Cumhuriyet 29.01.2006
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Hızlı tren yola koyuluyor. Upuzun,
bembeyaz bir yılan gibi kıvrılıyor. Şatoların ve üzüm bağlarının yanından
geçiyor. Köprülerden nehirleri aşıyor, dağların içindeki tünellerden süzülüyor,
romantik tarihi kentleri geride bırakıyor. Son istas yona vardığında hoparlördeki
ses , gelişini bildiriyor. Hiç kimse inmiyor. Çünkü bu trenin yolcuları
cansız! Koskocaman bir salonda, başka bir dünyadayız. Büyüklerin minyatür
trenler dünyasında! Onların bu dünyasına, ''düşler dünyası'' da diyebiliriz...
Buharlısı, elektriklisi, dizeli, tam 200 lokomotif, boy boy, renk renk,
tam 600 vagon, 800 metre ray ve 42 tren dizisi. Böylesine bir ''düşler
dünyası'' nın Almanya'da başka benzeri bilinmiyor. Salonda tek kadın yok.
Pür dikkat gezinen erkekler de yaşını başını almış, kırkının-ellisinin
üzerinde çoğu. Tek tük çocuklar da göze çarpıyor. Almanların bu tür oyuncak
trenlere merakı sonsuz. Evinin bir odasını trenlerine ayıramayan, çatı
arasına ya da bodruma kapağı atıyor. Küçük lokomotiflerden, uzun vagon
dizilerinden, ormanlardan, dağlar-tepelerden oluşan ''düşler dünyası''
nda yaşayanlar çocuklar değil yetişkinler, yaşını başını almış insanlar.
Küçük memurundan banka müdürüne, lise öğretmeninden başhekime, yargıca,
her meslekten insan minyatür trenlerle kendi dünyasını kuruyor. Evinde
halının üzerine kurduğu birkaç metrelik rayla düşlere dalan, çocukluğunu
yeniden yaşayan bu insanlar, hevesleri uğruna hiçbir giderden kaçınmıyorlar.
Her yıl milyonlarca Avro'yu bu uğurda çekinmeden harcıyorlar. Noel ve yılbaşı
öncesi minyatür tren satan dükkânlardan çıkmayanlar oğullar değil, onların
babaları. Avrupa'nın en büyük ve en eski oyuncak trenler yapımcısı Maerklin'in
Stuttgart yakınındaki müzesini de her ay on binler ziyaret ediyor. Bu fabrikanın
1935'te sadece 300 adet yaptığı ünlü İsviçre lokomotifi ''Timsah'' günümüzde
açık arttırmalarda bir otomobil fiyatına alıcı buluyor. Evler, saraylar,
şatolar, kiliseler, hayvan sürüleri, otomobiller, kamyonlar, tramvaylar,
ellerinde bavulları istasyonlarda bekleşen yolcular... Karlı yamaçlara
tırmanan teleferikler, doruklardan aşağı süzülen kayakçılar... Aralarından
geçen yolcu trenleri, yük trenleri, her ülkeden ünlü upuzun trenler. Bu
güzel, karlı kış gününde dönüş yolu için otobanı değil ormanlar, köyler
ve kasabalar arasından uzanan dar, inişli-çıkışlı, virajlı yolu yeğliyoruz.
Geçtiğimiz köyler, küçük kasabalar insansız. Boşaltılmışlar sanki. Sıcak
evlerinde oturuyor, ahırlarda hayvanlarıyla ilgileniyor, şaraphane ya da
birahanelerde içkilerini yudumluyor olacaklar. Kimi yamaçlardaki kısa pistlerde
kayak yapanlar da göze çarpıyor. Bizim aklımız hâlâ Merklingen'deki ''düşler
dünyası'' nda... Babaların 19. yüzyıldan bu yana severek oynadığı tek oyuncak,
minyatür trenler. Ve bu, böyle kalacağa da benziyor. Boş zamanlarını buharlı
ve elektrikli lokomotiflerin çektiği trenlerin dünyasında geçiriyor bu
''büyük çocuklar'' .
www.ahmet-arpad.de