TOPLUM Gazetesi, Ocak 2019
AHMET ARPADStuttgart'tan sabah erkenden yola çıktık. Hava biraz puslu. Yolculuk Freiburg'a. Az sonra Tübingen'i, biraz sonra da Rottweil'ı geride bırakıyoruz. Karaormanlar başlıyor. Yol yükseliyor, pus kalkıyor, hava açılıyor. Güneşli, fakat serin bir gün bizi bekliyor. Güney Almanya'da güz sona ermiş, kışın eli kulağında. Yamaçlar kupkuru bir yazın ardından kahverengiye dönüşmüş, yükseklerde yer yer kar var. Semiz inekler, bembeyaz koyunlar çoktan ahırlarına dönmüş. Yol, vadilerde ve ovalarda yılan gibi kıvrıla kıvrıla uzanıyor. Karaormanlar bir doğa olayı. Avrupa'nın hiçbir ülkesinde rastlanmayacak büyüklükte ve güzellikte bir ormanlık. Şifalı yeraltı sularıyla kocaman bir tatil ve kür yöresi.
Avrupa'nın en uzun nehri Tuna'nın çıktığı Donaueschingen uzaktan görünüyor. Bu ortaçağ kenti kuleleri, dar sokakları, tarihi yapıları ile bir molaya değer. Küçük bir lokantanın yemek listesinde o öğle değişik av etleri var. Karaca kızartmasını yeğliyoruz. Yanında tatlı kırmızı yaban mersiniyle doldurulmuş komposto armut ve yörenin ünlü hamur işi var. Ardından bir acı kahve, saray parkında kısa bir gezinti. Asırlık ağaçların altında, kuğuların yüzdüğü havuzların kıyısında... Ağır ağır akan derenin üzerinde tarihi köprüde durup, soğuk sularda balık arıyoruz.
Az sonra Donaueschingen'i geride bırakıyoruz. Şimdi Karaormanlar'ın göbeğindeyiz. Ağaçlar sıklaşıyor. Sağımız solumuz çamın çeşidi. Ötelerde, güneyde, Feldberg dağı. 1500 metrelik doruğuna kar düşmüş. Yörenin ünlü bir kayak merkezi. Çevresindeki göller her mevsimde turist çekiyor. Sağlıklı, temiz hava ve doğanın eşsiz güzelliği bura insanının geçim kaynağı.
Madalyonun bir yüzü güzel. Mutlu edici. Fakat bir de tam karşıtı öteki yüzü var. Daha gerçekçi olanı. Bütün Avrupa'da olduğu gibi Karaormanlar'da da ağaçlar ölüyor. Ülkenin en büyük yeşil örtüsü tüm önlemlere karşın yitiriliyor. Otomobil egzozlarının değiştirilmesi, yeni benzin türlerinin denenmesi, fabrika bacalarına özel filtreler takılması pek işe yaramıyor. Hava kirliliği devam ediyor, asitli yağmur ve asit yüklü sis bulutları ormanlara iniyor, ağaçlar yavaş yavaş ölüyor. Karaormanlar'da yapılan yürüyüşlerde ağaçların yaşam savaşını yakından görmek mümkün. Ağaçlara zarar veren kükürt dioksidi, azot oksidi, yeraltı sularındaki nitratlar ve sebez-meyvenin ekildiği topraklardaki çeşitli asitler kanser hastalığının da baş nedenlerinden biri. İnsanlar için öldürücü.
İnsan kafasında bu gibi kötümser düşüncelerle Karaormanlar'da gezinirken ister istemez anavatanı da aklına geliyor. Türkiye'nin endüstri girmiş büyük kentlerinde, hava ve çevre kirliliğinin hiç bir önlem alınmadan dev adımlarla ilerlediği güzel İstanbul'da, Akdeniz'in temiz kalabilmiş köşelerinden cennet Gökova'da, Yatağan çirkin örneğinde doğa elden çıkarılmış, insan çoktan unutulmuş.
Üniversitesi ve büyük katedraliyle ünlü güzel Freiburg'a yaklaşırken düşünüyoruz: Yeşilin hızla betonlaştığı, on binlerce ağacın kesildiği İstanbul'da yılda kaç ölümün nedeni hava kirliliği? Bu ne soran var, ne de araştıran.
Hava kirliliğinden tek ölen ağaç mı?