Cumhuriyet 18.01.2009
STUTTGART
AHMET ARPAD
Hitler Almanya'dan gelip anavatanı
Avusturya'ya el koymasının hemen ardından 1938 yılında Viyana'nın Kahramanlar
Alanı'nda bağıra çağıra yaptığı konuşmada onu coşkuyla dinleyen yüz binlerin
arasında 14 yaşında ürkek bir erkek çocuğu da vardı. Adı Johannes Mario
Simmel idi… Aradan tam elli yıl sonra yine Viyana. Ürkek çocuk çoktan ünlenmiş,
yazar olmuş, tüm dünya tanıyor onu, yazdıkları otuz dile çevrilmiş 70 milyona
yakın basmış. Romanlarının yanı sıra 1958'de yazmış olduğu "Okul Arkadaşı"
adlı tiyatro oyunu Sydney'den Stockholm'a birçok büyük kentte sahnelenmesine,
iki kez filme çekilmesine karşın Avusturya'da hiçbir tiyatro onu programına
almaya cesaret edememiş. Ta ki sosyal demokrat Franz Vranitzky ülkenin
başbakanı olana kadar! "Okul Arkadaşı" Nazilerle alay eden, onlarla işbirliği
yapmış Avusturyalıları sert bir dille eleştiren bir tiyatro oyunu. Viyana'daki
prömiyerine geldiğimizde haykıran dazlakların arasından geçip tiyatro binasına
girebilmiştik. İki saat sonra perde kapanırken ülke başbakanı ayakta alkışlıyordu.
Yazdıklarıyla tüm yaşamı boyunca
ırkçılıkla, faşizmle savaşmış olan Simmel, söz Nazilerden açıldı mı her
defasında hemen heyecanlanırdı. "Savaş bittiğinde biz gençler gelecekten
çok ümitliydik" derdi. "Nazi vebasından kurtulduğumuz inancını taşıyorduk,
ne de güzel planlarımız vardı!" Gazeteciliğe atılmıştı, görevi gereği ülkeden
ülkeye gidiyor, savaş sonrasının insanlarını ve politikacılarını tanıyordu.
En geç 1960'lı yıllara girildiğinde değişen pek bir şey olmadığını fark
etmişti. Her şey eski hamam, eski tastı! "Hitler'i seçmiş olanlar 60 milyon
insanın öldüğü savaşa karşın ‘ben sadece görevimi yaptım' demekle sorumluluktan
kurtulacağını sanıyordu… 1945 öncesinin yardakçıları yine aramızdaydı,
onlar sadece giysilerini değiştirmişti…"
Johannes Mario Simmel ile 1973-2008
arası süren yakın dostluğumuz bir yazar-çevirmen tanışlığından öteye idi.
Kimi yerde bir ağabey-kardeş, kimi yerde bir baba-oğul ilişkisiydi. Viyana,
Münih, Stuttgart, Monte Carlo, Zug'daki buluşmalar, sohbetler, uzun telefon
konuşmaları, yazışmalar havadan sudan değildi. İçerikleri politika, sanat,
edebiyat olan heyecanlı düşünce alışverişlerini vefatından 5 ay öncesine
kadar sürdürmüştük. 12 Eylül ihtilalinin ardından Türkiye'de gazetecilerin
ve solcu düşünürlerin hapislere atılması, düşünce ve basın özgürlüğünün
kısıtlanması üzerine Simmel, eserlerinin ülkemizde yayımlanmasına izin
vermekten vazgeçmişti. Ve bu kararı ta 2007 yılına kadar sürmüştü. Türkiye
o günden bugüne düşünce özgürlüğünde pek olumlu adımlar atmamış olmasına,
Erdoğan iktidarını beğenmemesine karşın, "Eserlerinizi tanımayan yeni neslin
aydınlatıcı düşüncelerinize çok gereksimi var!" sözleriyle onu ‘inadı'ndan
vazgeçirmeyi sonunda başarmıştım! Şimdi Türkiye'de Simmel'ler yeniden basılıyor…
Geçen yaz yapmış olduğumuz son telefon
sohbetlerinden birinde keyfi yerinde değildi. Her zamankinden daha karamsar
konuşmuştu: "Yazar olarak bu dünyayı değiştiremezsiniz, fakat kimi kötülüğe
engel olabilirsiniz. Günde 40 bin çocuğun öldüğü günümüz dünyasında insanların
başarılı olduğu tek şey küresel kapitalizm!" Simmel'in savaş sonrası düşleri
kısa sürede yıkılmış, ayaklar altında parçalanmıştı. Koskoca bir kütleydi
onlar. "Ben yine de bu düşler kütlesini omuzlayıp, dağa çıkardım. O ise
her defasında yine uçuruma yuvarlandı. Ve ben hep yeniden denedim".
Son yıllarda geriye dönüp baktıkça
kendini Don Kişot'a benzettiği anların gittikçe arttığını söylerdi. Böyle
birini 35 yıl boyunca tanımış olduğum için kendimi mutlu hissediyorum.
"Üzerinde yaşadığımız dünyada bir insan başka bir insanı mutlu yapabilseydi
bütün dünya mutlu olurdu" diyen Johannes Mario Simmel yaşam görüşlerimi
olumlu etkilemiştir.
www.ahmet-arpad.de