15 Mayıs 2016

Sabahın köründe stres

TOPLUM Gazetesi, Mayıs 2016
AHMET ARPAD

Otobüsten indim. Hava karanlık. Henüz sabahın körü. Yolculuk Frankfurt'a. Hızlı trenin kalkmasına daha on beş dakika var. Aceleye hiç gerek yok. Merdivenleri inip ana caddenin altında uzanan pasajda yürüyorum. İnsanlar bir koşuşturma içinde. İstasyondan gelip otobüse, tramvaya, metroya gidenler. Tramvaydan trene yetişmeye çalışanlar. Metrodan otobüslere koşanlar. Stuttgart'ın göbeğindeki Klett Pasajı yerin altında üç katlı. En alt katta metro, orta katta yeraltı tramvayı, benim yürüdüğüm katta da polis karakolu, banka şubesi, berber ve kırtasiyeci, giyim ve gıda dükkânları, sayıları hızla artan ekmek-sandviç-kahve satan kayıntı büfeleri var. Sabahın bu saatinde bir yerden bir yere koşuşan insanların çoğu bu büfelere uğramadan edemiyor. Hemen hemen hepsi evden kahvaltı etmeden çıkmış, bir ellerinde kahve, ötekinde sandviç. Trene ya da metroya yetişmeye çalışırken sandviçlerini ısırıp ılık kahvelerinden bir yudum alıyorlar.

Almanya'da stres sabahın köründe başlıyor! Frankfurt üzerinden Hamburg'a giden saat 7.27 hızlı treni tam zamanında kalkıyor. Bütün koltuklar dolu. Yer ayırttığım iyi olmuş. Yola koyuluyoruz. Makinist gaza basıyor! Az sonra tren en yüksek hızına ulaşıyor. Saatte 250 km. Hava aydınlanmış, doğa kayıp geçiyor. Kimsenin dışarıyı seyrettiği yok. İşadamları bilgisayarlarını açmış, cep telefonları da çalışıyor, önlerindeki masalarda kahveler ve yarısı ısırılmış sandviçler... 100 km ötedeki Mannheim’a 36 dakikada varıyoruz! Ve kalkıştan 1 saat 17 dakika sonra da Frankfurt'tayız. İnsanlarda yine bir telaş, bir koşuşturma. Trenden inen iş adamları, bankerler hızla taksi duraklarına yöneliyor. Stuttgart'tan yola koyulup 220 km. sonra Frankfurt tren istasyonuna, oradan da 10 dakika ötedeki Hauptwache‘deki randevuma tam zamanında varmam 1 saat 30 dakika sürüyor...

O gün işimi bitirdikten sonra kenti biraz gezmeye, Städel Müzesi’ndeki Monet sergisini izlemeye karar veriyorum. Ne de olsa dönüş trenine daha 2 saat var. Frankfurt, Orta Avrupa'nın en büyük kenti olmasına karşın insanı pek çeken bir metropol değil. Onlarca kez geldim, ancak bir türlü ısınamadım Frankfurt'a. Giderek çoğalan gökdelenleri insanı altında eziyor. Hava alamıyorsunuz. Sokak ve caddeleri, mağazaları ve yapıları da çekici değil. İstasyonla Hauptwache arasında şöyle bir gezinin, pek Alman'a rastlayamazsınız. Sanki hiç kimse buralı değil. Herkes bir yerden bir yere gitmek için Frankfurt'a uğramış gibi. Uzak ülkelerden gelenler mutlaka Frankfurt Havaalanı'na iniyor ve buradan bir yerlere dağılıyor. Dört yönden gelen demiryolları Frankfurt'ta birleşiyor. İstasyon çevresindeki yapılarda pek oturan yok. Bürolar, bürolar, mağazalar, mağazalar... Ve de sayısız gece kulübü. Hiçbirinin sahibi Alman asıllı değil. Frankfurt en çok suç işlenen kentlerin başında geliyor. Yakayı ele verenlerin çoğunluğu yabancı pasaportlu...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder