Aydınlık Avrupa, 06.07.2025
AHMET ARPAD
STUTTGART
Güneş doğayı yakıyor! Fakat kimsenin umrunda değil. Ne koşanların ne de satranç oynayanların. Her pazar olduğu gibi bugün de Stuttgart'ın göbeğindeki büyük parkta gezintimizi yapıyoruz. Kentin orta yerinden başlayıp ta Neckar kıyısına uzanan park her zamanki gibi gezinenler, koşanlar, çocuk arabası sürenler, tekerlekli paten yapanlar, pedallara basan bisikletlilerle dolu. Çoğu insan evinden çıktıktan birkaç dakika sonra kendini kilometrelerce uzanan bu yeşilliğin ortasında buluyor. Yaşlısı genci, binlerce insan nefes alıyor, spor yapıyor, rahatlıyor tarihi ağaçlar, upuzun çimenlikler, bakımlı gezinti yolları arasında. Küçük göllerde yüzen ördeklere, kazlara, kuğulara yem atıyor, günün stresini burada unutuyor. Bir saatlik yürüyüşten sonra Neckar kıyısına gelenler canları çekerse ırmak kıyısında yollarına devam ediyor. Altında bisikleti, pateni olanlar ta Ludwigsburg'a, Esslingen'e uzanıyor. O kadar yolu gözü alamayanlar, hava güzelse, kıyıda bekleyen gemilere binip gezintiye çıkıyor. İsteyen park bitimindeki tabiat müzesini dolaşıyor, hayvanat bahçesine uğrayıp orangutanlarla aslanlara, fillerle pinguinlere, eşeklerle keçilere bir ‘merhaba' diyor! Susamış, karnı acıkmış olanlar ırmak üzerindeki tahta köprüden karşıya uzanıp Hermann Hesse 'nin sorunlu lise yıllarını geçirdiği Bad Cannstatt'ın şaraphanelerini yeğliyor.
Satranç bağımlıları
Bizler ise küçük bir tur attıktan sonra dönüp satranç oynayanların yanında duruyoruz. Tarihi ağaçlar altında büyük satranç tahtaları yerde; kocaman siyahlı beyazlı taşlar. Oyuncuların çoğu orta yaş ve üzerinde. Onlar buraya yaz-kış demeden sürekli gelen, her havada oynayan satranç bağımlıları! Yüzlerce yıldır süregelen bir oyun satranç. Gerçek bir strateji; altmış dört karede hareket eden otuz iki taş. Şah, vezir, kaleler, filler, atlar, piyonlar. Zamanında İran'da bir şahın geliştirdiği savaş stratejisi, günümüzde bir milyara yakın insanı kendine bağlayan bir oyun olmuş!
Satranç oynayanların bazıları, güneşten korunmak için olacak şemsiyelerini açmış. Pek konuşan yok. Yugoslavı, İtalyanı, İspanyolu aralarında fısıldaşıyor. Kocaman taşlar bir yerden bir yere hareket ediyor. Parkta gezinen köpekli polisler bir an durup oynayanları seyrediyor, sonra yine yollarına devam ediyorlar.
"Satraç yaşamımı kurtardı"
Rudi her zamanki yerinde. Üzerinde blucin, kara deri ceket. Yetmişine yaklaşmış. Saçlarına ak düşmüş, dinç biri. Yaşından çok daha genç gösteriyor. Tanıyorum onu. Yıllardır burada haftanın beş günü. "Satranç yaşamımı kurtardı", diyor. Rudi 1995 yılında Kazakistan'dan Almanya‘ya gelmiş. İş-güç yok. Kısa sürede alkol bağımlısı olmuş. Sokak köşelerinde sürdürmüş yaşamını. En büyük merakı satranç. Güünün birinde kendini Stuttgart'ın büyük parkında bulmuş. Çabucak satranç aşığı dostlar edinmiş. "Ben bir dost milyoneriyim!" diye konuşuyor. Dilenmemek için kendini iyice satranca vermiş. Gelen geçenle birkaç Avro'ya satranç oynamaya başlamış. Ve yavaş yavaş alkol bağımlılığından kurtulmuş. Bugün karşısında oturan Kanadalı bir turist. Az sonra Rudi sigarasından bir nefes çekip: "Şah mat!" diyor. Kalemine uzanıp yanında duran listeye bir şeyler karalıyor. Kanadalı gülümsüyor, Rudi'yle vedalaşıp yoluna devam ediyor.
Biz de Rudi‘nin yanından ayrılıyoruz. Az ötedeki büfeye uğrayıp sıcak çay ısmarlıyoruz, çikolatalı küçük kekler de. Yanımızdan geçiyor çabuk çabuk yürüyenler, Nordic Walking yapanlar, bastonuna dayanmış, beli bükük çok yaşlılar, bisikletliler, yavaş ve hızlı koşanlar. Hareket halinde herkes. Bütün gün büroda, evde televizyon karşısında oturan insanlar. Hafta içinde evden işe, işten eve koşuşturanlar, hafta sonlarında parklar, ormanlar, göl ve ırmak kıyılarında koşuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder