Toplum Gazetesi, Almanya, 18 Kasım 2021
AHMET ARPAD & BURHAN ARPAD
18 Kasım 2021 büyük Türk öykü ve roman yazarı şair Sait Faik Abasıyanık'ın 115. doğum günü! Onun 1940'lı, 1950'li yıllardaki katkıları çağdaş hikâyeciliğimiz için dönüm noktaları sayılır. O bir öncüydü. Anlatımıyla alışılmış öykü tekniğini yıkmış, kent insanlarını içten, şiirsel bir dille konu etmişti. Bireyin toplumsal sorunlarına eğilen Abasıyanık günümüz Türk öykücülüğünün en önemli yazarları arasındadır. İstanbul yaşamını, alt tabaka insanının günlük sorunlarını, beklentilerini, korkularını, tasalarını ve sevinçlerini anlatır. 11 Mayıs 1954'de genç sayılacak bir yaşta öldüğünde Türkiye'nin ünlü yazarları Sait Faik'i şu sözlerle anmıştı.
Reşat Nuri Güntekin: "Hangi tarafından bakarsanız bakın, Sait Faik bugünkü edebiyatımızın en değerli, en orijinal çehrelerinden biriydi."
Nurullah Ataç: "Sait Faik bugünkü hikayecilerimizin en özlüsü, en ustası, en büyüğü."
Orhan Kemal: "Edebiyatımızın telafisi imkansız büyük kayıbı” mı diyelim? Sait, gizli kapaklı tarafı kalmamış, herkesçe bilinen bir insandı."
Yaşar Kemal: "Bıraktığı on üç eseri aşkla, sevgiyle, tonla dolu bir destandır. Bir büyük şehrin, fakir, emeklerinin karşılığını alamayan iyi insanlarının destanıdır. Said'e yüreğim çok yandı desem kaç para eyler…"
Sait Faik Abasıyanık'ı 1954'deki ölümüne kadar yakından tanımış, Medarı Maişet Motoru ya da Birtakım İnsanlar yapıtını sahibi olduğu Yokuş Kitabevi‘nde basmış olan babam Burhan Arpad Burgaz Adası‘ndaki Sait Faik Abasıyanık köşkünün 1964'de nasıl bir edebiyat müzesine dönüştürüldüğünü ve çabalarını aşağıdaki anı yazısında anlatıyor.
"Burgaz Adası'nda Bir Köşk"
BURHAN ARPAD
Burgaz vapur iskelesinden çıkar çıkmaz karşılaşacağınız küçücük alanın adı "Sait Faik Abasıyanık Alanı"dır. Denizi sağınıza alıp rıhtımda beş on adım attıktan sonra solda daracık bir sokağa sapar ve hafif bir yokuşu tırmanırsanız, büyükçe bir bahçe içinde güzel ve eski bir köşke rastlarsınız. Köşkün tam karşısında bir Ortodoks kilisesi vardır. Sait Faik'in "Papaz Efendi" hikâyesinde adı geçen kilise. Köşk, ünlü öykü yazarımız Sait Faik Abasıyanık'ın uzun yıllar oturduğu köşktür. Sait'in ölümünden sonra, adalı dostlarının önerisine uyan yüreği yanık ana, köşkü, bahçesini ve Şişli'de bütün bir apartmanı, ayrıca Emniyet Sandığı'nda duran para ve mücevherlerini Darüşşafaka Cemiyeti'ne bağışlamıştır. Köşkün Sait Faik Abasıyanık Müzesi olarak düzenlenip halka açık tutulması koşuluyla... Bu istekler, Sait Faik'in yakın dostları yazarların ilgisi ve katkısıyla 1964 yılında gerçekleştirildi. Daha önceki yıllarda Varlık Yayınevi tarafından yürütülen Sait Faik Hikâye Ödülü tekrar başlatıldı.
1964 İlkbaharında, Sait Faik dostları olan yakın arkadaşlarımın isteğine uyarak köşkün bir edebiyat müzesi, daha doğrusu, müze-ev havasına uygun düzenlenmesi için iki ay çalıştım. O sırada işbaşında bulunan Darüşşafaka Cemiyeti yönetim kurulu üyeleriyle anlaşarak ve kimi sanatçı dostların işbirliğini sağlayarak, köşkün iç ve dış görünüşüyle bir müze-eve dönüştürülmesini elden geldiğince başardığımı sanıyorum.
Elden geldiğince diyorum, çünkü Sait her çeşit biçimcilikten ve düzen sınırlamasından uzak yaşamayı seven, başına buyruk ve dağınık bir insandı. Annesi Makbule Hanım'la uzun yıllar birlikte oturduğu köşkün bir edebiyat müzesine dönüştürülmesi için gerekli pek az belge bırakmıştı.
Bu gerçekten yola çıkarak yalın bir çalışma yaptım. Önce köşkün her yanı temizlendi, boya ve badana yapıldı. Giriş katının oda ve salonu olduğu gibi bırakıldı. Sait'in balık takımları ve çizmelerini giriş yerine koymakla yetindim. Merdiveni çıkınca tam karşıya gelen oda, Saait'in yatak odasıydı. Süslemenin her çeşidinden uzak olan sade bir oda. Tek kişilik bir karyola, birkaç sandalye ve küçük bir masa. Sait'in belki de hiç kullanmadığı kravatlarının salladığı bir kravatlık. Birkaç fotoğraf.
Birinci katın balkonlu büyük salonunu, Sait Faik'in edebiyatçı ve insan yanıyla yakından ilgili belgeleri sergilemek için kullandım. Özel yaptırılmış vitrinli masacıkları duvar önlerine sıraladım. Ölümünde kimi şair ve ressamlarımızın Sait için yazdıkları da çerçeve içinde uygun yerlere asıldı. Vitrinlerde sergilenenler arasında kimi ilginç belgeler vardır. Bursa Lisesi'nden aldığı diplomayı, Milli Eğitim Bakanı adına, Başbakan İsmet İnönü imzalamıştı. Yine o vitrinde, Sait'in çevresi ve yaşadığı günlerin koşulları açısından çok ilginç bir belge vardır. Sanatçımızı uzun süre üzmüş bir olayın belgesidir. "Meslek" yerinde "mesleği yok" ("Sans Profession") yazılı pasaportu. Sait, bunu anlatırken pek üzülürdü. Emniyet, pasaport belgesinde meslek hanesinin karşısına "yazar" demiş, fakat polisçe yeterli bir iş sayılmadığından "mesleği yok" diye değiştirilmişti. O pasaport da vitrindedir.
Bir başka vitrinde de, hikâyesinde söz konusu ettiği zoraki tüccarlık döneminin belgesi olarak, Ticaret Odası'nın yazısı vardır. Yabancı dilde çıkmış kitapları, okul defterinde yarım kalmış müsveddeler de bir başka vitrinde sıralanmıştır. Halide Edip Adıvar'ın önerisiyle Amerikalılarn Mark Twain Derneği onur üyeliğini belgeleyen yazıyı da sonra getirtmiş. Darüşşafaka Yönetim Kurulu'na vermiştim. Bilmem nereye koydular. Kök son yıllarda bakımsız kaldı. On yıl kadar önceki kurum başkanına, damın aktığını ve acele onarımı gerektiğini söyleyince: "Bu gibi işlerle başkan ilgilenmez”, deyip sözümü ağzıma tıkamıştı!
Burada bir gerçeğin altını çizmek gereğini de duyuyorum. Makbule Abasıyanık'ın bağış koşullarında "müze olarak kalka açılması ve bakımının sağlanması” kaydı vardır. Sait'in annesinin bağışı o yılın değeriyle bir milyon lira küçümsenmeyecek bir gelirdir. Osmanbey sitesi gibi yüksek gelirli bir yapının gerçekleşmesinde büyük yararı dokunmuştur. Köşkün bakım ve onarımı bağış koşulu gereğidir!
Burhan Arpad'ın Cumhuriyet gazetesindeki "Hesaplaşma" köşesinde 1983 yılında çıkan bu makale "Bir İstanbul Var İdi" adlı (Doğan Kitap 2000 ve 2003, Remzi Kitabevi 2007) anı kitabında da yer almaktadır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder