24 Mart 2022

'Stefan Zweig'ın Veda Mektubu'

Cumhuriyet, KİTAP Eki  24 Mart 2022

Robert Schild'ın Stefan Zweig'ın Veda Mektubu (Edebiyatist) adlı kitabında yer alan gerilim, bilim kurgu, belgesel ve mizahi öykülerin bazıları düşsel olmakla birlikte, bazıları -isimler dışında- gerçek olaylara dayanıyor veya onlardan hareketle yarı gerçek, yarı kurmaca bir yol haritası çiziyor. Anlatılanlar Brezilya'dan İsrail'e, Viyana'dan Güney Afrika'ya uzanıyor, bir bölümü de eski yılların ve 2058 yılının İstanbul'unda geçiyor.

MEKTUBUN PETROPOLİS'TEN İSRAİL'E GİZEMLİ YOLCULUĞU
Robert Schild, Stefan Zweig'ın Veda Mektubu (Edebiyatist) adlı kitabına Zweig'ın ikinci eşi Charlotte Zweig'la intihar öncesi kaleme almış olduğu söz konusu veda mektubuyla başlıyor. Petropolis Emniyet Müdürü Jose de Morais Rattes'in Zweig çiftinin 23 Şubat 1942'deki intiharının ardından el koymuş olduğu bu tarihsel belge otuz yıl sonra gizem dolu yollardan, büyük bir para karşılığı 1935'de Almanya'dan Brezilya'ya göç etmiş olan, Stefan Zweig'la aynı kentte, Petropolis'te yaşayan örme fabrikası sahibi Fritz Weil'ın eline geçiyor. Ölümünün 70. yıldönümü olan 2012'de, İsrail Milli Kütüphanesi'nce basına tanıtılan bu mektubun o arşivlere nasıl ulaştığı bugüne dek geniş kitlelerce tam olarak bilinmiyordu. Bu konudaki sır perdesi Robert Schild'in kitabına adını veren heyecanlandırıcı belgesel bir öykü aracılığı ile aralanıyor. Kitabın yazarı mektubun yıllar süren bir serüvenli yolculuğun ardından Petropolis'ten İsrail Milli Kütüphanesi'ne hangi yollardan nasıl ulaşmış olduğunu anlatırken kesin kaynaklardan yola çıkıyor.

DÜŞLERLE KARIŞIK ÖYKÜLER
Schild kitabındaki on beş öyküde sizi uzun bir geziye çıkarıyor. Anılarıyla düşleri iç içe geçiyor, yarı gerçek, yarı kurmaca bir yol haritası çiziyor. Okuyucu onunla güzel Viyana'da geziniyor, oradan başka topraklara uzanıyor, Rodos'da çok yaşlı Manolis'le sohbet ediyor. Düşlerle karışık öykülerde gezintiler İsrail'e, Ürdün, Filistin'e geçiyor, gelecekte yaşıyor. 2024'de Üçüncü Dünya Savaşı son anda engelleniyor, insanlar uykularından uyanıyor, toplumlar çok büyüklerin emri altına giriyor. Dinler sona erdiriliyor. Sonra 1930'lu yılların İstanbul'una dönüş, Atatürk Türkiyesi'ne sığınan Almanlar, yaşamları, kimi an engellerle dolu, kimi gün huzurlu ve mutlu. Daha sonraki yıllarda İstanbul'a gelmiş, kente aşık olup orada kalmış bu yabancıların gerçeklerle dolu öyküsel yaşamları... Robert Schild, Boğaziçi'nde kuşaklar boyu yaşayan azınlıkların renkli yaşamlarına da sıkça değiniyor. Gerçek olaylar ile düşsel gelişmeler iç içe örülmüş. Yazar anlatılanlarda gerçeklerden yola çıkmış, yazgıları, yaşanmışları öyküleştirmiş. Kimi yerde yaşanmış gerçekle başlayıp yazdıklarını öyküyle bitiriyor. Kitaptaki "Yüksek Kaldırım'da bir sahaf" öyküsü de ilgi çekici. 1940'lı yıllarda İstanbul'da etkin Nazi ajanlarının çalışmalarından, yaşamlarından söz ediyor. Sık sık uğradıkları Yüksek Kaldırım'daki ve Tünel meydanındaki Kalis'in, Karon'un ve Bayan Venetia'nın kitapçı dükkânlarıyla sahiplerinin yaşamları da ilginç öyküde yer alıyor. Bu satrları okurken ortaokul ve lise yıllarımda haftada birkaç gün İzidor Karon'a uğradığımı anımsıyorum!

ANILAR BELGESELİ
Robert Schild kitabı nasıl kaleme aldığını şöyle açıklıyor: "Yazarlığın en zevkli yanı, kalem tutanın gerçek olayları belirli bir yerde ne şekilde gelişmesini istediği veya istemediği şekle sokması değil mi? Yaratıcı yazarlar böylece, çoğu kez tekdüze olarak gelişen yaşama, öyküsel de olsa, zevkli/korkunç, ancak her haliyle rengârenk bir çehre vermiş olurlar." Öykülerin mekânları Brezilya'dan İsrail'e, Viyana'dan Güney Afrika'ya uzanıyor, bir bölümü de eski yılların veya 2058 yılının İstanbul'unda geçiyor. Öykülerin bir bölümü bütünüyle düşsel, bazıları ise yarı gerçek / yarı düşsel. Yazar kahramanlarının çoğunu yakından veya uzaktan tanımış olduğu kişiler oluşturduğunu söylüyor. "Stefan Zweig" öyküsünde olduğu gibi okuduğumuz diğer öykülerde de yaşanmış gerçekler anlatıldığı için kitaba bir "anılar belgeseli" de diyebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder