Toplum Gazetesi/ALMANYA, 5 Aralık 2021
Yine yağıyor ahmak ıslatan, hava serin, fakat kimsenin umrunda değil. Ne koşanların, ne de satranç oynayanların. Her pazar olduğu gibi bugün de Stuttgart'ın göbeğindeki büyük parkta gezintimizi yapıyoruz. Kentin orta yerinden başlayıp ta Neckar kıyısına uzanan Schloss parkı gezinenler, koşanlar, çocuk arabası sürenler, tekerlekli paten yapanlar, pedallara basan bisikletlilerle dolu. Şu sıralar evine kapanmak zorunda olan çoğu insan evinden çıktıktan kısa süre sonra kendini kilometrelerce uzanan bu yeşil alanın ortasında buluyor. Yaşlısı genci, binlerce insan nefes alıyor, spor yapıyor, rahatlıyor tarihi ağaçlar altında, upuzun çimenliklerde, bakımlı gezinti yollarında. Küçük göllerde yüzen ördeklere, kazlara, kuğulara yem atıyor, günün stresini burada unutuyor.
Bir saatlik yürüyüşten sonra Neckar kıyısına gelenler canları çekerse ırmağın iki yanındaki geniş patikalarda yollarına devam ediyor. Altında bisikleti, pateni olanlar ta Ludwigsburg'a, Esslingen'e uzanıyor. O kadar yolu gözü almayanlar, hava güzelse, kıyıda bekleyen gemilere binip gezintiye çıkıyor. İsteyen parkın bitimindeki tabiat müzesine giriyor, hayvanat bahçesini geziyor. Susamış, karnı acıkmış olanlar ırmak üzerindeki köprüden karşıya uzanıp Bad Cannstatt'a geçiyor, Hermann Hesse'nin sorunlu lise yıllarında arada bir uğramadan edemediği şaraphanelerini yeğliyor!
Bizler ise küçük bir tur attıktan sonra dönüp tarihi ağaçlar altında satranç oynayanların yanında duruyoruz. Oyuncuların çoğu orta yaş ve üzerinde. Onlar buraya sürekli gelenler, yaz-kış demeden... Her havada oynayan satranç bağımlıları! Yüzlerce yıldır süregelen bir oyun satranç. Gerçek bir strateji; altmış dört karede hareket eden otuz iki taş. Şah, vezir, kaleler, filler, atlar, piyonlar. Zamanında İran'da bir şahın geliştirdiği savaş stratejisi, günümüzde milyonları kendine bağlayan bir oyun olmuş.
Ahmak ıslatan yağmura dönüşüyor. Satranç oynayanlar ve onları seyredenler şemsiyelerini açıyor. Pek konuşan yok. Bir an aralarında fısıldaşıyorlar. Burada değişik diller konuşuluyor. Oynayanlar, oynayanları izleyenler mesafe kuralına uyuyorlar, birbirlerine pek yaklaşmıyorlar!
Kocaman taşlar bir yerden bir yere hareket ediyor. Parkta gezinen köpekli polis bir an durup oynayanları seyrediyor, sonra yine yoluna devam ediyor. Rudi her zamanki yerinde. Üzerinde blucin, kara deri ceket. Saçlarına ak düşmüş, dinç biri. Tanıyorum onu. Yıllardır, hemen hemen her gün burada. Yaş yetmiş beş, fakat yaşından çok daha genç gösteriyor. Hans ondan da yaşlı. 82. Her cumartesi, pazar uzak Leonberg'den kalkıp buralara geliyor. Bugünkü karşıtı ondan oldukça genç. İri yarı, başında kasketi, kollarını kavuşturmuş, ‚ne yapmalıyım‘, diye düşünüyor olacak. Birkaç adım ileri atıyor. Bir elini çenesine götürüyor. İzleyenler arasında tek kadın yok. Kasketli adam birden eğiliyor, dizine kadar yükselen kara atı başka bir kareye koyuyor. Hans atılıyor ve beyaz kalenin yerini değiştiriyor. Kasketli adam öfkeyle söyleniyor. Hans gülümsemekle yetiniyor!
Yağmur birden duruyor. Yolcu yolunda gerek. Otobüse gitmeden az ötedeki büfeye uğramalı. Bir sıcak çay iç ısıtır. Çabuk çabuk yürüyenler, ‚Nordic Walking‘ yapanlar, bisikletliler, yavaş ve hızlı koşanlar yanımızdan geçiyor.
İnsanlar hareket halinde. Çoğu Korona nedeniyle büroya az giden, bütün gün bilgisayar karşısında oturup evden çalışanlar, akşamları da televizyon karşısından zor kalkıp doğru yatağa gidenler! Hafta içinde evinde oturuyor, hafta sonlarında parklar, ormanlar, göl ve ırmak kıyılarında geziniyor, koşuyor. Temiz hava alıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder