Cumhuriyet 06.11.2011
VİYANA
AHMET ARPAD
Yaşamasını çok seven güzel Viyanalı Gabriele, kont Balduin Zedlau ile evlidir. Ancak kontun yaşama bakışı değişiktir, Viyana kanı taşımadığı için de davranışları Viyanalı değildir, daha çok bir küçük burjuvadır! Daha evliliğin ilk yıllarında kocasıyla pek anlaşamayan Gabriele, ortak yaşadıkları kocaman villayı ve Viyana'yı terk eder, baba evine döner. Kont için bu bir şanstır! Kısa sürede kendisine genç bir sevgili bulur. Güzel Cagliari bir dansözdür, babası da Prater'de atlı karınca çalıştırır. Yeni sevgilisi hemen kontun villasına yerleşir. Ancak aklında çapkınlıktan başka bir şey olmayan Balduin bu arada uşağı Josef'in dostu, villanın hizmetçisi şakrak Pepi'ye de göz diker. Kısa süre sonra kont Balduin'in üstü Greiz eyaleti prensi Ypsheim-Gindelbach'ın, ardından da kocasını özlemiş Gabriele'nin aniden kente gelmesiyle "Viyana Kanı"nda işler tam sarpa sarar.
Neşeli ve alaylı şarkılar, çok hareketli danslar, yanılgılar, taşlamalar, raslantılar ve ezgilerle dolu Viyana operetleri birer vodvil sayılır, öyle bir an gelir ki konu içinden çıkılmayacak kadar karışır. Fakat sonunda her şey yine yoluna girer, herkes sevdiğine kavuşur. "Viyana Kanı"nın son perdesinde sevgililer birbirlerine haber vermeden gizlice Hietzing'deki bahçeli gazinoya giderler. Kameriyelerinde şampanyalarını içer, havyarlarını yerken işler içinden çıkılmaz olur. Çok hareketli danslar ve büyük koronun coşkulu şarkılarıyla Voksoper'de yeniden sahnelenen "Viyana Kanı" bu son bölümüyle doruğa ulaşıyor! Perde kapanırken sahnedekiler de, seyirciler de coşkulu, mutlu! Şarkıların yanı sıra konuşmaların da Viyana lehçesiyle yapılması operete tam bir neşe katıyor. Özellikle faytoncu ile güzel Cagliari'nin babası, Praterli atlıkarınca sahibi Kagler'in diyalogları kimi seyirciyi yerlere yatırıyor. Johann Strauss'un son perde için seçtiği bahçeli gazino, özel yaşamında da ailesiyle sık sık gittiği Hietzing'deki ünlü Dommayer gazinosunu anımsatır. Orta halli ve düşük gelirli Viyanalılar Prater'de eğlenirken zengin ve asiller Dommayer'in büyük bahçeli ve lüks salonlu, danslı, müzikli gazinosunu yeğlerdi...
Günümüz Viyana'sı birçok kentlinin müdavimi olduğu şık kafelerle dolu. Ancak içlerinde mutlaka uğranılması gereken biri var! O da, kapılarını 1950 yılında açmış, diğerleri kadar lüks ve şık olmayan, Dortheer sokağındaki Café Hawelka. Burası çok sevilen bir edebiyatçılar, ressamlar ve gençler kahvehanesi. Yıllar boyu Ernst Fuchs, ressam Hundertwasser, aktör Qualtinger, Oskar Werner, Elias Canetti, Andy Warhol, Henry ve Arthur Miller karı-koca Hawelka'ların sürekli müşterisi olmuş. Şu sıralar tarihi masalarını daha çok aydın gençler dolduruyor. Sahibi Leopold Hawelka nisan ayında 100 yaşına bastı. Her gün, birkaç saatliğine de olsa hâlâ geliyor, köşesine oturuyor. Oğlu ve torunları koşuştururken o biraz kestiriyor, biraz da yanına sokulan hayranlarıyla sohbet ediyor, onlarla fotoğraf çektiriyor.
Az sonra yaşlıca, iyi giyimli bir bayan gelip: "Babacığım!" diye ona sarılıyor. Sonra bana doğru dönüp: "Kızıyım" diyor. Konuşkan biri. Sohbete dalıyoruz. Annesinin ölümünden sonra kardeşleriyle arası açıldığı için kahvehaneyle pek ilgisinin kalmadığını anlatıyor. "Bütün işim babamın bakımı" diyor. Bu arada yanımıza orta yaşlı iki şık bayan sokuluyor. Hawelka'ya gülümsüyorlar: "Haydi, parka gezmeye gidiyoruz" diyorlar. Yaşlı adam homurdanıyor: "Burada oturacağım!" Kızı, gelenlerin Polonyalı bakıcılar olduğunu söylüyor. "Onların bana çok yardımı oluyor. Hem biliyor musunuz, bayanlar Katolik, babama çok iyi davranıyorlar..." Birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Torunlardan biri, üç-dört yıl önce Hawelka'nın oğlu ve torunlarıyla çekilmiş bir afişini hediye ediyor. "Görüyor musunuz" diyor kızı, "bu fotoğraf çekilirken beni aralarına almamışlardı!" Somurtarak kahve ocağına doğru şöyle bir bakıyor. "Kadının pek önemi yoktur onlar için!"
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder