Cumhuriyet 04.03.2007
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Yine yağıyor ahmak ıslatan. Fakat
kimsenin umrunda değil. Ne koşanların, ne de satranç oynayanların. Her
pazar olduğu gibi bugün de Stuttgart'ın göbeğindeki büyük parkta gezintimizi
yapıyoruz. Kentin orta yerinden başlayıp, ta Neckar kıyısına uzanan park
her zamanki gibi gezinenler, koşanlar, çocuk arabası sürenler, tekerlekli
paten yapanlar, pedallara basan bisikletlilerle dolu. Çoğu insan evinden
çıktıktan birkaç dakika sonra kendini kilometrelerce uzanan bu yeşilliğin
ortasında buluyor. Yaşlısı genci, binlerce insan nefes alıyor, spor yapıyor,
rahatlıyor tarihi ağaçlar, upuzun çimenlikler, bakımlı gezinti yolları
arasında. Küçük göllerde yüzen ördeklere, kazlara, kuğulara yem atıyor,
günün stresini burada unutuyor. Bir saatlik yürüyüşten sonra Neckar kıyısına
gelenler canları çekerse ırmak kıyısında yollarına devam ediyor. Altında
bisikleti, pateni olanlar ta Ludwigsburg'a, Esslingen'e uzanıyor. O kadar
yolu gözü almayanlar, hava güzelse, kıyıda bekleyen gemilere binip gezintiye
çıkıyor. İsteyen park bitimindeki tabiat müzesini dolaşıyor, hayvanat bahçesini
geziyor. Susamış, karnı acıkmış olanlar ırmak üzerindeki tahta köprüden
karşıya uzanıp Hermann Hesse 'nin sorunlu lise yıllarını geçirdiği Bad
Cannstatt'ın şaraphanelerini yeğliyor.
Bizler ise küçük bir tur attıktan
sonra dönüp satranç oynayanların yanında duruyoruz. Tarihi ağaçlar altında
büyük satranç tahtaları yerde; kocaman siyahlı beyazlı taşlar. Oyuncuların
çoğu orta yaş ve üzerinde. Buraya sürekli gelenler, yaz-kış demeden...
Her havada oynayan satranç bağımlıları! Yüzlerce yıldır süregelen bir oyun
satranç. Gerçek bir strateji; altmış dört karede hareket eden otuz iki
taş. Şah, vezir, kaleler, filler, atlar, piyonlar. Zamanında İran'da bir
şahın geliştirdiği savaş stratejisi, günümüzde milyonları kendine bağlayan
bir oyun olmuş. Yağmur artıyor. Satranç oynayanlar ve onları seyredenler
şemsiyelerini açıyor. Pek konuşan yok. Yugoslavı, İtalyanı, İspanyolu aralarında
fısıldaşıyor. Kocaman taşlar bir yerden bir yere hareket ediyor. Parkta
gezinen köpekli polisler bir an durup, oynayanları seyrediyor, sonra yine
yollarına devam ediyorlar. Rudi her zamanki yerinde. Üzerinde blucin, kara
deri ceket. Saçlarına ak düşmüş, dinç biri. Tanıyorum onu. Onlarca yıldır
burada haftanın beş günü. Yaş yetmiş beş. Fakat yaşından çok daha genç
gösteriyor. Hans ondan da yaşlı. 82. Her cumartesi, pazar ta Leonberg'den
kalkıp buralara geliyor. Az ötedeki büfeye uğrayıp sıcak çay ısmarlıyoruz,
çikolatalı küçük kekler de. Yanımızdan geçiyor çabuk çabuk yürüyenler,
Nordic Walking yapanlar, bastonuna dayanmış, beli bükük çok yaşlılar, bisikletliler,
yavaş ve hızlı koşanlar. Hareket halinde herkes. Bütün gün büroda, evde
televizyon karşısında oturan insanlar. Hafta içinde evden işe, işten eve
koşuşturanlar, hafta sonlarında parklar, ormanlar, göl ve ırmak kıyılarında
koşuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder