21 Mayıs 2006

Ahmak ıslatan ve turistler

Cumhuriyet 21.05.2006
AHMET ARPAD
PRAG

Yaşlı adam koşuyor. Çok yavaş. Buna koşmaktan çok hızlı yürümek denir. Yetmişinde olmalı, belki de seksenine yaklaşmış. Yaşına göre dinç sayılır, çabuk çabuk atıyor adımlarını. Ayağında beyaz bir şort. Rengi solmuş, tenine yapışmış mavi atletin sırt numarası 187. Bomboş caddede tek başına. Az arkadan bir cankurtaran geliyor, ağır ağır. Yaşlı adam yürüyor, başı dik, gözleri ilerde. Yol kenarındaki insanlar alkış tutuyor ona. Yağmur çiseliyor inceden. Hava bir açıyor, bir kapatıyor. Tam bir nisan havası. Kent yine de turist kaynıyor. Cafe Slavia'dan az önce çıkmış, IV. Charles Köprüsü'ne yürüyorduk. Prag'da bugün yarı maraton var. Az önce yanımızdan geçen adam sonuncu olacak. Cankurtaran peşinde uzaklaşıyor. Polisler caddeyi trafiğe açıyor. Köprü her zamanki gibi dolu. Az önceki ahmak ıslatan hiç kimseyi kaçırmamış. İnsanlar akın akın. Turistler... Köprüde Praglı yürümüyor. Kentliler, kartpostal, resim, fotoğraf ve biblo satan satıcı, her çeşit müzik aletini çalan müzisyen, kuklacı, karşısına aldığı insanların resimlerini çizen ressam. Tezgâhlarda eski Prag. Küçük tablolarda, kartpostallarda, siyah-beyaz fotoğraflarda nostalji. Dar, loş sokaklar, kara yüzlü binalar, heykeller, karlar altında IV. Charles Köprüsü. Ancak komünizm yıllarının bu romantizmi, ülkenin Batı'ya açılmasıyla yok olup gitmiş. Yaşlı Praglılara bakılırsa, genç nesiller gülmesini unutmuş. Düşünce özgürlüğüne kavuşan toplum şimdi günlük yaşam savaşı veriyor. 8 ayda yaptığım 3 Prag ziyaretinde bu kanıya ben de vardım. Lokanta mutfaklarından Çek yemekleri çıkmış, İtalyan, Fransız, Çin yemekleri girmiş. Dönerciler kimi köşe başlarını kapmış. Çek mutfağını bulmak artık öyle kolay değil. U Kalicha'da ''Aslan Asker Şvayk'' ı anıyorsunuz, Vlatava Nehri'nde bir adacığın üzerindeki Ostroff'ta Çek değil, Fransız, Alman, İtalyan şaraplarını tadıyor, Petrin Tepesi'ndeki Nebozizek'ten kenti seyrediyorsunuz... Ve ahmak ıslatan yine başlıyor. Prag ilkyazında kimsenin umursadığı yok. Sadece kartpostalcılarla ressamlar naylonları atıyor tezgâhlarının üzerine. Caz ve folklor müziği yapanlar ise coşkuyla devam ediyor. Kara saçlı, hafif kambur adam bütün gücüyle üfürüyor zurnasına. Genç turistler hoplayıp zıplıyor. Köprünün altından akıyor Vlatava köpüre köpüre. Yağmur çiseliyor. Köprüden çıkıp Josefov'a yollanıyoruz. Arnavut kaldırım taşları, çiseleyen yağmurun ıslaklığında ışıldayan dar sokaklardan hızla geçiyoruz. Yahudi mahallesine girip Paris caddesine çıkıyoruz. Ahmak ıslatan devam ediyor. Prag'ın ünlü saatinin önünde nefesliyoruz. Saat 5 olmak üzere, iğne atsan yere düşmez. Az sonra Wenzel Alanı'ndaki Hotel Europe'un kapısından içeri girerken yağmur duruveriyor. Piyanist Viyana ezgileri çalıyor. Becherovka'ları bir dikişte içiveriyoruz. 13 bitkiden yapılan bu sert içki ne de leziz!
 
www.ahmet-arpad.de