Cumhuriyet 14.03.2005
Ahmet ARPAD
Bundan 15 yıl önce, Almanya'nın batısının
doğusu ile birleşmesi ülkeye hiç yaramadı. Rusya ile Amerika'nın aralarında
anlaşarak 'onay verdikleri' bu birleşme sonucu Avrupa Birliği'nin lokomotifi
Almanya o günden bugüne bir türlü kendine gelemiyor. Bu güç yitirmenin
sonucu sermayenin terk ettiği ülkede altı milyon insan işsiz evde oturuyor.
Evlilikler ve doğum azalırken, toplum yaşlanıyor. Eğitim geriliyor. Fakirliğin
hızlı adımlarla ilerlediği, seçmenlerin politikacılara artık inanmadığı
Almanya'da giderek artan toplumsal sorunlar insanları altında eziyor. Bencilleşen
birey geleceğinden ümitsiz.
Zayıf bir Almanya, güçsüz bir Avrupa
Birliği demektir. Avrupalı politikacılar bundan yarım yüzyıl önce yola
çıktıklarında önce Amerika ve Rusya'ya, sonraki yıllarda da Çin ve Japonya'ya
karşı ekonomik ve askeri bir güç olmak, barış içinde yaşamak istiyordu.
Şimdi, 2005 yılına geldiklerinde ise geriye bakan Almanya, Fransa, İngiltere
ve İtalya elli yılda ''bir arpa boyu yol'' aldıklarının farkındalar! Ötekiler
ise başta Amerika olmak üzere, kimseyi pek dinlemeden yollarına devam ediyor.
Önce Doğu Almanya'yı Batı Almanya'ya geri veren, ardından da diğer Demirperde
ülkelerini AB'ye 'kakalayan' Rusya kendi yolunda gidiyor. Çin'in attığı
adımlar giderek büyüyor, hızlanıyor. Japonya gücünden pek bir şey yitirmedi.
Hep 'hareketli' Ortadoğu sürprizlere gebe. Hindistan'da gerileme yok. Artık
yeni küresel oyuncular dünya sahnesine adım attı. Dünya sorunlarının çözülmesinde
Avrupalıların pek sesi sedası çıkmıyor. Balkanları Amerika halletti. Afganistan'da
onun sözü geçti. İsrail - İran ekseninde de o ne derse oluyor. Amerikan
emperyalizmi Irak'ta 'at koştururken' kimi Avrupa ülkesinin komşumuzda
kan akmasına destek vermesi AB'nin ne kadar zayıf olduğunun en büyük kanıtı.
Birlik olmak için gerekli reformları bir türlü yapamayan Avrupa bu gidişle
büyük ekonomik ve sosyal dönüşümleri başaramayacak gibi. Küresel güç düşünden
yavaş yavaş vazgeçmek zorunda kalacak.
Avrupa Birliği'nin uyumlu bir yapıya
sahip olmadığı, son yıllarda giderek daha çok kanıtlanıyor. Avrupa anayasası
için sadece sekiz hükümet halkoylaması yapacak. Diğerlerinin buna niyeti
yok. AB ülkelerinde birçok önemli karar halka sorulmadan alınıyor. Birlik
üyeleri 21. yüzyıl dünya gerçeklerine karşın birbirleriyle anlaşmaktan
hâlâ çok uzaklar. Yirmi beş ülke arasındaki kültürel farklılıklar da, hiçbir
zaman çözümlenmeyecek, sürekli zorluklar yaratacak kalıcı bir sorun. Unutmayalım,
kültür birliği olmayan ülkelerin uzun süre yaşamadığı, dağıldığı bilinen
bir gerçek. Bu arada Avrupa kimliğinin Hıristiyan toplum değerleri temelinde
oluşturulup, güçlenmesi için Vatikan'ın ve kiliselerin politikacılara yıllardır
baskı yaptığını da göz ardı etmemek gerek.
21. yüzyılda ayakta kalabilmek için
gerekli olan dinamizm nedir, Avrupalı bilmiyor. Yaşlı kıtanın en büyük
sorunu, oluşturmaya uğraştığı birliğin hantal, ağır, kararsız ve hastalıklı
olması. ''Çekirdek Avrupa'' denen beş, altı ülkenin diğerlerini boyunduruğu
altına almadan da böyle bir AB'nin işlemesi hemen hemen olanak dışı. 'Arka
bahçe' ikinci sınıf ülkelerin güçlüler tarafından yönetilmesi ise yaşlı
kıtaya ister istemez tedirginlik getirecek, birlik için kaçınılmaz olan
uyum giderek zorlaşacak. Zayıf üye ülkelerin güçlülerin boyunduruğu altına
girmesiyle küreselleşme, sonunda ister istemez Avrupa'da da gerçekleşecek,
uyum, birlik ve demokrasi sözleri çoktan rafa kalkmış olacak! Ülkelerin
birleşerek bir federasyon oluşturması da ulusal kimliklerin yok olmasını
peşinden getirecek. Günün birinde böyle bir AB yine de gerçekleşirse Avrupalı
mutlu olacak mı dersiniz?
Bu koşullarda çok zor. Avrupa 2005
yılında dört beş başlı, yirmi küsur kollu yaşlanmış bir yaratık. Aradan
bir yarım yüzyıl geçmiş, alınyazısını belirleyecek yol ayrımında nereye
gideceğini hâlâ bilmiyor. Avrupa için ''dünya treni'' şimdilik kaçmış gibi
görünüyor. Bizdeki AB hayranları ise birilerine sürekli yaranarak kişisel
ve ideolojik çıkarları uğruna dört takla atmaya devam ediyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder