Günde 144 ton, ya da günde yaklaşık 6 kamyon plastik! Alman televizyonu ARD'nin İstanbul stüdyosunun geçen Mayıs'taki yayınında da başka bir gerçeği öğrenmiştik: "Almanya Federal İstatistik Dairesi'nin verilerine göre 2017 yılında Türkiye'ye Almanya'dan 18 bin ton plastik atık gelirken bu miktar 2018 yılında 50 bin tona ulaştı."
 

Stuttgart'ın çevresi ormanlarla, küçük göllerle kaplı. Buralardaki piknik alanlarında bütün gece bağıra çağıra eğlenen, dans eden kızlı erkekli gruplar da, çevrede yeterince büyük çöp kutusu olmasına karşın, arkalarında Almanların deyişiyle bir 'domuz ahırı' bırakıyor!  Stuttgart Belediyesi sözcüsü: "Ne yazık ki giderek daha çok insan çöpüne dikkat etmiyor", diyor. "Kentin belirli köşeleri sadece birkaç saat temiz kalıyor." Ona göre bu artık bir toplum sorunu oldu. Çoğu genç rahat ve sorumsuz yaşamak istiyor! Ye, iç ve at!            
 

mail@ahmet-arpad.de

7 Eylül 2019

Bulaşıkçılıktan patronluğa

CUMHURİYET, 7 Eylül 2019
STUTTGART –  AHMET ARPAD

    Carl Laemmle 1884 yılında Laupheim'daki babaevini terk ettiğinde on yedi yaşındaydı. Ufak tefek, bakışları cin gibi delikanlı yürekliydi. Tek amacı okyanus ötesine gitmek, orada başarıya ulaşmaktı. Genç Carl doğup büyüdüğü kasabayı terk ederken tek başına değildi. Hamburg'da 1858 yapımı “Neckar” göçmenler gemisine binerken arkadaşı Leopold Hirschgeld de onunla beraberdi. İki delikanlının ortak arkadaşları İsidor Nathan Landauer de bir yıl önce Amerika'ya ayak basmıştı. Laupheim'lı 'üçlüyü' bir yıl sonra Samuel Moritz Einstein takip etmişti. Dördü de yeni kıtadaki ilk yıllarını bulaşık yıkamakla, ayak işlerine koşmakla geçirmişlerdi!

    Stuttgart'a bir saat uzaktaki Laupheim o yıllarda Hristiyanlarla Yahudilerin 1730'dan bu yana huzur içinde ortak yaşam sürdürdüğü bir kasabaydı. Yahudiler iş sektöründe ve politikadaki girişimleriyle Laupheim'ın toplum yaşamında hep önemli rol oynamıştı. Endüstrileşmenin ilk adımlarının atıldığı 20. yüzyıl başında yeni dünyada şanslarını arayan yüzbinlerden dördü olan Laupeim'lı, hırslı ve çalışkan delikanlılar ceplerinde beş kuruşsuz yerleştikleri Amerika'da değişik dallarda başarıya ulaşmasını başarmıştır.

    Bir süre New York'ta her işi yapan Laemmle'nin ikinci durağı Şikago'dur. Ancak orada da çok kalmaz, Alman göçmenlerin çoğunlukta olduğu Oshkosh'a geçer ve bir tekstil fabrikasında iş bulur. Hırslı genç adam yenilikçi girişimleriyle birkaç yıl içinde fabrikanın müdürlüğüne yükselmeyi başarır. Carl Laemmle Amerika'da nasıl modern bir iş adamı olunacağını ve başarıda doruğa çıkabilmek için reklamın önemlini olduğunu çabuk kavrar. Aradan çok geçmeden de o güne dek kazandığı tüm servetini Şikago'da bir sinemaya yatırır, 1906'da bir film dağıtım şirketi kurar. 1908 yılına gelindiğinde bu şirket Amerika'nın en büyüğü olur. Carl Laemmle o yıllarda 50 sinema salonuna da sahiptir. Ufak tefek, kurnaz, cin gibi Laemmle 1910'da kurduğu Independent Motion Picture'la film yapımcılığında en büyük adımı atar. 1912 yılında bazı küçük filmcileri de şirketine katar, böylece Universal Motion Picture Manufacturing Company (bugünkü Universal Studios) ortaya çkar!

    Meraklı, gözüpek, hoşgörülü
    Carl Laemmle Amerikalıların 'bulaşıkçılıktan milyonerliğe' düşünü gerçekleştirmiştir. Dev Universal Studios'un kuruluşu aynı zamanda Hollywood'un da başlangıcıdır. 'Dracula', 'Phantom the opera', 'The Mummy' ve 'Frankenstein' klasikleri onun başarısıdır. Laemmle sadece 'Tom Amcanın Kulübesi'ni yapmaz, yeni ünlenmeye başlayan savaş karşıtı Alman yazar Erich Maria Remaque'ın ilk romanı 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'u da (Türkçesi: Burhan Arpad) beyazperdeye uyarlar. İki Oscar ödülü alan film o günlerde Almanya'da güç kazanmakta olan Nazileri de öfkelendirir. Remarque'ın romanı ateşlerde yanarken Laupheim'lı (“Küstah Yahudi sinemacı”) Laemmle'nin filmi Almanya'da yasaklanır.

    Meraklı, maceracı, araştırmacı, ileri görüşlü, hoşgörülü, güçten ve sorumluluk yüklenmekten kaçınmayan biri olması Almanyalı bu Yahudi'nin başarıya ulaşmasının baş nedenleriydi. Zenginliğini başkalarıyla paylaşmayı da severdi. Birinci Dünya Savaşı'nda fakirleşen Laupheim'ın insanlarına çok destek vermişti. 1930'lı yılların başında Almanya'da nasyonal sosyalistlerin güçlenmeye başlaması üzerine ülkedeki tanışlarının dikkatini onları bekleyen büyük tehlikeye çeker, 1933'den sonra da Laupheim'lı üç yüz Yahudi'nin Amerika'ya kaçmasını doğrudan destekler.

    Gözüpek ve başarılı Carl Laemmle'nin yaşamı ilginç bir filme konu olabilir! Küçük kent Laupheim 24 Eylül'de, ölümünün 80. yılında onu değişik etkinliklerle anmaya hazırlanıyor.
mail@ahmet-arpad.de