Cumhuriyet 27.03.2005
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Trenden indi. Sağına soluna şöyle
bir bakındı ve sonra ürkek adımlarla çıkışa doğru yürüdü. Küçük istasyon
binasının önünde bir taksi bekliyordu. Bir an düşündü. Kent merkezine yürüse
miydi, yoksa taksiyle mi gitseydi? Hava serin fakat güneş liydi. Yürümeye
karar verdi. Karşı kaldırıma geçti. Sağa doğru gitmesi ger ek tiğini biliyordu.
Büyük bir bahçe içinde kocaman, gösterişli, kırmızı tuğla dan tarihi bir
bina dikkatini çekti. Demir bahçe kapısında ''Villa Ecarius'' yazıyordu.
Yoluna devam etti ve birkaç sokak sonra sola saptı. Uzaktan büyük katedralin
kuleleri görünüyordu. Oraya gidecekti. Annesi, babası ve ablasıyla bu kenti
terk ettiklerinde 7 yaşındaydı. Bir daha hiç dönmemişlerdi buralara. Ana
babası çoktan yaşamıyordu. Ablasını da iki yıl önce yitirmişti. Doğduğu
toprakların hasretine daha çok dayanamamış, tek başına yola koyulmuştu.
Speyer'e tam 70 yıl sonra geri dönmüştü! 1935 sonbaharıydı, apar topar,
her şeyi geride bırakarak bu kenti terk ettiklerinde. Annesi bir akşam
önce söylemişti kızlarına, yarın bu kentten ayrılacaklarını. Önce yakın
Fransa'ya kapağı atmışlardı. Birkaç ay sonra da İngiltere'ye. İleri yıllarda
savaş başlamıştı, anlatmıştı babası niçin öyle aniden evlerini bırakıp
buralara geldiklerini. ''Kaçmasaydık'' demişti, ''bugün kim bilir hangi
toplama kampındaydık ya da çoktan öldürülmüştük.'' Sağına soluna pek dikkat
etmeden, düşüncelerle ve anılarla dolu, yürüyordu. Bomboş küçük sokaklardan,
iki üç katlı daracık evlerin arasından geçti. ''Greifengasse'' yazıyordu
tabelada. Bakışlarını katedralin kulelerinden ayırmadan ağır ağır devam
etti yoluna. ''Predigergasse'' , oradan da geniş, upuzun Maximilian Caddesi.
Buraları anımsar gibi oldu. O yıllarda atlı arabalar, tramvay ve birkaç
otomobil geçerdi Speyer'in bu tek büyük caddesinden. Dosdoğru yürüdün mü
katedrale çıkardın. Az ötede sinagog vardı, köşeyi döndün mü de banyo.
Bir buçuk yıl devam etmiş olduğu okulu ''Pfaffengasse'' idi... Az sonra
koskocaman, devasa katedralin karşısındaydı. Durdu. Hiç kıpırdamadan, bakışlarını
yüksek kapısından, sonsuza tırmanan kulelerinden çekmeden öylece... Burası
kalabalıktı. İnsanlar gidip geliyor, otobüsler turist boşaltıyordu. Karıncalar
örneği kocaman alanda hareket ediyordu hep birileri. Onların ortasında
Esther Lieberberg hareketsiz öylece duruyordu. Düşündü bir an için, gireyim
mi katedrale, diye. Sonra yürüdü küçük adımlarla kocaman kapıya doğru.
Katedralin içi daha da yüceydi. Sütunlar ve kubbeler sonsuza yükseliyordu.
Sıralar arasından yürüdü. Arka bölüme geçti. Birkaç yıl önce Almanya'nın
eski başbakanı Helmut Kohl 'ün intihar eden karısının dini töreninin bu
katedralde yapılmış olduğunu anımsadı. Zavallı kadıncağız, diye mırıldandı.
Ürperdi. Hızlı adımlarla çıkışa doğru yürüdü. Speyer'e gelmesinin nedenlerinden
biri de az ötedeki Tarih Müzesi'nde gezilen ''Ortaçağda Avrupa Yahudileri''
sergisiydi. Giriş katının salonları o dönemlerden kalma ve sadece bu sergi
için Avrupa'nın sayısız ülkesinden getirilmiş çok ilginç eserlerle doluydu.
İsa 'dan önce 6. yüzyılda Yahudiler bugünkü Irak topraklarını terk edip
önce Doğu Akdeniz kıyılarına, sonra da Roma döneminde İtalya üzerinden
Batı Avrupa'ya göç etmişlerdi. Ren havzasına 4. yüzyılda Romalılarla geldiklerinde
Cermen kavimleri buralarda henüz yoktu. Haçlı Seferleri'ne kadar Yahudi
tüccarlar Ortadoğu ile Orta Avrupa arasındaki ticaret köprüsünü oluşturmuşlardı.
Özellikle Speyer, Worms ve Mainz Yahudilerin ''kaleleriydi'' . Yahudi düşmanlığı
o çağlarda da kendini göstermişti. 1333'te Ren havzası Yahudilerinin mallarına
el konulmuş. 1348-1350 arasındaki büyük veba salgını sırasında ''Yahudiler
su kaynaklarımızı zehirliyorlar'' gibi bir bahaneyle radikal Hıristiyanlar
Yahudiler arasında kıyıma girişmişlerdi. Bu düşmanlık hep devam etmiş,
1500'lere girildiğinde Alman kentlerinden kovulmaya başlanmışlardı. 1529'da
Speyer sinagogu ellerinden alınmıştı. Esther Lieberberg az sonra kendisini
Judengasse'de bulduğunda, ne değişti ortaçağdan günümüze, diye düşündü.
Yürüdü. Çok dalgındı, biraz sonra yerin üç kat altındaki eski banyonun
taş basamaklarını inerken. Her şeye karşın, 7 yaşında terk etmiş olduğu
bu kente 70 yıl sonra günübirliğine de olsa döndüğüne pişman değildi.
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder