Cumhuriyet, 04.07.2010
STUTTGART
AHMET ARPAD
İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) verilerine göre harcamalarının sadece yüzde 10’unu eğitime ayıran Almanya, Batı ülkeleri arasında sonlarda! Almanya Öğretmenler Birliği dikkati çekiyor: "Ülkeye 16 bin öğretmen daha gerekli... Öğretmen açığı son 30 yılın en doruk noktasında." Almanya’da eğitimsizlik bütün eyaletlere yayılıyor, zenginle yoksul arasındaki mesafe her geçen yıl daha çok büyüyor. Bu olumsuz gelişmelerden en büyük zararı, aralarında bizim insanlarımızın da bulunduğu, fakirleşen sınıfın çocuk ve gençleri görüyor.
İşte bu durumdan Alman yasalarındaki boşlukları iyi bilen, çoğu öğrenci, akademisyen, işadamı olan "Hocaefendiciler" yararlandı. Bundan on beş yıl önce bu ülkenin üzerine serpiştirdikleri tohumlar artık yeşerdi. Alman okullarında başarısız olan Türk çocuklarını kısa sürede kendilerine çektiler, toplumun itelediği bu göçmen çocuklarına sahip çıktılar! Her renkten politikacıyı "zararsız Müslüman" ve "girişken genç işadamları" olduklarına inandırdılar. Böylece emin adımlarla ilerlediler, bugünkü güçlü konumlarına ulaştılar. Tabii onları eleştirenler de olmadı değil. Kimi kentlerdeki belediyelerin ve politikacıların dikkatini çekmeye çalışan Türkler yıllardır boşuna uğraşıyor gibi. Karşı çıkanlara, sanki suçmuş gibi, "Onlar laik Türkler, Atatürkçüler" deyip, özellikle Almanların gözlerini korkuttular. Yetkililere göre bu genç işadamlarının kafasında buradaki Türk çocuklarına iyi bir eğitim vermekten başka düşünceleri yok! "Siz Fethullahçısınız" demeye kalkışanı dava açmakla korkutup sindirdiler. Alman gazeteciler bile yıllardır üzerlerine gitmeye cesaret edemiyor. Bazılarını arada sırada Türkiye gezilerine davet edip yumuşatıyorlar.
Hocaefendicilere göre, Almanya çapında açtıkları dershane ve liselere yaptıkları milyonlarca Avro’luk yatırımın kaynağı son 15 yılda kurdukları küçük şirketlermiş! İnanmak zor. Stuttgart Belediyesi yabancılar ve uyum sorumlusunun bir zamanlar gazetelere yaptığı, "Gülen’e yakın olduklarını biliyoruz, yurtdışından destek geldiğini de tahmin ediyoruz, ancak kanıtlayamıyoruz" açıklaması resmi makamların ne kadar aciz olduğunu gösteriyor. İnatla, "Niçin Fethullahçı değiliz diyorsunuz" diye sorana hep, "Gülen adından rahatsız oluyoruz, çünkü o siyaset yapıyor" yanıtını verdiler.
Ancak son bir iki yıldır nasıl olduysa Gülen hareketinin başındakiler ve okulları kuran genç işadamları birden dönüverdiler. "Biz Gülen hareketinden değiliz, fakat onun kitaplarını okuyoruz" demeye başladılar; "düşünce ve görüşleri hoşumuza gidiyor". Çoğu genç üniversite öğrencisiyle iş hayatına yeni atılmış akademisyenlerin kurduğu küçük dernekler artık görkemli salonlarda görkemli Gülen sempozyumları düzenliyor. On binlerce Avro’yu bu uğurda hiç çekinmeden harcıyorlar. Kendilerine yakın buldukları, desteklerinden emin oldukları Alman din adamlarını, politikacıları ve gazetecileri, gerekirse yurtdışından getirtip, bu toplantılarda konuşturuyorlar. Gülen’i öven sözler havalarda uçuşuyor. Ancak aynı Gülenciler, karşıtlarıyla açık oturumlarda tartışmaktan nedense kaçınıyorlar, yapılan katılma önerilerini hep reddediyorlar! Kısacası, bir bildikleri olmalı ki, şeffaflıktan hâlâ çekiniyorlar. Sürekli diyalogdan söz edenler son aylarda yazılı sorularımızı, "Siz Gülen Hoca hakkında olumsuz yazıyorsunuz" deyip yanıtlamıyorlar.
Hocaefendicilerin paralı okullarında Türk öğrencilerin oranı yüzde 80’i buluyor... Filologlar federasyonunun, "Uyumun başarılı olması için sınıflarda yabancı öğrenci oranı yüzde yirmiyi geçmemeli" demesi hiçbir işe yaramıyor. Çünkü çoğu politikacı ve yerel yöneticinin kafası neler döndüğünü pek almıyor! Tek rahatsız olanlar, kent belediyelerindeki uyum sorumluları. Fakat onların da elinden bir şey gelmiyor. Başbakan Erdoğan’ın, Gülencilerin atılım yaptığı son yıllarda iki kez "Almanya’da Türk liseleri açılsın" isteğinde bulunması acaba bir rastlantı mı? Yeşiller Partisi’nden Berlin eyalet milletvekili Özcan Mutlu, Erdoğan’ın bu ısrarlı çıkışından şüphe duyanlardan.
"Almanya’da Türk okullarını Gülen tarikatı üyeleri kuruyor, sadece Berlin’de üç okulları var" diyen Mutlu bu isteğe olumsuz bakıyor. Marburg Philipps Üniversitesi’nden Türkolog Profesör Ursula Spuler-Stegemann da Başbakan Erdoğan’ın bu çıkışına ve Gülenci okullara şüpheyle bakanlardan. Yabancıların çoğunlukta olduğu Berlin-Neukölln Belediyesi’nin başkanı Heinz Buschkowsky de, "Erdoğan’ın amacı burada nasyonalist Türkler yaratmak mı" diye soruyor.
İşte içinde bulunduğumuz bu aşamada Almanya’daki, yıllardır böylesine yaşamsal konuda sesi pek çıkmayan Türk toplumuna, onu temsil eden kuruluşlarla derneklere ve sivil toplum örgütlerine çok önemli görevler düşüyor...
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder