Evrensel Gazetesi
21.05.2003
Hayri Erdoğan Burhan Arpad; öykü, roman, tiyatro ve gezi yazıları, çeviri gibi pek çok dalda verdiği ürünlerle kültür dünyamıza büyük katkılar sunmuş bir yazar ve çevirmenimiz. 93. doğum gününde, oğlu, yazar ve çevirmen Ahmet Arpad’la, Burhan Arpad üzerine söyleştik.
Babanız, değişik alanlarda eserler vermiş üretken bir yazı işçisi. Hangi işi onu daha çok heyecanlandırırdı; öykü, roman, tiyatro yazıları, çeviri..?
Sanırım hepsi. Çünkü, öykü ve roman yazarken de, tiyatro üzerine yazılar hazırlarken de heyecanı hep aynı idi. Kafası hep yepyeni konularla doluydu. Gazeteye köşe yazısını kaleme alırken de, roman çevirirken de hep heyecan doluydu. Sanırım bu böyle olmasaydı, yaşamı boyunca çok değişik alanlarda bu kadar verimli ve başarılı olamazdı. 1940’lı yıllarda yayımladığı ‘İnanç’ dergisi için anılarında şöyle der: “Hümanist fikirleri yaymak amacıyla çıkarıyorduk.” Burhan Arpad 1940’lı yılların toplumcu gerçekçi kuşağından bir yazardı.
Burhan Arpad’ı çeviriye iten etkenler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu etkenlerin başında, batı edebiyat dünyasının değerli yazarlarını Türk okuruna tanıtmak gelmiştir. Sanırım yaptığı sayısız çeviriyle de bu amacına ulaştı. Özellikle Alman dili edebiyatının 20. yüzyılda çıkarmış olduğu ünlü yazarları, okurumuz daha çok Burhan Arpad çevirileri ile tanımış ve sevmiştir.
Edebiyat okurları pek çok ünlü yazarın dünyasına Burhan Arpad’ın titiz ve başarılı çevirileri aracılığı ile girdi. Çevirdiği yazar ve konuları nasıl seçerdi?
Türkçe’ye kazandırdığı yazarların ortak bir özelliği vardı: Tümü de insancıl, antifaşist, antimilitarist ve barışseverdi. Çevireceği romanları rastgele değil, hep bu açıdan değerlendirirdi. Sevgili yazarları Zweig, Remarque ve Seghers’in de gerçekten ortak özellikleri savaş karşıtı, toplumcu ve insancıl olmalarıdır. Bir yazısında: “İnsanlarımızın bu ustaları tanımalarını, onları benimsemelerini hep istemişimdir,” der. Sanırım Burhan Arpad çevirilerinin yıllardır aralıksız yayımlanması, bu isteğinin yerine geldiğini gösterir.
Burhan Arpad’ın nasıl bir çalışma yöntemi ve düzeni vardı. Belleğinizde kalan izlenimler...
En önemli özelliklerinden biri çok titiz olmasıydı. Gerek gazeteye köşe yazısını hazırlarken, gerekse çeviri yaparken tam anlamıyla ‘kılı kırk yarardı’. Çok disiplinli çalışırdı. İyice araştırır, üstünkörü yazı kaleme almazdı, yazdıklarının tersini kanıtlamak mümkün değildi. Çeviri yaparken de aynı yöntemi uygulardı. Önce yazarını seçerdi. Çevireceği kitabı birkaç kez okur, notlar alır, gerekirse yurtdışında araştırırdı. Çeviri sırasında da oldukça sık sözlük kullanırdı. Yazarlık ve gazetecilikten gelmiş olması sanırım başarılı çeviriler yaratmasında önemli bir rol oynamıştır.
Yaptığı yoğun işin karşılığını alabildi mi, mesleğinden dolayı yakındığı olur muydu? Yazdıkları ve çevirdiklerinden dolayı karşılaştığı sorunlar, sıkıntılar oldu mu?
Türkiye’de yaşamını kalemiyle kazanmak zorunda kalan her insan gibi Burhan Arpad da, tabii zor bir yaşam geçirmiş sayılır. Çünkü kafasından geçenleri yazdıkları, okurlarına verdikleri ile mutlu olmuştur. Bu nedenle mesleğinden dolayı hiç yakınmamıştır. Hepimizin de bildiği gibi 1940’lı yıllardan başlayarak, düşünür, Türkiye’de hep bir baskı altında yaşamıştır. Ancak Burhan Arpad, 80. doğum günü nedeniyle yapılan bir söyleşide de belirttiği gibi “gönlünce yaşamıştır”. Ne olursa olsun, gerçekçi anlayışı bütün çalışmalarına yansıtabilmiştir. Ödünsüz bir yazar olmasına rağmen, iyi araştırdığı için yazdıkları nedeniyle hiç bir zaman başı derde girmemiştir.
Görüyoruz, babanızın izinden gidiyorsunuz. Siz de gazete yazarlığı yapıyorsunuz ve herhalde sizin uğraşılarınız içinde de ilk sırayı çeviri alıyor? Babanız sizin çevirmenliği seçmenizden hoşnut muydu?
Alman Filolojisi’ne gittiğim 1960’lı yıllardan başlayarak, ben de bir yan uğraşı olarak Almanca’dan dilimize çeviriler yapmaktayım. Babam Burhan Arpad beni bu konuda desteklerdi. Çünkü ben de onun gibi, eserini Türkçe’ye kazandırdığım yazarla aynı çizgide olmayı yeğliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder