21 Şubat 2019

Çeviri cephesinden güzel bir anı

21 Şubat 2019
Doğan Hızlan
 
İyi çevirmen Ahmet Arpad, Yüksel Pazarkaya'nın kitabı üzerine yazdığım yazıdan sonra kendisiyle çeviri üzerine yapılmış bir söyleşiden bölümler gönderdi.

Arpad, Anna Seghers'in 'Transit' adlı eserinin aynı adlı çevirisiyle Talat Sait Halman Çeviri Ödülü'nü kazanmıştı.

Gökhan Güvener'in sorularını yanıtlayan Arpad, Alman edebiyatından dilimize yirmiye yakın eser çevirdi. Babası Burhan Arpad da önemli bir gazeteci ve çevirmendi.

Altın Kitaplar Yayınevi'nde çalışırken kitaplar aracılığıyla aramızda bir dostluk kurulmuştu. İyi bir çevirmen olmanın kuralları konusunda Yüksel Pazarakaya ile düşünceleri örtüşüyor. Çevirmen hem özgürdür hem de yazarın anlatımına bağlıdır diyor. Batı ülkelerinde yayıncı-çevirmen ilişkisi daha ciddiye alınıyor. Yabancı dil bilmenin yanında genel kültürün de şart olduğunu ileri sürüyor.

Ahmet Arpad, babası Burhan Arpad'ın Erich Maria Remarque'ın 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok' romanının çevirisini hatırlatarak yazar-çevirmen ilişkisi üzerine ilginç bir anekdotu hatırlatıyor.

Bu arada 20'nci yüzyılın Alman dilinde yazılmış en başarılı eseri kabul edilen 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'un yazılışının üzerinden tam 90 yıl geçmiş.

'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok' romanı 31 Ocak 1929'da yayımlandı. 1930 yılında Amerika'da beyazperdeye uyarlanan, elli dile çevrilen, yirmi milyon baskı yapan bu roman geçen yüzyılın ilk ve en başarılı savaş karşıtı eseri olarak kabul edildi. Remarque bu eseriyle Birinci Dünya Savaşı'nın yaralarını on yıl sonra bile bir türlü saramamış Weimar Cumhuriyeti insanlarını yüreğinden vurmuştu. Okurları savaş yüzünden travma geçirmiş, ruhsal dengesini yitirmiş, çökmüş bireylerdi. Remarque da onlardan biriydi. 19 yaşında cepheye sürülmüş, ağır yaralı olarak bir yılını askeri hastanelerin koğuşlarında geçirmişti. Remarque, 20'nci yüzyıl Alman edebiyatında hiçbir yazarın ulaşamadığı büyük bir ün bırakarak 1970 yılının eylül ayında İsviçre'de bir hastanede öldüğünde yetmiş iki yaşındaydı.

BAKIN BANA İSTANBUL'DAN NE GETİRDİ

BURHAN Arpad, ziyaret ettiği ünlü yazarla tanışmasını ve kendisini nasıl karşıladığını şöyle anlatıyor:

"Erich Maria Remarque ayağa kalktı, elindeki içki şişesini lokantada oturanlara göstererek seslendi: 'Bakın, çevirmenim Burhan Arpad bana ne getirdi İstanbul'dan!' Yıl 1956, bir ağustos akşamı, İtalyan İsviçresi, Lago Maggiore kıyısında Porto Ronco. Locanda Miller'in masaları dolu. 20. yüzyılın en ünlü yazarlarından biri kabul edilen Remarque'ı‚ Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok çevirisiyle Türk okuruna tanıtmış ve ardından onun en önemli eserlerini dilimize kazandırmıştım. Porto Ronco'daki akşam yemeği buluşmamıza eli boş gelmemiştim. Değişik içkileri sevdiğini bildiğim yazara İstanbul'dan bir şişe Yeni Rakı'yla bir kutu Sipahi Ocağı getirmiştim. Lago Maggiore'nin büyülü akşamındaki uzun sohbetimizde Remarque ilk tiyatro yapıtı 'Son Durak'ın birkaç hafta sonra Berlin Renaissance Theater'de oynanacağını söyledi. Konudan konuya atladık. Türkiye'deki telif haklarından, edebi çevirinin güçlüğünden, yazarla çeviren arasında bir düşün ve görüş beraberliği zorunluluğundan söz ettik. Remarque, kalın ve sıcak bir sesle, kendine güvenerek konuşuyordu. Garsonun getirdiği birayı içerken, villasında buluşamadığımız için özür diledi: 'Dün gece ve bugün bu saate kadar yeni romanımın (Kara Anıt) son düzeltmelerini yaptım' dedi. Konuşma dönüp dolaştı yine çeviriye geldi. Remarque: 'Edebi eser çevirmenin büyük bir gelir sağlamadığını yakından bilirim' diye konuştu. 'Bunun daha çok manevi yanı olduğu su götürmez. Ben, eserlerimi elle yazar ve sonradan sekreterime dikte ederim. Bu iş için sekreterime ödediğim para, aynı romanın İsviçreli çevirmeninin aldığından çoktur'. Konudan konuya atladık. Gölün gri lacivert sularına ay ışığı vurmuştu. Zaman çabuk geçmişti. Saatlerimize baktık. Ben son trene yetişecektim. Remarque: 'Burhan Arpad'a en iyi dileklerimle' diye imzaladığı 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok' romanının eski bir baskısını uzatırken gri mavi gözleri ışıldıyordu. El sıkıştık. 'Belki önümüzdeki yıl Türkiye'ye gelirim!' dedi. Sonra cebinden çıkardığı 'Sipahi Ocağı' kutusunu açıp içinden bir sigara aldı, yaktı ve az ötede oturan tanışlarının masasına doğru yürüdü."

ÇEVİRİNİN önemine önemli bir çevirmenin anısı aracılığı ile bir kez daha değinmek istedim. Hem de edebiyat tarihinin en önemli romanlarından birinin, 'Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok'un yayınlanışının 90'ıncı yılını hatırlatarak.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder