16 Mart 2025

"Wien, Wien nur du allein..."

Avrupa Aydınlık, 16 Mart 2025

Viyana - Ahmet ARPAD

Lirik tenor Fritz Wunderlich'in birbirinden güzel Viyana şarkıları hep belleklerde! Onlar güzel, duygusal... İnsan, gözleri kapalı onları dinlemeye doyamıyor!

The Economist'in 2024 yılı raporuna göre Viyana 173 kent arasında yine dünyanın en yaşanabilir kenti! Viyana‘nın her köşesi yeşil. Ünlü bulvarı "Ringstsrasse"yi akçaağaçlar, ıhlamurlar, çitlembikler, çınarlar ve at kestaneleri süslüyor. Viyana 1 Mayıs‘ta, belki de dünyanın en güzel bulvarı olan bu dev caddenin açılışının 160. yılını kutlayacak. 5,3 kilometre uzunluğundaki, 57 metre genişliğindeki, baştan sona 2500 ağaçla süslü Ringstrasse'de ve çevresindeki tarihi sokaklarda ağır ağır gezinmeden, faytonla keyifli bir tur atmadan Viyana'dan dönülmez.


Haydn, Mozart, Mahler, Strauss, Beethoven, Freud, Zweig, Roth, Grillparzer, Schnitzler, Klimt, Schiele, Schubert, Lang, Simmel gibi ünlülere ilham vermiş olan Viyana dünyanın en güzel kentleri arasında hep en ön sıralarda! Ucu bucu görünmeyen parklar, imparatorluk sarayı, tiyatro, üniversite, parlamento, müzeler, kiliseler ve kahvehaneler... Ve bundan tam 80 yıl önce, 12 Mart 1945'de İngiliz ve Amerikan savaş uçaklarının attığı bombalarla yerle bir olan, günümüzde ise Viyana'nın gururu Opera! Birbirinden güzel sayısız görkemli yapı tarihi bulvar Ringstrasse‘yi bir kolyenin incileri gibi süslüyor.
Düzinelerle barok, gotik, yeni gotik, yeni rönesans, art nouveau yapı bu dev bulvarı erişilmez yapıyor. Prenslerin, varlılıkların, ünlülerin, sözü geçenlerin saraycıkları da bu kolyeye serpiştirilmiş.

Göz kamaştıran yapılar

İmparator I. Franz Joseph, Osmanlı ordularının Viyana kuşatmaları sırasında önünde durmuş olduğu kent duvarlarına birkaç yüz metre ötedeki boş alanlara 1858'de büyük ve gösterişli bir bulvar açılması emrini vermiş. O günlerde bulvar boyunca sağlı sollu uzanan çoğu arazinin Viyana'nın burjuvazisinin varlıklı Yahudiler'ine satılmasıyla da Habsburg monarşisi inşaatın giderlerini karşılamış. 1865'de bitirilen bulvara, imparatorluğun başkentinde toplumun doruğunda yaşayan kömür ve tekstil patronları, çelik sanayicileri, bankerler ne kadar zengin olduklarını herkese göstermek amacıyla villalar, saraycıklar oturtmuşlar. On dokuzuncu yüzyıl Viyanası'nın günümüzde de göz kamaştıran bu yapıları Yunan tapınaklarını anımsatan sütunlar, heykeller, parmaklıkları altın kaplama balkonlar, fayanslar, kabartmalar süslüyor. Saraycıkların çoğu, o zaman için çok modern kabul edilen ısıtma düzenli, lüks banyolu ve tuvaletli inşa edilmiş. "Zenginlerin ışığı" elektrik yüzyılın sonunda bu lüks yapıları aydınlatmaya başlamış.

Dünün Viyanası‘nda akşama doğru etekleri yerlere kadar uzanan ipek giysili, kenarları geniş şapkalı şık hanımefendiler, üniformalı yakışıklı süvari subayları, ellerinde bastonları kırıtkan snoplar, uzun çizmeli, dar giysili hafif kadınlar bulvarın geniş kaldırımlarını doldurmuş. Sohbet toplantıları, oda konserleri, okuma akşamları saraycıkların salonlarında, gizli buluşmalar, iş görüşmeleri bulvarın kahvehanelerinde yapılmış.

Viyana'da antisemitizmin ilk tohumları

Yıllar önce Dorotheer sokağındaki Yahudi Müzesi'nde çok kapsamlı bir 'Ringstrasse' sergisini izlemiştim. Salonlarında dolaşırken yeni şeyler öğrenmiştim. On dokuzuncu yüzyılın ortalarında Tempel sokağındaki sinagoğun temeli için Kudüs'teki Zeytin Dağı'ndan getirtilen taşların bazıları 1879'da ibadete açılan Votiv kilisesinin temelinde de kullanılmış. Çoğu Yahudiler'e ait saraycıklar bugün Unesco kültür mirası bulvarı süslemeye devam ediyor. Todesco, Goldschmidt, Springer, Epstein, Gomperz, Colloredo, Mansfeld, Dumba, Ephrussi, Biedermann, Helfert, Königswarter, Leitenberger, Wertheim, Württemberg bütün görkemleriyle Viyana'nın güzelliğini günümüzde de kanıtlayan, hepsi eşsiz sanat eseri yapılar.

Yahudi burjuvazisi olmasaydı, acaba Viyana bugün böyle güzel bir bulvara sahip olur muydu? Avusturya – Macar İmparatorluğu döneminde Bohemya, Moravya, Macaristan ve Galiçya'dan gelen Yahudiler'in zamanla sadece ekonomiyi değil, sanat ve kültür yaşamını da önemli derecede etkilediği Viyana'da antisemitizmin ilk tohumları 20. yüzyılın başında atılmış. Belediye Başkanı Karl Lueger'in 1916'daki "Viyana'yı Büyük Kudüs yaptılar... Peygamberimizi öldürdüler... En son Yahudi yok olduğunda antisemitizm de sona erecektir..." sözleri bugün arşivlerde. Viyana'nın dünyaca ünlü bulvarının bir bölümünün adı, 1934 ile 2012 arasında Dr. Karl-Lueger Bulvarı'ydı!

Yıllar önce Dorotheer sokağındaki Yahudi Müzesi'nde izlemiş olduğum sergi Hitler'in Avusturya'ya el koymasıyla Viyana'nın kültürlü ve varlıklı insanlarının toplama kamplarına yollandığını, Nazi güruhunun villalarını yağma ettiğini de anımsatıyordu...


9 Mart 2025

Çakırkeyif insanlar coşkulu

Avrupa Aydınlık, 9 Mart 2025

Ahmet Arpad

Şaraphaneden sokağın taşlarına vuran ışıkta iki kara kedi oturuyor. Sanki içeri girmek için fırsat kolluyorlar. Hava soğuk. Birden kırbaç sesleri, eski evlerin duvarlarında yankılar. Kediler kaçışıyor, karanlıkta kayboluyorlar. Şaraphanenin kapısı açılıyor, insanlar sokağa dökülüyor. Rengârenk giysili kadınlar, erkekler. Kahkahalar atıyorlar. Bağrışıyorlar. Ellerindeki uzun deri kırbaçları havada şaklatan gençler sokağa giriyor. Çığlıklar atarak.

Çakırkeyif insanlar, ellerinde şarap kupaları, coşkulu. Yaşlı bir kadın toprak sürahide daha çok şarap getiriyor. Hep birlikte içiyorlar. Kırbaç şaklatanlar sokağın karanlığında uzaklaşıyor. Dar sokaklar karanlık. Cumbalı evlerin küçük pencerelerinde tek tük ışık. Perdeler ardında insanlar uyanıyor. Birkaç sokak ötede başka bir şaraphanenin önü de kalabalık. İçeriden müzik sesi duyuluyor, neşeli insanların şarkıları. Kırbaçlıların geldiğini görenler el sallıyor, bağrışıyor. İçeride ayakta duracak yer yok. İnsanların yüzleri boyalı. Beyaz, kırmızı, turuncu. Giysileri de renkli. Müzisyenler masalara çıkmış. Genci yaşlısı, insanlar hopluyor zıplıyor, şarap sürahileri elden ele dolaşıyor. Bunalan kendini dışarı atıyor.

Kentin tarihi sokaklarında yürümek güzel. Sabah oluyor. Ötelerden yine müzik sesleri. Gittikçe yaklaşıyor. Ve kadınlı erkekli büyük bir orkestra köşeyi dönüyor. Rengârenk giysili bu insanlar da coşku dolu. Az sonra güneşin ilk ışınlarıyla bütün kent ayaklanacak! Stuttgart'ın bir saat güneyindeki Rottweil'in tarihi sokaklarında kırbaç ve müzik sesleri...

Yolun iki yanı insan dolu, dizi dizi. Evlerin pencereleri de. Salkım saçak... Herkes bekleşiyor. Tarihi taş kulenin kocaman saati sekize geliyor. Heyecan doruk noktasında. İnsanlar konuşmuyor. Sadece küçük çocuklar heyecanla sağa sola koşuşuyor. Birden çan sesleri tüm kenti dolduruyor. Güneş yükselmeye başlamış. Rottweil aydınlanıyor. Taş kulenin altındaki büyük kemerin kara kapıları ağır ağır açılıyor. Trompetler, borazanlar ve davulların çaldığı Faşing marşı duyuluyor. Gergin bekleşen insanlar artık kendilerini tutamıyor. Hep bir ağızdan bağrışıyorlar, haykırıyorlar, zıplıyorlar... Kimileri yola fırlıyor, dans ediyor. Kemerin loşluğunda ortaçağ süvarileri görünüyor. Arkalarında rengârenk giysileri ile müzisyenler, uzun kırbaçlarını havada şaklatanlar...

MASKELERİN ARDINDA KİMLER GİZLİ?

Maskeli, renkli uzun giysili insanlar Kara Kapı'da görünüyor, hoplaya zıplaya. Gülen, ağlayan, şaşkın, öfkeli, kötü bakışlı maskeler tahtadan oyma. Değişik. Giysileri gibi. Somurtkan, dişlerini gösterip sırıtan, ağızlarını kocaman açan korkutucu suratlar erkek maskeleri. Gülen, yumuşak hatlı olanlar kadın maskeleri. Afacan, yaramaz, kimi yılışık maskelerin ardında çocuklar... Giysiler gibi maskeler de çok eski, tarihi. Yenilerini yapan ustalar artık ender Karaormanlar'da. Çıngırak ve zil sesleri müziğe karışıyor. Ürkütücü maskeliler yürüyüşü bırakıp yol kenarında duran insanlara koşuyor, onları ellerindeki uzun sopalarla dürtüklüyor, kulaklarına bir şeyler mırıldanıp acayip kahkahalar atıyorlar. Sonra hoplayarak, zıplayarak, dans ederek yine uzaklaşıyorlar. Tuhaf yaratıklar bunlar. Komik ve hüzünlü, çekingen ve korkutucu maskelerin ardında kimler gizli? İnsanlar onlara gülüyor ve onlardan çekiniyor...

ERGUN'UN FAŞİNG MASKELERİ

Karaormanlar'da Faşing maskesi deyince akla öncelikle Schramberg, Rottweil ve Schonach gelir. İstanbul doğumlu Ergun annesi babasıyla Almanya'ya gelip Karaormanlar'ın şirin kasabası Schramberg'e yerleştiğinde beş yaşındaydı. İlk maskesini on beş yaşında yapmış. Üniversite öğreniminin ardından atıldığı makine mühendisliği mesleğinden kısa süre önce emekli oldu. Aradan geçen yıllarda yan uğraşısını hiç unutmamış. Yaşamını Stuttgart'ta sürdüren eski dost Ergun Can'ın elinden bugüne dek ıhlamur ağacından yaklaşık 60 maske çıkmış. Çoğu korkutucu cadılar! Maskelerinden bazıları günümüzde Stuttgart'ın Eyalet Müzesi'nde de sergileniyor. Bu da ‘uyumun‘ bir başka yanı!

SEVİNÇLE HÜZÜN BİR ARADA

Önümüzde duran, olup biteni sessizce seyreden yaşlı adamın yüzü kireç rengi. Yanındaki yaşlı eşi de hüzünlü gibi, neredeyse gözlerinden yaşlar akacak. Tek sevinen, ellerinden tuttukları küçük kız. Başını uzatıp geçenlere bakıyor. Bıraksalar fırlayıp maskelilerin arasına karışacak. Rottweil'in tarihi ana caddesinde duygular doruk noktasında. "Çılgınlık Günleri"nde kent insanlarının içinden neler geçtiğini anlamak pek kolay değil. Sevinç ve hüzün, özlem ve sonsuzluk duyguları bir arada... Yörede yaşayan çoğu insan bütün bunların Hristiyanlık öncesinden, çok Tanrılı dönemlerden kalma örfler olduğuna inanıyor. Kentin tarihi Kara Kapısı'ndan geçip kendini dar sokaklara bırakan bambaşka bir insan oluveriyor! Sanki bütün vücudu bir an için titriyor. Eski Faşing marşları duyuluyor. Büyük bir orkestra görünüyor. Üzerlerinde Orta Çağ giysileri. Rottweil'da Faşing sokak eğlencesi. İnsanlar kışı kovalıyor, ilkyazı karşılıyor. Bu bazen gürültülü, bazen anlaşılmaz bir sevinç...

Güney Almanya'da bir Faşing daha geride kaldı.

2 Mart 2025

Duvarlar renk cümbüşü

Cumhuriyet, 2 Mart 2025

STUTTGART – Ahmet Arpad

Stuttgart'ın görkemli Mercedes Benz Müzesi'ne, Mercedes Benz genel merkezine, Futbol Arenası'na, Neckarpark futbol sahalarına, iki konser salonuyla bir spor salonuna, panayırların, sirklerin kurulduğu büyük çayıra giden kavşağın altı koskocaman bir alan! Kent belediyesi burayı graffiti sanatçılarına teslim etmiş!

Günün hangi saati giderseniz gidin, orası ellerinde değişik spreyler duvardan duvara giden gençlerle dolu. Toplam uzunluğu 500 metreye yaklaşan değişik duvarlarda, üzerindeki dev kavşağı taşıyan kalın sütunlarda renk coşkulu çizimler... Alana "Hall Of Fame" adını vermişler!

TUTKU SINIRSIZ

Birileri buraya spreyi gönlü elverdiğince sıkmış! Çizimlerin tümü hareketli ve canlı. Kimileri vahşi, güldürücü, düşündürücü kimileri de karşılarında durup uzun uzun baksanız da içinden çıkamadığınız, ışıldayan motifler. Koskoca harfler, komik, küfürlü İngilizce sözler, kıvrılan bir dev yılanı andıran çizgiler, iç içe kadınlar, erkekler, hayvan figürleri, insanı gülümseten tuhaf yüzler... Hepsi de "wild style"! Uzun bir duvarda bir fil, mor renginde, ağzını açmış bağırıyor, başına pembe dev bir fare oturmuş, gülümsüyor! Hemen yanında bir heykel, alçıdan, bıyıkları kalın, iri yarı, güçlü bir orta çağ savaşçısı. Elinde sprey kutusu önünden her geçen onu gönlünce boyamış!

Çoğunlukla bu "sanata" yeni atılanların özellikle hafta sonlarında doldurduğu "yeraltı alanı"nı kent belediyesi graffitiçilere bırakmış. Stuttgart'ın belirli banliyö istasyonlarının duvarlarını, merdivenlerini de kullanmaları mümkün. Kimi caddede binaların duvarlarını kaplayan dev tablolar da dikkati çekiyor. Onlar sipariş üzerine yapılmış! Varlıklılar, şirketler, dernekler sahibi oldukları binaların ön veya yan cephelerini profesyonel graffiticilere açıyor! Belediyenin bazı otobüs ve tramvaylarında da onların eserlerini görmek mümkün! Artık bu "sanattan" geçinenler var. Graffiticileri doğum günlerine, okullara, ev partilerine çağırmak mümkün.

ÖĞRETMENLİĞİ BIRAKMIŞ

Bunlardan biri de 45 yaşındaki Stuttgartlı Christoph "JEROO" Ganter. Liseye gittiği yıllarda graffitiye merak salmış. Çoğu "art nouveau" tabloları andıran dev boyutlarda çizimleri günümüzde kentin değişik duvarlarını kaplıyor. Bir metro istasyonunun peronlara inen merdivenlerdeki dev panoya "Golden Future" adını vermiş. Kırmızı, iri balıklar, uğur böcekleri, domuz yavruları, filler, tavşanlar, yoncalar, kırmızı mantarlar karmakarışık, iç içe, oynak, şen, büyüleyici... 2013'te hazırladığı "Graffiti School" adlı kitabı bu arada beş dile çevrilmiş. 2019 sonunda mesleği olan lise öğretmenliğini bırakan Ganter: "Şimdi kendimi çok özgür hissediyorum" diyor. Bir zamanlar aklına geleni geceyarıları gizlice duvarlara çiziyordu polislerden kaçıyordu. Günümüzde ise o profesyonel çalışan bir "Street Art sanatçısı". Çağımızın en gizemlisi ve ünlüsü de kim olduğu pek bilinmeyen Banksy.

İlkçağ insanlarının mağaralara çizdiği duvar resimleri graffitinin başlangıcı olarak kabul ediliyor. İleriki çağlarda antik Yunan'da, Efes'te, Pompei'de, Mısır'da benzerlerine rastlanıyor. Graffitinin yeniden doğuşu 1970'li yıllarda New York'ta özgür gençlerin kent duvarlarına, metrolara çizdikleriyle başlamış. Duvarlardaki renk coşkusu önüne geçilemeyen bir tutku.