27 Ekim 2024

Din Kardeşleri Cemaati

Aydınlık Avrupa, 27 Ekim 2024 

Ahmet Arpad

Güz geldi. Günlerden pazar, Stuttgart yakınlarındaki Korntal'da yaşayan tanışlarımızın bahçesinde öğle yemeğine davetliyiz. Hanımlar tarihi kestanenin altına büyük masayı kurarlarken ben biraz gezinmek istiyorum. Az ötede Korntal'ın güzel, bakımlı bir mezarlığı var. Hermann Hesse'Hindisnin babasıyla kız kardeşleri burada yatıyor. Mezar taşları tekdüze. Alçak, gri ya da kara taştan. Hepsi de eğik, arkaya doğru. Üzerlerindeki yazılar gökyüzüne bakıyor. Saat on bire geliyor. Sokaklar bomboş. Uzun yıllar Korntal lisesinin müdürlüğünü yapmış tanış ilginç şeyler anlatıyor: "Burada yaşayanların çoğu Din Kardeşleri cemaati üyesidir", diyor. "Bu cemaati 1819 yılında Protestan kilisesinden ayrılan Gottlieb Hoffmann kurmuş. Kendisine inanan 70 aileyle Korntal'da 300 hektar araziyi satın alıp yerleşmişler." Giderek güçlenen bu cemaatin üyeleri İsa'nın ve onun dininin buyruklarına uygun yaşayan Piyetistler. Kimi dinbilimcilerine göre Katolikler için Roma neyse, Piyetistler için de Korntal o. Ancak son on yıldır cemaat çok zor durumda.

BİNLERCE ÇOCUĞUN KÖLE YAŞAMI

2013 yılında bir rastlantı sonucu ortaya çıkmıştı, 1950 ile 1980 yılları arasında cemaatin okullarına devam eden binlerce çocuk köle yaşamı sürmüş, yüzlercesi cinsel tacize uğramış ve bugüne dek de hiç kimse ağzını açmamış, bilenler hep susmuş. Bundan yaklaşık on yıl önce onlardan yüz ellisi ağızlarını açtı, olup bitenleri anlattı. Sorumlular utanılacak bu olayları ilk günlerde yine samanaltı etmeye çalıştılar, fakat sonra çeşitli çevrelerden baskılar gelince, ardından da 408 sayfalık bir uzmanlar araştırması yayınlanınca geçmişteki çoğu şeyi kabullendiler, henüz hayatta olan ‘kurbanlar'dan özür dilediler, tazminat ödeyeceklerine söz verdiler. Aradan geçen yıllara karşın dosya henüz kapanmadı. Sanki her şey sürüncemede. Geçen ay Almanya'da gösterime giren "Korntal'ın Çocukları" adlı bir film cemaatin yurdunda yaşamış çocukların acılarla dolu yaşamını anlatıyor. O günlerin çocukları günümüzün yaşlıları! 1950 ile 1980 arasında orada eziyet çekmişler. Hristiyan bir ortamda olup bitmiş her şey. Çok başarılı araştırılmış film bir belge niteliğinde. Bakalım Korntal cemaatinin suskunluğu artık sona erecek mi?

ONLAR GÖZE BATMAYAN İNSANLAR

Az sonra büyük bir alana çıkıyoruz. Eski ve heybetli iki yapı hemen dikkati çekiyor. Tanışın söylediğine göre sağdakinde dinsel törenler, soldakinde toplantılar yapılıyor. İçeri giriyoruz. Her yer bir tuhaf. Mobilyalar, duvarlardaki resimler, perdeler, dolaşan insanların giyimleri... Zaman burada sanki 50 yıl önce durmuş. Her şey konserve olmuş. Tanış az sonra içimin sıkıldığını fark ediyor. "Haydi çıkalım", diyor. Dışarıda rahat bir nefes alıyorum. Bu arada büyük ayin salonunun kapıları açılıyor. İnsanlar akın akın çıkıyor. Suskunlar, dudaklarında mutlu bir gülümseme var. Görünümleri tekdüze. Giyimleri pastel renklerde, pahalı değil.

Dinsel törenden çıkanlar, öğle yemeğinden önce büyük alanda gruplar oluşturup aralarında sohbete dalıyorlar. Tanış sabırla anlatmaya devam ediyor: "Her önüne gelen Hristiyanı aralarına almıyorlar. Zihniyet değişimi geçirmiş, kutsal ruhun değiştirdiği, yeniden doğuşu yaşamış, yepyeni insan olmuşlar cemaate üye kabul ediliyor."

Günlük yaşamlarını İsa'nın buyruklarına göre düzenliyorlar. Onlar sokakta göze batmayan, silik görünümlü insanlar. Kadının sözü pek geçmiyor. Toplumda etki alanları geniş, çünkü çoğu işveren, avukat, doktor, mimar. Tümü de varlıklı. Cemaatin mal mülküne herkes ortak. Çevredeki büyük araziler onların. Aileler çok çocuklu. Cemaat her zaman olduğu gibi bugün de çocuklar ve gençlere yönelik projelere ağırlık veriyor. İnternet siteleri etkinliklerle dolu. "Altın Gençlik" Din Kardeşleri cemaati için çok önemli.

Hindistan'da uzun yıllar misyonerlik yapmış olan baba Hesse'nin yattığı mezarlık cemaatin. Ölüler beyaz tabutlarda gömülüyor. "Kurucuları Hoffmann'ın oğlu Christoph'un 19. yüzyılın ortalarında Templer kolonisini kurduğu İsrail'le araları hep iyi" diye anlatıyor tanış. "Başka ülkelerde de şubeleri var. Kuzey İtalya'da, Kanada'da, Afganistan'da, Kamerun'da, Güney Almanya'da..." Sayısız misyonerlik kuruluşu ile ortak çalışıyorlar. Bunlardan biri de yıllarca önce İstanbul'a din kitapları sergileyen gemiyi yollayan, Türkiye'de misyonerlik çalışmaları yaptığı bilinen Operation Mobilisation! İnternet sitelerinde 2023 depremine de büyük yer ayırmışlar. O günlerde Türkiye'ye gelmişler. "Depremde büyük yaralar alan insanlar İsa'ya inananların aracılığı ile O‘nun sevgisine eriştiler!" diye yazıyor sitelerinde.

Korntal'deki Din Kardeşleri cemaatinde 1950-1980 arası yaşanan ve filme konu olan çirkin olaylar hukuksal açıdan zaman aşımına uğramış! Ancak böyle bir dosya hiçbir zaman kapanmayacaktır! Dava açmak isteyenlere 5 bin Avro ile 20 bin avro arası değişik ödemeler yapılmış!

Artık eve dönmeli. Tarihi kestanenin altında öğle yemeği bizi bekliyor.

13 Ekim 2024

'Kara tren gelmez m'ola...'

Aydınlık Avrupa, 13 Ekim 2024

Ahmet Arpad

...düdüğünü çalmaz m'ola / Gurbet ele yar yolladım, mektubumu almaz m'ola.


Biri ötekinden şişman. Adam açık pencereden dışarıya bakıyor. Yanımızdan ağır ağır geçen doğayı seyrediyor. Dudaklarında sürekli bir gülümseme. Çok mutlu gibi. Evler, yemyeşil yamaçlar ve otlayan ineklerle koyunlar. Bir şeyler söyleyip gülüyor. Karşısında oturan kadın ise doğa ile pek ilgilenmiyor. Elindeki boyalı gazozu yudumluyor, arada sırada adama yanıt veriyor. İki şişman dört kişilik yere zor sığmış.

Hava ılık. Artık güz geldi. Pencerelerden giren esinti ferahlatıyor. Bir sıra ötede yaşlı bir karı koca oturuyor. Kadın yetmişinde, adam seksenine merdiven dayamış. İkisi de uzunca boylu, şık ve az da cakalı. Tatile gelmiş Hamburglular olabilirler. Daha çok adam konuşuyor. Çocukluğunda, bombalanacak diye trene binmekten korktuğunu anlatıyor. Kadın suskun, dışarısını seyrediyor. Bizim kompartımanda başkası yok. Yandaki ise dolu. Orta yaşlı insanlar, el kol hareketleri ile heyecanlı bir şeyler anlatıyorlar birbirlerine. Ne dedikleri duyulmuyor. Dolu kompartıman sessiz. Çünkü o "konuşanlar" dilsiz...

ÖKÜZLER TRENE ŞÖYLE BİR BAKIYOR

Kara tren oflaya puflaya tırmanıyor tepeye, giderek yavaşlıyor. Zorlanıyor. Bacasından kara dumanlar çıkıyor, ardından beyaz. Masmavi gökyüzü renkleniyor. Fotoğraf çekenler pencerelerden sarkıyor bellerine kadar. Makinist düdüğe asılıyor. Kara trenin çığlığı yamaçlara, ötelerdeki ovalara uzanıyor. Öküzler trene şöyle bir bakıyor, kimisi ürküp kaçıyor... Az sonra Maselheim istasyonuna giriyoruz. Birkaç dakika mola. İnen yok, gençten birkaç kişi biniyor. Makinist ile yardımcısı aşağı atlayıp lokomotifin çevresinde şöyle bir dönüyorlar. Warthausen'den buraya 50 dakikada gelmiş, 300 metreden 600 metreye çıkmıştık. Dokuz vagonlu tren şimdi inişe geçiyor. Son istasyon tarihi manastırıyla ünlü Ochsenhausen. Seksen yıllık 99 716 numaralı lokomotif 400 beygir gücünde, 42 ton ağırlığında. Raylar dar, sadece 75 santim, en yüksek hız saatte 20 kilometre!

1899'da Kral II. Wilhelm döneminde Warthausen ile Ochenhausen arasında inşa edilen demiryolunda kara tren 1964'e kadar köylüleri, işçileri, öğrencileri bıkıp usanmadan taşıyıp durmuş. "Öchsle" yirmi yıldır bir "müze tren". Geçen pazar bu yılın son seferlerini yaptı.

Buharlı tren seven gönüllülerin 1983'te kurduğu dernek (www.oechsle-bahn.de ) o günden bugüne sürekli çok başarılı çalışıyor.


İnek pazarının güzelleri...

Cumhuriyet, 13.10.2024 

Zürih, Ahmet Arpad

Zürih Gölü'nün yamaçlarında, Schindeleggi'de geleneksel inek pazarı var. Bugün 2024 güzeli (!) seçilecek. Görücüye çıkmış inekler bir ila altı yaş arasında. Yarışmaya 300 kadar sağmal inek gelmiş. Bir dizi sığır da var.

İnekler sürü sürü. Yüzlerce. Tümü de aynı renk. Kahverenginin değişik tonlarında. Yaş gruplarına ayrılmışlar, yan yana, sıra sıra öyle duruyorlar. Çoğu sakin, arada sırada biri canı sıkkın esniyor, bir başkası sesini yükseltiyor. Heyecanlı insanlar, inekler arasında acele acele koşuşturuyor. Yanında durdukları ineğin sağına soluna bakıyorlar, şöyle bir okşuyorlar başını, boynunu, göbeğini. Dokunuyorlar memelerine. Süt dolu memeler çok önemli.

Zürih Gölü'nün yamaçlarında, Schindeleggi'de geleneksel inek pazarı var. Bugün 2024 güzeli (!) seçilecek. Görücüye çıkmış inekler bir ila altı yaş arasında. Yarışmaya 300 kadar sağmal inek gelmiş. Bir dizi sığır da var. Onlar damızlık, sadece öyle gelmişler, gösteriş için. Az ötede, yamacın üstünde kocaman beyaz çadırda köylüler kafayı bulmuş. Dışarıda inekler güzellik yarışması heyecanı yaşarken sahipleri müzik eşliğinde bira kadehlerini ardı ardına tokuşturup boşaltıyor.

İNSANI COŞTURAN OPERETLER

Aynı günün akşamı, Hombrechtikon'daki tiyatroda da insanların keyfi yerinde. Onlar "Yarasa" operetiyle (Johann Strauss II) coşuyor. Sahneden sıçrayan kıvılcım herkesi çoktan tutuşturmuş. Seyircilerle sanatçılar bütünleşmiş. Melodiler, şarkılar salondan dışarı taşıyor. Şarap, kadın ve şarkı! Strauss'un çeşitli operetlerinde kullandığı bütün dans türleri bu operette de var. Vals, polka, mazurka, kadril danslarıyla izleyici keyiflenip iyice coşuyor. Rengârenk kostümler, dans eden neşeli insanlar, kahkahalar... Hombrechtikon'daki bu salonda daha önceki yıllarda "Şen Dul" (Franz Lehar) ve "Çingene Baron" (Johann Strauss) operetleriyle de keyiflenmiştik. Az sonra perde sonsuz alkışlarla iniyor. Kimse eve gitmek istemiyor, şarkılar, danslar sürüp gitsin istiyor!

HER ŞEY SANKİ BİR FİLM


Az sonra Rapperswil'deki kıyı lokantasında şaraplarımızı yudumlarken o gün yaşadıklarımız bir film gibi gözümüzün önünden geçiyor. Öğleden önce tanışlarla inek pazarında biraz gezinmiş, ardından Horgen'den Rapperswil'e güzel gemi turu yapmış, erken akşam yemeğinin ardından "Yarasa"nın şarkılarıyla, melodileriyle düşlere dalmıştık. Şimdi uzun gün sona ererken keyfimiz yerinde. Serin göl havalı rahat bir gece uykusu ne güzel olacak. Pencerelerden ötelerde ışıl ışıl Zürih kenti. Şirin Küsnacht. Tina Turner'ın yaşamının son 26 yılını geçirdiği sevgili küçük kasabası. Yüksek sosyetenin, para baronlarının Alp Dağları manzaralı villaları, yalıları...