Cumhuriyet 28.02.2010
STUTTGART
AHMET ARPAD
AHMET ARPAD
Saat 14.34. Paris'ten gelen Le Train
à grande vitesse (TGV) Karlsruhe istasyonuna on dakika geç girdi. Kapılar
açıldı. Yolcular indi. Peronda bekleşenler çabuk çabuk bindi, kapılar hemen
kapandı ve TGV saat 14.35'te yine hareket etti. Daha yerimize bile oturmamıştık.
Paris'ten gelip, Stuttgart'a giden hızlı tren Karlsruhe'de bir dakika bile
beklememişti. Fransızların bu lüks treni iki kent arasını 3 saat 30 dakikada
alıyor. İlk kez 2008'de gerçekleşen bu bağlantı sayesinde Stuttgart'tan
Paris'e uçmaya gerek yok artık. Çünkü TGV de uçuyor! Hızı saatte 320 kilometreye
varan TGV ile Seine kıyıları, Eyfel Kulesi şimdi daha yakın. TGV Paris
ile Stuttgart arasında sadece iki kez duruyor. Fransa'da Strasbourg'da,
sınırı geçince de Karlsruhe'de. İki dakika sonra kent gözden kayboluyor.
Hafif bir uğultu. TGV Stuttgart yönünde karların arasına dalıyor.
Yanımda oturan gençten adamın bavulu
filan yok. Sadece bir sırt çantası. Heyecanlı gibi. Elindeki derginin sayfalarını
okumadan şöyle bir karıştırıyor. Karşımızdaki ışıklı tabela, trenin saatte
235 km. ile gittiğini gösteriyor. Genç huzursuz. Az sonra yanımıza gelen
kondüktöre biletini gösterirken soruyor: "Acaba Stuttgart'a zamanında varacak
mıyız?" TGV'nin Stuttgart istasyonuna girişi saat 15.04'te. Biletini kontrol
eden memur, Fransız aksanıyla Almanca yanıt veriyor: "Sanırım rötar 4 dakikaya
düşecek. Varış saatimiz 15.08 olabilir." Bu yanıt yanımdakini pek memnun
etmemiş gibi. "Fakat benim saat 15.12 Münih trenine aktarma yapmam gerekiyor..."
Fransız memur parmağının ucuyla kasketini şöyle bir geri itip: "Merak etmeyin,
yetişirsiniz" derken nazikçe gülümsüyor. "Münih treni 15. perondan kalkıyor,
biraz koşmanız gerekebilir..." Ve uzattığım bileti zımbalayıp, yoluna devam
ediyor.
Adamın sözleri yanımdaki yolcuyu
pek rahatlatmışa benzemiyor. "Bu ne biçim iş!" diye kendi kendine homurdanıyor.
Dayanamıyorum, ona dönüp konuşuyorum: "Bakarsınız Münih treni de rötarlıdır."
Gençten adamın gözlerinde hüzün var. "Fakat ya tam zamanında kalkarsa,"
diye mırıldanıyor. "Kaçırmam hiç de iyi olmaz... Saat 15.12 trenine mutlaka
yetişmeliyim." Ben sormadan anlatıyor. "Eşim evde bekliyor. Akşama tiyatroya
gideceğiz. Bugün evliliğimizin birinci yıldönümü!" Münih'te yaşıyorlar.
Fakat onun işi Karlsruhe'de. Pazartesiden cumaya. Hafta sonlarını ise Münih'te
eşinin yanında geçiriyor. "Ne yapacaksınız, bu zamanda nerede iş bulursanız,
orada çalışmak zorundasınız" diyor. Adam haklı. İşin azaldığı son yıllarda
çoğu insan çalışmak uğruna evini terk edip, başka kentlere gidiyor, aileler
bölünüyor, babalar çocuklarını, eşlerini haftanın iki günü görüyor. Bunun
yanı sıra ekmek parası için her gün köy ve kasabalardan yakındaki büyük
kentlere akın eden on binlerce çalışan da var. Yedi-sekiz saatlik iş uğruna
sabahın köründe yola çıkan bu insanlar akşamın karanlığında evlerine dönüyor.
Ekonomik krizin artmasıyla Almanya küçük bir iç göç yaşıyor şu sıralar.
"Günde iki kez telefonlaşıyoruz" diyor yanımdaki gençten adam. Sonra birden
gülümsüyor. "Üniversite yıllarından tanıdığım bir arkadaşım var. Evli.
Münih'te ev aldılar. Fakat arkadaşım Hannover'de, karısı da Viyana'da çalışıyor.
Cuma akşamı uçağa atladıkları gibi Münih'teki evlerinde buluşuyorlar. Pazartesi
sabahı da ilk uçakla yine ters yönlere gidiyorlar. Biri Viyana'ya, öteki
de Hannover'e…" Bakışları hız tabelasında. TGV saatte 255 yapıyor. "Demek
ki, beterin beteri varmış" diyorum. "Siz yatıp kalkıp, şükredin halinize!"
Adam sesini çıkarmıyor.
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder