Turgay Olcayto
Kendisinden önce kısa ve özlü köşe
yazıları, çeviri kitapları ile tanımıştım Burhan Arpad’ı. Dimıtır Dimov’dan
türkçeye kazandırdığı “Tütün”, Stefan Zweig’tan çevirdiği “Amok Koşucusu”,
“Yıldızın Parladığı Anlar” ve “Fouche” gibi önemli yapıtları yutarcasına
okuduğumuz gençlik dönemleriydi. Sonraları Burhan Arpad’la tanışma onuruna
da erdim. İmzaladığı “Tütün” kitabının sararmış sayfalarıyla eskimeye yüz
tutmuş iki cildini kitaplığımda özenle koruyorum. 3 Aralık 1991’de ayrılmış
aramızdan. Kültür dünyamızdan sessizce kayıveren nice şair, yazar ve düşün
adamımız gibi. Kültürün popülize edildiği ortamlarda kenti, ülkesi ve insanı
için savaşım veren o güzel insanlardan söz edilemiyor artık.
Muhabirlikle başlayan, röportajlar
ve köşe yazıları ile süren gazetecilik yaşamı belki de Burhan Arpad’ın
başarılı bir yazar olmasının da kaynağını oluşturdu. Çevirdiği romanları
rastgele seçmediğini anlatır bir yazısında: “Çevireceğim yazarla kendi
yazar ve düşünce dünyam arasında yakınlıklar, yakınlaşmalar ve benimsemeler
aradım” der. Bu özelliğini hep korudu. Arpad bir İstanbul tutkunuydu. Kentin
dokusunu bozanlara karşı amansız bir mücadele verir, yazılarında çokluk,
yitirilen ve bir daha eski kimliğini bulamayacağına inandığı İstanbul’una
yazıklanırdı. “..İstanbul ilkyazlarının en güzeli Boğaziçi’nde yaşanırdı.
Ancak o ilkyazların yaşandığı korular, koylar, yamaçlar hoyratça yok edildi.
Bu yeryüzü cenneti, yüksek mimarlar, kent planlamacıları ve belediyeciler
eliyle kemirildi.”
Burhan Arpad gibi bir ömrü İstanbul’da
sürenler için; günümüzün betona kesmiş, trafik kargaşası ve ses kirliliğinin
doruğa ulaştığı caddelerinde asık yüzlü mutsuz insanların koşuşturduğu,
çarpık yapılaşmanın kentin dört bir yanını sardığı bir megapol’de kendini
yabancı duyumsamak olağan değil mi?
Garip bir rastlantı ile üç haftadır
birbiri ardı sıra yiten kültür adamlarımızdan söz açıyorum. Baydur’dan,
Teber’den, Arpad’dan. Sayıları giderek azalan seçkin kültür, bilim, düşün
insanlarımızdan. İnsanlık için daha iyi bir yaşam, temiz bir doğa, gelecek
kuşaklar için yaşanısı kentler için savaşım veren güzel insanlardı onlar.
Biliyorum onlarsız hep bir eksik kalacağız. Ülkenin aydınlanmaya çok ama
çok gereksinmesi bulunan gençleri de...
Son sözü yine Burhan Arpad’a bırakalım:
“Zaman geçiyor.. Kişiler ve kişilerin
ölümlü yanlarıyla. Ne var ki, arkada bir şeyler kalıyor. İzler... Arkada
bırakılmış yılları bir arada düşündükçe, hüzün ile sevinç karışımı bir
şey anımsıyor muyuz? Arkada bıraktığımız yıllarla hesaplaşınca, ağır basan
sevindiriyor mu, üzüyor mu? Önemli olan bu. Pablo Neruda’nın sözlerini
kullanarak: ‘Gönlümce yaşadım’ diyebilirim her şeye karşın.”
Bu hesaplaşmayı hepimizin kendimizle
yapması gerekmiyor mu sizce?
Bir İstanbul Var idi: Yazan: Burhan
Arpad. Yayına hazırlayan: Ahmet Arpad.
Doğan Kitap Yayınları, 211 syf.
gazetebizim@tgc.org.tr.
(02/12/2004)