Cumhuriyet 08.12.2006
Ahmet ARPAD
Bundan birkaç yıl önce Birleşmiş
Milletler tarafından hazırlanan deprem riski raporunda, İstanbul'da meydana
gelebilecek büyük bir depremde 55 bin kişinin hayatını yitireceği açıklanıyordu.
Yine o günlerde Dünya Bankası, sunulacak kapsamlı bir deprem projesine
500 milyon dolar vermeye hazır olduğunu belirtiyordu.
Ancak ne o yıllarda bir proje hazırlandı
ne de Marmara depreminin ardından yedi yıl sonra bugün Dünya Bankası'na
sunulacak bir proje var ortada.
Ranta dayalı zenginleşme
Her yanı denizlerle çevrili 2500
yıllık metropolün son altmış yılı kentçilik ve toplumbilim açısından sağlıksız
bir büyüme gösterir. İstanbul bütün deprem tehlikesine karşın hâlâ bir
kaçak yapı cenneti. Çarpık kentleşmenin en 'güzel' örnekleri burada görülür.
Menderes 'le başlatılan 'ranta dayalı zenginleşme', toplumu ve ekonomiyi
allak-bullak ederek Özal döneminin 'devlet destekli yağma' sında doruk
noktasına ulaşmıştır. Yeditepe kentin yüzlerce tepesini ele geçirenler
başlarını sokacak bir dam altı ile yetinmediler. Hazine arazileri üzerine
kaçak yaptıkları gecekondularına oy karşılığı tapu aldılar. Böylece yasadışı
eylemlerine devleti de ortak ettiler. Zamanla gecekondular apartmana çevrilirken,
depremler kentinin taşı toprağı, kayan yamaçları betonla kaplandı.
Anadolu'nun "İstanbul'a hücum" u,
sömürü ve çıkarcılığı da beraberinde getirdi. Elli küsur yıl önce başlatılan
bu sağlıksız sınıf tırmanmasının önü hiç alınmadı. Yüzkarası bir şehircilik,
kültür mirasını ve doğayı yok eden bir yapılaşma kaçınılmaz oldu.
Zamanla 1947'nin Yedikule tipi gecekonduları
ortadan silindi. Son on yılın gecekonduları (!) su havzalarına, orman kenarlarına
kondurulan villalar, 5-10 holding ağasının Büyükdere Caddesi'nin sağına,
soluna diktiği 'plazalar', 'cityler', 'centerler', 'residence'lar'... Gökdelenlerin
modern şehircilikte çağdaş bir adım olduğu yalanına biz İstanbullulara
inandırmak isteyen para babaları, yetkililer, uzmanlar... Bu kentin birinci
derece deprem bölgesinde yer aldığını bilen mimar ve mühendisler... Çarpık
yapılaşmaya yine de göz yummaya devam eden kent planlamacıları, 'dinibütün'
belediyeciler, 'referansı İslam' politikacılar...
1999 depreminin ardından bir sürü
uzman ortaya çıkmıştı. Sayısız konferans vermişler, sempozyumlar yapmışlar,
konuşmuşlar, tartışmışlardı: "İstanbul ve yakın civarı için sismik tehlike,
bölgenin depremselliği, depremlere dayanıklı yapı tasarımı ve inşaatı,
depremler sırasında olabilecek hasarların azaltılması için alınması gereken
önlemler, depreme hazırlık, kamuoyunu bilgilendirmek, falan-filan, fasa
fiso..." Sonra ne oldu? Her zamanki gibi lafla peynir gemileri yürütüldü!
İstanbul'da 325 yılından bu yana
büyüklükleri 8 ile 9 arasında değişen tam on üç büyük deprem olmuştur.
Yıllar arkada kaldıkça da depremler
arası süre kısalmıştır. Yeterli derecede gerçekçi ve güvenli bir çözüm
bulabilecek jeoloji, jeofizik, inşaat mühendisleri, mimarlar, kent ve bölge
planlama dallarında deprem konusunda uzmanlaşmış yürekli araştırmacıların
ortak çalışması o kadar zor mu? Dünya Bankası'na sunacakları kapsamlı bir
deprem projesi hazırlamaları mümkün değil mi? Değil. Çünkü kültür toplumlarında
benzeri görülmeyen bir sömürü sonucu binlerce yıllık kültür kenti İstanbul'u
sadece elli yılda yok edenler, bu gibi çalışmalara izin vermez! İnşaat
Mühendileri Odası geçenlerde açıkladı: "İstanbul'daki yapıların yüzde 90'ının
yapı kullanma izni yok!" İnşaat sektöründe daha fazla rant, depremlerde
daha fazla ölüm demek! Doymak bilmez bir açlıkla "Yağma Hasan'ın böreği"
ne hücum edenler, İstanbul'umuzu bir güzel midelerine indirmeye devam ediyor.
Büyük yıkım olur
Büyük yıkım olur
Oysa bu kent ve yakın çevresindeki
nüfus yoğunluğu, yapı stoku, fabrika ve sanayi kuruluşlarının sayıları
ve onların Türkiye ekonomisindeki payı düşünülürse, ortak bir deprem projesinin
önemi ve ivediliği su götürmez bir gerçek. Bilmiyor mu sorumlular, İstanbul'da
meydana gelecek 7'den büyük bir depremin Türkiye'nin dengelerini bozabileceğini?
Elli bin insanın ölümünün, yüz milyar dolara varacak ekonomik kaybın bir
daha altından kalkamaz bu ülke.
İstanbullu depremi bekliyor, eli
böğründe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder