Cumhuriyet Dergi
04.10.2009
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Hoplayıp zıplıyorlar. Eller havada.
Dans ediyorlar, masaların üstünde. Şarkılar bağıra çağıra. Kimse yerinde
duramıyor. Kadını erkeği, yaşlısı genci. Sahnede yirmi kişilik orkestra
bütün gücüyle üflüyor trompetlere. Şarkıcı kadın gırtlağını yırtıyor. Dans
edenler ünlü panayır melodilerine hep bir ağızdan eşlik ediyor. Garson
kızlar zor yetiştiriyor masalara bira ve kızarmış yarım tavukları. Litrelik
kadehler havalarda. Güney Almanya'da Stuttgart ve Münih bira bayramları
panayır coşkusunda. İki haftada on milyon insan akın akın dolduruyor çadırları.
Sadece Münih'teki bayramda bir günde içilen bira tam yarım milyon litre!
Her Alman yılda 110 litre birayı kafasına dikiyor.
Dev çadır ayakta, on bine yakın insanın
coşkusu sonsuz. Az ötede birkaç Japon. Danslara uymaya, şarkılara eşlik
etmeye çalışıyorlar. Yan masadan sokulan yaşlıca kadın Japonlardan birini
yakaladığı gibi hızlı bir dansa başlıyor. Görenler alkışlıyor, laf atanlar
da var. Kadın bir hamlede uzun masanın üzerine fırlıyor. Japon peşinden.
Danslarına masada devam ediyorlar. Öteki Japonlar bağıra çağıra kahkahalar
atıyor, flaşlar yanıp sönüyor. Kocaman sahnenin önünde üç Afrika güzeli,
dekolteleri bakışları çeken, danteller ve çiçeklerle süslü, beyaz köylü
giysilerine bürünmüş, şen şakrak, el çırpıp Bavyera şarkılarına katılıyorlar.
Kısa deri pantolonlu, gri keçeden sivri şapkalı çapkınlar çevrelerini sarıyor.
Kızlar oynak mı oynak, kıvrak mı kıvrak. Saatler ilerledikçe insanlar birbirlerine
yakınlaşıyor, sohbete dalıyor, dans ediyor, sarılıyor, öpüşüyor...
Her yer rengârenk, ışıl ışıl. Sonsuz
bir ışık denizi uzanıyor. Atlıkarıncalar, uçan sandalyeler, salıncaklar,
çarpışan otomobiller. Onlar hep var, çocukluğumuzda da vardı, bugün de
var, aradan onlarca yıl geçse de. Panayırlar ne kadar büyürse büyüsün,
zamana ayak uydurup ne kadar modernleşirse modernleşsin, dönme dolaplar
hep dönüyor, çarpışan otomobiller hep çarpışıyor... Onlar nostalji. Dünyanın
taşınabilir en büyük dönme dolabı ışıklara bürünmüş. Yüksekten korkmayanlar
altmış metre tepeden aşağıda olup bitenlere bakıyor. Tombalacıların, baloncuların
önü kalabalık. Kıyıntı büfelerinin önünde kuyruklar. İnsan nereye bakacağını
şaşırıyor.
Ülkede işsizlik almış başını yürümüş,
geçim zorlaşmış, para kıtlaşmış. Ancak bir gün için de olsa bu sorunlar
insanların umurunda değil. Her şeyi unutmak için akıyorlar dünyanın bu
en büyük iki panayırına. Arpa suyunu kadeh kadeh deviriyorlar, boş veriyorlar
yaşamın dertlerine! Almanya'nın en pahalı birası, en leziz kızarmış tavuğu
Münih'in, Stuttgart'ın bira bayramlarında. Sanki hiç kimse cebindeki parayı
umursamıyor. Önemli olan, bir kaç saatliğine olsa da, sorunları unutmak,
panayırın coşku dolu havasıyla kendinden geçmek. Onlar sokakta karşınıza
çıkan Almanlar değil, değişivermişler, keyifli ve güleç tümü. Neşenin sınır
tanımadığı bira çadırları da sanki Almanya değil. Ne güzel olurdu günlük
yaşamlarında da hep böyle olsalardı! Hayır, olmuyor, ertesi sabah uyandıklarında,
her şey yine eski hamam, eski tas!
Renkli giysiler içinde bir adam saksofon
çalıyor, geçmişten hüzünlü melodiler. Omzuna oturmuş tüyleri alacalı bulacalı
bir papağan, sabırla onu dinliyor.
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder