13 Eylül 2015

Dünyanın para kasası

Cumhuriyet, 13.09.2015
STUTTGART
AHMET ARPAD
 


Zürih gölünün kıyısında yaşayan dostlarımızla sık sık görüşüyoruz. Ne de olsa kırk küsur yıldır tanışıyoruz. Onlar bize geliyor, biz onları ziyarete gidiyoruz. Son bir yıldır Stuttgart'a gelmeleri "hem ziyaret, hem ticaret" amaçlı olmaya başladı. Bern hükümeti Frank'ı yüzde on beş değerlendirince İsviçreliler güney Almanya'yı tam bir kapı komşusu yaptı! Özellikle Stuttgart, Freiburg, Konstanz, Waldshut, Lörrach gibi güney kentleriyle Karaormanlar'ın dinlence yerleri onlar için çekici oldu. Günübirlik gelen İsviçreliler ceplerindeki değerli parayı fiyatların daha düşük olduğu Almanya'da besin maddelerinden giysilere, bigsayarlardan mobilyalara harcıyor. Ülkelerine dönerken sınırda %19'luk KDV'yi de geri alınca neredeyse %50'ye yakın tasarruf ediyorlar! Bu arada sınır ötesindeki evini satıp parasını Alman tarafındaki emlağa yatıranlar da var. Almanya'da oturup İsviçre'de çalışan İsviçreliler gün geçtikçe artıyor. Ancak Frank'ın değerlendirilmesi İsviçre dışsatımına yaramadı. Ülkeye gelen turist sayısından da önemli düşüşler olmaya başladı. Bir porsiyon Şnitzel'le yanında bir kadeh biraya kim 30 Avro verir? Geçenlerde bir sergi nedeniyle gittiğimiz sınır kenti Lörrach'da ısmarladığımız iki çayla iki pastaya 13 Avro vermiştik. Ertesi gün Ren'in öteki kıyısındaki komşu kent Basel'de aynı şeyler için gelen fatura tam 28 Frank'dı!

"Dünyanın para kasası"
İsviçre'nin vergi kaçıranlar için bir cennet olduğu sır değil. Ülkeye "dünyanın para kasası" diyenler var! Tüm kıtaların para babaları, uyuşturucu ve silah kaçakçıları, fakirin fakiri Afrika ülkelerinin Avrupa, Amerika destekli milyarder kralları, diktatörleri, cumhurbaşkanları, başbakanları paralarını hep sırdaş hesaplara yatırdılar. Tam 330 bankaya sahip küçücük Alpler ülkesi İsviçre'de finans endüstrisinin en 'başarılı' döneminde banka kasalarında 5 trilyon Avro yatmış olduğu bilinen bir gerçek. İsviçreli ünlü bilim adamı, politikacı ve kitap yazarı Jean Ziegler: "İsviçre insanına göre banka hesaplarının gizliliği neredeyse insan haklarına eşit bir özgürlüktür," diyor. "Ülkem 21. yüzyılda çoğu gerçeği hâlâ dışlamaya devam ediyor." Son birkaç yıldır, özellikle AB'nin ve Almanya'nın baskıları sonucu Bern hükümeti banka/müşteri sırrını biraz da olsa yumuşatmak zorunda kaldı.
 

Avrupa'nın ortasında bir 'ada'
Kendini çevresinden, komşularından hep soyutlamış olan İsviçre Avrupa'nın ortasında bir 'ada' olarak ayakta kalmayı ne olursa olsun sürdürmek istiyor. Ancak bu yalnızlığa ne süre dayanabilir, bilinemez! İç savaş yaşanan ülkelerden insanların akın akın geldiği Avrupa'da İsviçre 2014'de mülteciler yasasını değiştirerek AB'nin 'serbest dolaşım sözleşmesi'ne karşı olduğunu da gösterdi. Bir zamanlar Hitler'den kaçan Alman komünistleri ile 25 bin Yahudi´yi sınır kapılarından geri çevirmiş olan İsviçre'nin Nazilerin el koyduğu tonlarca Yahudi altınını kasalarında tâ 1990lu yıllara kadar gizlediğini de unutmamak gerek. 'Küçük ve zarif' Alpler ülkesi kalifiye eleman gereksimini de çoğunlukla Almanya'dan karşılıyor! Günümüzde iki yüz binin üzerinde Alman yedi buçuk milyonluk İsviçre'de sürekli yaşayıp çalışıyor! Sınır ötesine akın bundan altı, yedi yıl önce başlamıştı. Özellikle uzman doktorlar ve mimarlar Almanya'daki işlerinden istifa edip kazancın yüksek olduğu İsviçre'yi yeğlemeye başladı. Ayrıca Konstanz ile Freiburg arasındaki küçük kent ve kasabalardan da her sabah 17 bin insan da evinden çıkıp günübirlik sınır ötesine çalışmaya gidiyor.
 

www.ahmet-arpad.de

6 Eylül 2015

Mülteci yurtları yanarken

Cumhuriyet, 06.09.2015
STUTTGART
AHMET ARPAD


Nobel Barış Ödülü'nü 2012 yılında Avrupa Birliği hak etmişti. O günlerde açıklandığına göre "AB'nin insan haklarına ve demokrasiye olan katkıları" ödül verilmesinin gerekçesiydi. Günümüzde ülkelerindeki savaştan kaçan, ölmemek ve insanca yaşamak isteyen bir milyona yakın mülteci Avrupa'ya akın ediyor. Yirmi yedi AB ülkesinden sadece birkaçı onları kabul ediyor! Bunlardan biri de yabancı düşmanlığının son 15 yılda hızla arttığı Almanya. NPD, NSU, HoGeSa, Pegida... Aşırı sağcılar Almanya'da gittikçe daha çok saldırgan olurken, politikacılar karşılarında yetersiz kaldı. Bugün bir çok bölgede politikacıların değil onların sözü geçiyor, yalnız bırakıldığına inanan küçük insanlar onlara daha çok güveniyor. Bielefeld Üniversitesi'nden Prof. Andreas Zick'in açıklamasına göre özellikle doğunun 'insansız yörelerinde' son yıllarda gittikçe iyi organize olan radikal grupların 'hukuk sistemi' geçerli. Prof. Zick: "Toplum içindeki çatlağın büyüme tehlikesine 2014 sonunda dikkatleri çekmiştik" diyor.

Mülteci yurtlarını kimler yakıyor?
2012'de Almanya'da 24 mülteci yurdu saldırıya uğramış,  2015 yılının ilk sekiz ayında bu sayı ona katlamış! Çoğu yakılmış. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık nedense, daha çok köylerle kasabaların hızla insan yitirdiği, yabancıların pek ayak basmadığı Almanya'nın doğu eyaletlerinde kendini gösteriyor. Berlin hükümeti 1991'den bu yana özel bir yasa ile "doğunun yeniden inşaatı" adı altında vatandaşlarından 250 milyar Avro'yu toplamasına karşın nüfus azalıyor. 1991 yılında Stuttgart'tan doğu Almanya'ya tayinini isteyen bir tanışım uzun yıllardır orada bir bakanlıkta görevli. "Özellikle Mecklenburg ve Uckermark'dan her yıl ortalama 25 bin Alman batıya kaçıyor!" dedi geçenlerde. "Sokaklarda insan görmezsin!"  Özel yatırıcımlar doğuya gitmiyor, yeni iş yerleri açılmıyor, işsizlik batıdakinin iki katı. Geleceğini garanti altına alamamış insanların yaşadığı bu bölgelerde ırkçılar, yabancı düşmanları, aşırı sağcılar, neonaziler tabii cirit atıyor. Almanya İçişleri Bakanlığı'nın açıklamalarına göre ülkede 2014 yılında 130 ırkçı  saldırı olmuş. Bunlardan 61'i toplam nüfusun sadece yüzde on yedisinin yaşadığı eski Demokratik Almanya Cumhuriyeti topraklarında gerçekleşmiş...

"Ayak takımına göz yummayacağız!"
Bir yıl içinde %40'lık bir artış! Mültecilerin sındığı yurtları yakanlar, onları sokakta çevirip dövenlere geçenlerde "hayvan sürüsünden farkları yok" diyen başbakan yardımcısı, sosyal demokrat Sigmar Gabriel'e hakaret ve küfür dolu mektuplar yağdı, ölüm tehditleri aldı. Bunun üzerine parti genel sekreteri Yasmin Fahimi: "SPD bu ayak takımına göz yummayacaktır!" diye tepki gösterdi. Sadece Almanya sınırları içinden bu yıl ülkeye 800 bin sığınmacının girmesi bekleniyor. Almanya hazırlıksız, AB'nin 27 üyesinden 24'ü topraklarında mülteci istemiyor. Nobel Barış Ödüllü Avrupa'da nasyonal egoizm güncel mülteci akınlarıyla ön plana çıkmaya başladı. AB içindeki ayrımcılığın "ceremesi"ni Almanya çekecek gibi. Sağcı popülizm ve sağcı radikalizmin toplumu bölme tehlikesi var. "Politika iflas ettiği anda bazı bölgelerde sağcı gruplar ve onların peşinden gidenler demokrasiyi ele alabilir" diyor profesör Zick. "Kaba kuvvetin meşrulaştığı toplum gruplarında radikal sağla mücadele edilemez." İki Almanya'nın birleşmesinin ardından çeyrek yüzyıl geçmesine karşın doğunun bazı yörelerinde "demokrasi açığı" olduğu son olaylarla kanıtlanıyor. Oralarda güçlü bir "demokrasi kültürü ve sivil toplum" oluşturmak için acaba geç mi kalındı? Düzen yıpranıp zorlanıyor mu?

www.ahmet-arpad.de