Cumhuriyet 01.04.2012
STUTTGARTAHMET ARPAD
İlkyaz insanoğlunun canına can katıyor! Kışın geride kalıp güneşin kendini daha çok göstermesiyle, havaların ısınmaya başlayıp doğanın canlanmasıyla insan yeniden doğmuş gibi oluyor! Her yıl bu haftalarda kendisini tam otuz yıldır tanıdığım doktoruma gidip bir görünüyorum, baştan aşağı bir denetimden geçiyorum. Bu bir “teknik bakım” tam anlamıyla! Tepeden tırnağa, içten dıştan... Doktora gitmek için hasta olmayı beklemeye gerek yok. Hele onlarca yıl çalışan “makine” eskimeye başlayınca “check-up”lar sıklaşıyor, erken tanının önemi artıyor. Bu nedenle son on beş yılda mart ayının birkaç gününü değişik muayenelere ayırmak gerekiyor. Bu yıl da her zamanki değişik kontrollerle testlerin ardından görüşmek üzere doktorun karşısına oturdum. Yardımcısının masasına koyduğu dosyadaki bir sürü kâğıda ve grafiğe uzun uzun baktıktan sonra başını kaldırıp gülümsedi ve her yıl söylediğini tekrarladı: “Yaşınıza göre iyi sayılırsınız! Her şey yolunda.” Ve ben tam rahatlamış doktora veda etmeye hazırlanırken; “Sizinle konuşmak istediğim bir şey daha var!” dedi. Bu kez gülümsemiyordu. Ciddileşmişti nedense. “Hayrola?” diye sordum, biraz meraklı, biraz da ürkek. “Merak etmeyin, pek sizinle ilgili değil” dedi. Gülümsemesi yüzüne geri gelmişti. “Bu yıl da kalın bağırsak kanseri ile ilgili bir kampanya başlattık da... Elli yaş üzeri bütün hastalarımızın dikkatini bu ölümcül hastalığa çekiyoruz. Sizde yapılan testlerde herhangi bir şey görülmedi, fakat bir de kolonoskopiyle yapalım. Ne dersiniz?”
Günümüz Almanya’sında çoğu insan sağdan soldan aldığı abur cuburla ayaküstü karın doyuruyor. Genci yaşlısı, zengini fakiri, kadını erkeği, sokakta, trende, otobüste, tramvayda, metroda bir şeyler yiyip içiyor. Son yıllarda kıyıntı büfelerinin sayısının gittikçe artması da dikkat çekici. Yanlış beslenen toplumu yakın gelecekte değişik hastalıklar bekliyor. Bu hastalıkların başında da bağırsak kanseri geliyor! Yorgunluk, iştihsazlık, kilo verme, dışkıda kan, kabızlık gibi belirtilerle başlayan bu hastalığa yakalanmamamın tek yolu doktorumun da söylediği gibi belli dönemlerde yapılan testler. Almanya’da yapılan açıklamalara göre bağırsak kanserine yakalanma riski (en çok da erkeklerde) 40 yaşından başlayarak her on yılda bir ikiye katlanıyor! Tarama testindeki erken tanıyla eski sağlığına kavuşma şansı yüzde doksan, hastalık ilerledikten sonra bu şans yüzde kırka düşüyor. Hastada bu kanser tespit edildiğinde bağırsakta tümörlü olan parça –kimi zaman 30 santime kadar– ameliyatla alınıyor. Doktorum sohbete dönen konuşma sırasında büyük medya patronu Burda’nın bu amaçla 2001 yılında kurmuş olduğu büyük vakfa da dikkatimi çekiyor.
Bu ölümcül hastalığın nedenlerine gelince, en büyük tehlike günümüz insanlarının yanlış beslenmesinde yatıyor! Beslenme alışkanlığının giderek endüstriyel gıda maddelerine kayması bağırsak kanseri riskini arttırıyor. Alkollü içkiler, sigara, çok kırmızı et, yağlı yemekler, fast-food, düzensiz beslenme ve az hareketli bir yaşam bu ölümcül hastalığın başlıca nedenleri. Az lifli besin maddeleriyle bol sebzeyi, baklagilleri, bol meyveyi ve kepekli unla yapılmış yiyecekleri tüketenlerin, kırmızı et yerine tavuk ve balık etini yeğleyenlerin ve de bunu ömür boyu yapmış olanların kalın bağırsak kanserine yakalanmaları hemen hemen mümkün değil! “Ben onlarca yıldır hep böyle besleniyorum, yine de mi kolonoskopik test?” diye soruyorum. “Biliyorum” oluyor yanıtı, “fakat yine de bir düşünün derim!” Yakındaki Mannheim’da ilginç bir sergi var: “Beslenmenin Endüstrileşmesi”... Bir gidip görmeli!
Almanya’da her yıl yetmiş üç bin insan kalın bağırsak kanserinden ölüyor!
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder