Cumhuriyet HAFTA,
04.04.2008
AHMET ARPAD
Türkiye'deki kimi Avrupa Birliği yandaşları şu sıralar pek ümitsiz. Nedeni de boyalı basın yazarcıklarının suçladığı "AB projesine karşı çıkan ulusalcılar" değil. AKP hükümetinin yakın geçmişteki girişimleri ile başbakanımızın Almanya'daki son çıkışları, 22 Temmuz 2007 seçiminde ona destek veren Avrupalıların gözünü korkutmuş gibi. Erdoğan ise hâlâ AB özlemini çeken bir politikacı havasında. Bu kuruluşun tepeden inme aldığı kararlarla birlik olmaktan ve insanlarından giderek uzaklaştığını bilmemesi şaşırtıcı. Avrupa Birliği'nin son otuz-kırk yılda insanlarının birliğine yönelik hiç bir şey yapmamış olduğunu görmemek için üst düzey politikacı, ya da yazar-çizer olmaya gerek yok. Bu dev organizasyon kurulduğundan bu yana bir arpa boyu yol alamadığı gibi, iki binli yıllara girildiğinde de çok gerekli olan reformları bir türlü gerçekleştiremedi. Bunun baş nedenlerinden biri, AB'nin uzun yıllar lokomotifliğini yapmış Almanya'nın, özellikle iç sorunları nedeniyle güç yitirmiş olması. Batısının doğusu ile birleşmesi ülkeye hiç yaramadı. Rusya ile Amerika'nın aralarında anlaşarak 'onay verdikleri' bu birleşme Almanya'nın yanı sıra AB'nin de zayıflamasına neden oldu.
Avrupalı politikacılar bundan yarım yüzyıl önce yola çıktıklarında önce Amerika ve Rusya'ya, sonraki yıllarda da Çin ve Japonya'ya karşı ekonomik ve askeri bir güç oluşturmak, barış içinde yaşamak istiyorlardı. Şimdi ise Amerika kimseyi dinlemeden yoluna devam ediyor. Önce Doğu Almanya'yı Batı Almanya'ya geri veren, ardından da diğer Demirperde ülkelerini AB'ye 'kakalayan' Putin'li Rusya da kendi bildiğini okuyor. 2,4 milyarlık Hindistan'la Çin'in attığı adımlar giderek büyüyor, hızlanıyor. Dünya sahnesine yeni yeni küresel oyuncular çıkıyor. Uluslararası sorunların çözülmesinde Avrupalılar sus pus. Amerikan emperyalizmi Irak'ta 'at koştururken' kimi Avrupa ülkesinin komşumuzda kan akmasına destek vermesi de AB'nin ne kadar zayıf olduğunun en büyük kanıtı. Bir türlü insanlarının yararına bir birlik olamayan Avrupa bu gidişle büyük ekonomik ve sosyal dönüşümleri başaramayacak gibi. Küresel güç düşünden de yavaş yavaş vazgeçmek zorunda kalacak. Birlik üyeleri 21. yüzyıl dünya gerçeklerine karşın birbirleriyle anlaşmaktan hâlâ çok uzaklar. AB ülkelerinde bir çok karar halka sorulmadan alınıyor. Üyeler arasındaki kültürel farklılıklar da, hiçbir zaman çözümlenmeyecek, sürekli zorluklar yaratacak kalıcı bir sorun. Unutmayalım, kültür birliği olmayan ülkelerin uzun süre yaşamadığı, dağıldığı bilinen bir gerçek.
"Sevgili Nicolas" ile "Chère Angela"
Şu günlerde Avrupa Birliği çok önemli ve de tehlikeli bir gelişimin eşiğinde. Almanya ile Fransa arasında kimi sorunlar yaşanıyor. "Sevgili Nicolas" ile "Chère Angela"nın arasına kara kedi girmiş gibi. 26 şubatta yapılması öngörülmüş olan Alman-Fransız Ekonomi Bakanları buluşması bir gün kala aniden iptal edildi. Sarkozy ile Merkel 3 martta Bavyera'da bir araya gelecekti. Bu doruk tâ 9 hazirana ertelendi. Çiçeği burnunda koca Sarkozy kendi başına bir şeyler yapmağa başladı. Kafasından bir "Akdeniz Birliği" geçiriyor. Bu da tabii Berlin'in hiç hoşuna gitmiyor. Almanya Avrupa Birliği aracılığı ile Doğu Avrupa'ya açılırken, Fransa da Akdeniz ülkeleri ile ortak bir girişime imza atıp, Avrupa'nın güneyine ağırlığını koymayı düşlüyor. Korkusu, Almanya'nın birliğe üye olmalarına büyük destek verdiği eski demirperde ülkelerinde söz sahibi olup, güçlenmesi. AB içinde bir karşı denge oluşturmak isteyen Fransa Avrupa Merkez Bankası'nın denetlenmesini de üstlenmek istiyor. Paris'e sert çıkış yapan Angela Merkel, Avrupa Birliği'nin bölünebileceğine dikkati çekti. Sarkozy'nin "Güney Avrupa" düşü gerçekleştiğinde Almanya'nın da bir "Doğu Avrupa Birliği" kurabileceğini açıkladı. Şu sıralar anlaşmışlar gibi bir hava esiyor. Bakalım gelişmeler neler gösterecek? Almanya Fransa'nın ‘Akdeniz projesi'ne göz yumabilir, Fransa'da Almanya'nın doğu Avrupa'da etkili olmasına. Bakarsınız içi güçlü AB'yi çıkarları doğrultusunda bölüşür! Görüldüğü gibi Avrupa Birliği, temeli atılmış, duvarları çıkılmış, fakat bir türlü bitirilmemiş çok katlı bir yapı. İnsana İstanbul'un varoşlarındaki yarım kalmış, yıllardır içi boş bırakılmış binaları anımsatıyor. Böyle yapılarda oturulmaz! Bizim AB hayranları ise birilerine sürekli yaranarak kişisel ve ideolojik çıkarları uğruna dört takla atmaya devam ediyor, AB'yi öve öve bitiremiyor. Sanki Avrupa Birliği bulunmaz Hint kumaşı!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder