18 Kasım 2012

Orhan Pamuk’tan Friedrich Schiller

Cumhuriyet 18.11.2012
STUTTGART
AHMET ARPAD

Neckar Irmağı kıyısındaki şirin Marbach kasabası Friedrich Schiller’in doğum yeri. Stuttgart’a on beş dakika uzaklıktaki bu şirin kasabanın başka bir ünü de burada Alman Edebiyat Arşivi’nin bulunması. Şu sıralar Marbach arşivi dillerde. İsrail’de bir mahkeme 35 mektup ve 20 defterden oluşan Franz Kafka arşivinin, yazar Yahudi olduğu gerekçesiyle Almanya’da Marbach’ta değil İsrail Ulusal Kütüphanesi’nde muhafaza edilmesine karar verdi. Marbach’ta geçenlerde Schiller’in 253. doğum günü nedeniyle törenler düzenlendi. Bu yılki “Schiller konuşması”nı yapmakla Orhan Pamuk onurlandırıldı. Kısa süre önce 60 yaşına basan yazarımızın Marbach Edebiyat Arşivi’nin büyük salonunu ağzına kadar dolduran Alman izleyicilerin karşısında İngilizce yaptığı uzun konuşmasının ana konusu “romanlarda naiflik ve duygusallık” idi. Ona göre, roman yazarken dikkat edilmesi ve üzerinde durulması gereken, anlatımın “hem naif hem de yansıtıcı” olmasıdır. Pamuk konuşmasında Schiller’in 1796’da kaleme almış olduğu “Edebiyatta naiflik ve duygusallık” başlıklı makalesine de değindi. “Schiller’e göre çağının modern yazarları aşırı duygusaldı” dedi. “Onun gözünde Dante, Shakespeare, Cervantes, Goethe ve Dürer naif ve çocuksu kalmış yazarlardı. Naif yazarlar doğa ile iç içedir; yerine göre ölçülü ve bilge, yerine göre de acımasızdır. Çoğu kez üzerinde pek fazla düşünmeden, içlerinden geldiği gibi yazarlar, yarattıklarının etik sonuçlarını pek umursamazlar. Yazdıkları üzerine başkalarının ne düşündüğü de onları pek ilgilendirmez.” Orhan Pamuk’un gözünde “duygusal” yazar çoğu kez kaleme aldığının gerçeği yansıtıp yansıtmadığından, görüşlerini okura iletip iletmediğinden pek emin değildir. “Naif edebiyat yazarı kendi dünyası ile gerçek dünya arasındaki farkı pek aramaz” diyen Pamuk’a göre “duygusal-yansıtıcı” modern yazar önce algıladığı her şeyin nedenini araştırır. Schiller’in “Goethe gibi naif insanların yanı sıra benim gibi duygusal insanlar da var” sözüne dikkati çeken Pamuk: “Schiller, Goethe’nin olgunluğunu, bencilliğini, özgüvenini kıskanırdı,” dedi. “Onun çok kolay olağanüstü düşünceler yaratabilmesine de hayrandı.” Yazarlığa başladığı yıllarda, kendisinden önceki Türk romancılarının sanki anlatım biçimine hiç önem vermezmiş gibi kaleme aldıklarına inandığı eserlerini pek beğenmediğine değinen ve onları o günlerde “naif” bulmuş olduğunu söyleyen Pamuk şöyle devam etti: “Şimdi aradan otuz beş yıl geçtikten sonra ise naifliği ve duygusallığı kendi romanlarımda da bir araya getirdiğime inanıyorum...”

Aynı gün yine Marbach Alman Edebiyat Arşivi salonlarında Sezer Duru ile Joachim Sartorius “Uluslararası Edebiyat Alışverişi” konulu bir toplantıda sohbet ettiler. 1980’li yıllarda Almanya’nın Türkiye Büyükelçiliği’nde basın müşaviri olarak görev yapan ve 2000-2011 yılları arasında da Berlin Film Festivali başkanı olan kültür insanı Sartorius ile yaşamı boyunca Alman dili edebiyatının ünlü yazarlarını dilimize çevirerek iki ülke arasındaki kültür köprüsünü ayakta tutanlardan biri olarak kabul edilen eski dost Sezer Duru çok ilginç bir toplantıya imzalarını attılar. Sohbet şeklinde geçen, Marbach Edebiyat Arşivi ile S. Fischer Vakıfı’nın ortaklaşa düzelendiği toplantıda ağırlık Alman edebiyatının Türkiye’de tanıtılmasıydı. Alman dili edebiyatının genç yazarları ülkemizde az okur buluyor. Bunun en başlıca nedenlerinden biri de geçen çağın ikinci yarısında Almanya’nın Böll ve Grass dışında çok başarılı edebiyatçılar çıkarmamış olmasıdır. Türkiye’de hâlâ Kafka, Remarque, Seghers, Zweig, Fallada ve Roth gibi insancıl, toplumcu ve savaş karşıtı yazarların 80-90 yıl önce yazdıklarının büyük ilgi çekmesi, bunun en önemli kanıtıdır. Ernst Reuter Kültürlerarası Diyalog Girişimi çerçevesinde Alman Dışişleri Bakanlığı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Goethe Kültür Enstitüsü, S. Fischer Vakfı ve Robert Bosch Vakfı’nın 2010 yılında başlattıkları ortak bir projeyle Türkçeden Almancaya, Almancadan Türkçeye yapılan başarılı çevirileri iki büyük ödülle onurlandırmaya karar vermesi, iki ülke arasındaki edebiyat-kültür alış verişinde atılmış büyük bir adımdır. Son 80 yılda Türk edebiyatının çıkardığı “ünlüler” bugün Alman edebiyat dünyasında tanınıyorsa bunda en büyük rolü Türkiye’nin TEDA projesinin ötesinde Stuttgart Robert Bosch Vakfı’nın Zürichli yayıncı Unionsverlag’ın “Türkische Bibliothek” girişimine verdiği büyük desteği de unutmamak gerekir. Bu girişim kapsamında yazarlarımızın tam yirmi eseri 2005-2010 yılları arasında Alman dilinin konuşulduğu ülkelerde okurlarla buluştu. Marbach’ta, yaptıkları çevirilerle iki ülke arasındaki kültür köprüsünü ayakta tutan çevirmenlerin bazı sorunlarına da değinildi. Almanya’da özel yasalar sayesinde çevirmenlerin hakları ülkemize kıyasla çok daha iyi korunup güvence altına alınıyor. Türkiye’de emeklerinin karşılığını, çok ünlü değiller ise yeterince alamazlar, yasal hakları da zayıftır! Ülkemizde özellikle Kafka, Enzensberger, Bernhard ve Frisch çevirileriyle tanınan Sezer Duru’nun Marbach’taki toplantının sonunda, 20. yüzyılın önemli yazarlarından Hans Magnus Enzensberger’in kendisine yazdığı 38 mektubu Alman Edebiyat Arşivi’ne bağışlaması büyük bir sürpriz oldu. 


www.ahmet-arpad.de

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder