Cumhuriyet 07.12.2008
SALZBURG
AHMET ARPAD
AHMET ARPAD
Bu ev artık Stefan Zweig’ın! Yaşamı
boyunca Avrupa ruhunu, toplumların uzlaşmasını düşlemiş olan bu ünlü Avusturyalıya
Salzburg’un geç de olsa verdiği bir armağan! 1934’te Nazi baskısına dayanamayıp
ailesini, evini, kentini terk eden Zweig’ı Salzburg aradan tam 74 yıl geçtikten
sonra algılıyor. Salzach Irmağı kıyısına yayılmış tarihi kente tepeden
bakan Edmunsburg’daki üç katlı şık 17. yüzyıl barok villa buram buram Zweig
kokuyor! Burası artık edebiyatla bilimin buluştuğu bir yer. Zweig’ın yaşamı
sayısız arşivden bulunup çıkarılmış fotoğraflarla ve belgeyle anlatılıyor.
Kütüphane odasının raflarını dünyanın dört bir köşesinden gelmiş yüzlerce
Zweig çevirisi dolduruyor. Yazı masası ile uzun yolculuklarda yanından
hiç ayırmadığı daktilo da bir köşede yerini almış. Enternasyonal Stefan
Zweig Cemiyeti Başkanı Dr. Holl, Salzburg’daki bu güzel yapının artık Avrupa
edebiyatı ve sanat tarihi üzerine düzenlenecek bilimsel toplantılara, konuşmalara,
konferanslara ve okumalara açık olacağını söyledi. Zweig üzerine araştırma
yapanlar da burada her şeyi bulacak. Çeşitli ülkelerden edebiyatçıların
ortak projelerine destek vereceklerini, salonlarını ve arşivlerini onlara
açacaklarını da sözlerine ekledi.
Bundan doksan yıl önce kültür aracılığıyla
Avrupa’yı birleştirmeyi kafasından geçiren Stefan Zweig’ın düşünü hep canlı
tutmak, Salzburglular için artık bir “Avrupa projesi”. İki savaş arasında
bütün usta eserlerini yarattığı Salzburg, onun gözünde “Avrupa’nın kalbi”
idi. Salzach Irmağı’nın bir kıyısında, tepede, Kapuzinerberg’de, ömrünün
en önemli yıllarını geçirmiş olduğu bahçeli büyük villa, öteki kıyısında,
tepede, Mönchsberg’de şimdi onun adını taşıyan, günümüz insanlarına onu
anımsatan başka bir villa. Geride bıraktığı sayısız eserle bizlere hep
örnek olmuş ve olmaya devam eden bir insan. Yirminci yüzyılın iki dünya
savaşını yaşamış bu büyük yazarı, kendi güçlerine inanmış insanların dünyayı
savaşlardan arındıracağı inancını taşıyordu. “Savaşlarla savaşmalıyız!”
diyen Stefan Zweig geride bıraktığımız yüzyılın en hümanist edebiyatçısı
idi.
Avrupa’nın çeşitli kentlerinden Stefan
Zweig Center’in açılışına gelmiş insanlar, ünlü yazarı andı. Konuşmacılar
yirminci yüzyılın bu namuslu, insancıl ve iyi yürekli aydın yazarını anlattı:
“Kültürlerin birleştiği bir Avrupa... Hümanizm, güzel sanatlar, edebiyat,
bir araya gelen sanatçılar, müzisyenler, edebiyatçılar... Avrupa insanlarını
kültür aracılığıyla birleştiren, güçlendiren insanlar...” Stefan Zweig’ın
düşleriydi. Avrupalı Zweig bir Avusturyalı idi. O, Avrupalı bir modern
dünya vatandaşıydı. Politikacılara karşı eserleriyle düşün savaşı vermiş,
kitapları yakılmış gerçek bir aydındı! Kültür aracılığı ile daha iyi bir
dünyayı yaratacağına inanmış tam bir düşünürdü. İnsancıldı, savaş karşıtıydı.
Her şeye bu açıdan bakardı. İnsan ve yazar olarak özgürlüğüne düşkündü.
Bu uğurda savaşım verdi ömrü boyunca.
Zweig lirik anlatımı ve yalın diliyle
okuru kendine bağlar. Yaşamöyküsü olarak kabul edilen “Dünün Dünyası” (Türkçesi:
Burhan Arpad) eserinin son satırları, geride kalanlar ve yarınları yaşayacaklar
için umut ışığıdır: “Her gölge sonunda yine de ışığın çocuğudur. Ancak
aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükselişle alçalışı yakından tanımış
olan kişi, hayatı gerçekten yaşamış sayılır.”
Piyanoda Chopin müziği, Barcarolle...
Duvarlar bembeyaz, yüksek mi yüksek. Piyanonun tuşlarına dokunan parmaklar
ince, narin. İnsan ruhunu dolduran Chopin melodileri... Konuşmacı sözlerini
bitiriyor: “İnsancıldı, dostluk eli uzatırdı herkese, karşılık beklemeden.
Gösterişi sevmezdi, insanları sevmek yaşam koşuluydu Stefan Zweig için...
Toplumları birbirine yaklaştırmak bir misyondu onun gözünde...”
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder