Toplum Gazetesi, 12 Eylül 2021
Boylu poslu, sarışın. Güzelliği hâlâ çekici! Görmeyeli çok olmuştu. "Tam on beş yıl", diyor. Geçenlerde Stuttgart'ın göbeğinde karşılaşmamız büyük bir rastlantıydı. Ailesi komşumuzdu, sık sık görüşürdük. Liseden sonra bir seyahat acentesinde çalışmış ve günün birinde bavulunu topladığı gibi Frankfurt'a gidivermişti. "Hostes oluyorum", demişti.
Karşılaştığımızda sordum: "Neler yaptın, nasıl geçiyor hosteslik yılları?" "Artık geride kaldı o meslek", dedi. "Geçen yıl bıraktım, evlenmeye karar verdim." İstasyona gidiyordu, Köln treni bir saat sonra kalkacaktı. Yakındaki Park Café'de biraz sohbeti kabullendi. Az sonra, yanında Sacher pastası çaylarımızı yudumlarken gerçekten de anlatacak çok şeyi vardı.
Gökyüzünde ilk yılları sürekli iç hatlarda geçmişti. Sonra Frankfurt ve Düsseldorf çıkışlı uçaklarla Avrupa ülkelerine uçmuştu. Önce küçük uçaklarla; mesleğinde ilerledikçe uçaklar büyümüştü. Tabii en ilginci, bir hostes için en zoru da Jumbo'lar olmuştu. Son yıllarda genellikle denizaşırı ülkelere gitmişti.
"Bir A 380-800 ile uçuş kimi zaman 8-10 saat sürüyor, ortalama beş yüz müşteri var, değişik milletten insana hizmet etmek zorundasın", diye anlattı. "Kuzey Amerika, Güney Amerika, Asya ülkelerine gidiyorsun. Uçak iki katlı, alt kat ekonomi, kalabalık oldu mu, işin zor. Sekiz hostes koşuşturup duruyor. Yukarısı business ve first class. Fakat az yolcu demek kolay iş demek değil. Orası varlıklıların katı!" O anlattıkça açılıyor, ben ise suskun dinliyorum. Fakat arada sırada gülümsemeden de edemiyorum. Sarhoş yolcu, korkak yolcu, hasta yolcu, ağlayan bebekler, şımarık çocuklar... "Sadece onlar mı?" diye devam etti. "İşi iyi gitmemiş stresli işadamı, tatilde kavga etmiş karı-koca, yitirdikleri maçtan dönen bir grup 'futbolsever', uçağın teklerlekleri daha yere değmeden cep telefonunu açanlar..." Hepsiyle baş etmek zorunda hostes. Sinirlerini yitirmeden tabii. "En zor müşteriler de 'Sen benim kim olduğumu biliyor musun?' diyenler! Hostes hep gülümsemek zorunda, ancak bu gibiler gülümsemeni hakaret olarak kabul edebileceği için de çok dikkatli olmalısın!"
Söylediğine göre hep iç hatlar uçtuğu ilk yıllarında Frankfurt-Berlin uçuşlarından nefret edermiş. Nedeni mi? Çok politikacı ile çok ünlü sanatçıların bu hattı kullanması! "Hiçbir yolcunun aniden hastalandığı oldu mu?" diye soruyorum. "Birkaç kez" diyor. "Kalp krizi geçiren yolcularda zorunlu inişler yaptık. Bu durumda uçağın tekerleklerinin on dakika sonra yere değmesi gerekir. Hep başardık!"
Hostesliği bütün bu stresine karşın severek yapmış olduğunu söylüyor. Son 5 yılını başhostes olarak denizaşırı uçuşlarda geçirmiş. "Bu uçuşlar, Atlantik Okyanusu'nun üzerindeki fırtınalarda yüreğim ağzıma gelmesine karşın güzeldi." Ne de olsa gittikleri kentlerde 2-3 gün dinlendikleri olurmuş. "15 yıl boyunca kaç havalimanına indiğini anımsıyor musun?" diyorum. Gülümsüyor. "Tabii, hepsi kayıtlı", oluyor yanıtı, "138 havalimanına, kimine defalarca! Yaşamımın 9400 saati havada geçmiş!" İlk uçuştan önce başarmak zorunda olduğu birbuçuk aylık hosteslik kursunda öğrendikleri de çok ilginç! Sadece uçakta yemek, içki servisi, duty-free satışı yapmayı öğretmemişler... Uçak açık denize, balta girmemiş ormanlara, Sahra'ya veya Kuzey Kutbu'na zorunlu iniş yaptığında bir hostes nasıl davranacak? Balık nasıl tutulur, zehirli yılanlarla nasıl baş edilir, buz çölünde donmamak için ne yapılır?
Bıraksam daha çok anlatacak, fakat treninin kalkmasına on beş dakika var. Hesabı ödeyip hızla karşıdaki istasyona geçiyoruz. Acele etmemize hiç gerek yokmuş. O gün öğleden sonra tüm trenler gecikmeli.
Birer şişe soğuk su
Alman Devlet Demiryolları ve Berlin hükümeti Stuttgart tren istasyonunu yerin altına almakta ısrar edeli her şey karıştı. Yıllardır, her pazartesi kentte bu anlamsız dev proje karşıtları sürekli nümayiş yapıyor. Şu sıralar sık sık seferler değişik nedenlerle iptal oluyor, çoğu gün gecikmeli çalışıyor. Birkaç yıl önce basına sızdırılan bir bilirkişi raporu yeraltına yapılacak istasyonun yangında binlerce insana kapan olacağını kanıtlamıştı! Yönetenler ise her şeye karşın "10 milyar Avro'luk bu proje gerçekleşecek" diye yıllardır inat edip duruyor. Hıristiyan Demokratlar'ın 2011'de eyalet hükümetini yitirmelerinin ardından belediye başkanlığını da Yeşiller'e kaptırmalarının en büyük nedeni, sürekli yeraltına tren istasyonu projesinde "budalaca" ısrar etmeleri olmuştu!
Biraz sonra treni elli dakika gecikmeli kalkarken eski tanışa el sallıyorum ve şu günlerde tren yolculuğu yapmadığıma şükrediyorum. Sürekli gecikmeler, sefer iptalleri yaşanıyor. Geçen temmuzda Zürih'e gitmek için bilet aldığımız tren kalkışa 25 dakika kala aniden iptal edilmişti. Yerine başka tren sefere konmayınca biz de İsviçre'deki buluşmamızdan vazgeçmek orunda kalmıştık. Alman Devlet Demiryolları sağolsun iki ay beklettikten sonra bilet parasını iade etmişti!
Geçen mayısta da Güney Bavyera'nın güzel Berchtesgaden yöresine yaptığımız bir yolculuk dönüşünde modern ve çok hızlı ICE'nin dizel lokomotifi tam gaz giderken Augsburg-Ulm arasında aniden bozulmuştu. Allah'ın dağında iki saat trende hapis kalmış, kurtarılmayı beklemiştik..!
Bu uzun beklemenin ardından ön bölümde oturanlar kalınca tahtalara basarak yanımıza yanaşan başka bir trene geçmişti. Sonra da arızanın yaşandığı ön bölüm oturduğumuz arka bölümden ayrılmış ve arka kompartmanlarda oturan bizler Stuttgart yönünde yolumuza devam etmiştik. Şansımıza Alman Devlet Demiryolları susuzluktan ölmesinler diye, biz yolcularına birer şişe soğuk su dağıtmış, gecikme iki saati geçtiği için de bilet parasının yüzde ellisini iade etmişti!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder