Cumhuriyet 08.01.2006
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Ağaçlıklı yol uzun, geniş. Yüzyıllık
ıhlamurlar dökmüş yapraklarını. Soğuk, güneşli bir gün Stuttgart'ın 60
km. güneyindeki Grafeneck yamaçlarında. Otomobilden iniyoruz. Mezarlık
az ötede. Kara demirden kapısı açık. Çimenlerde ağır ağır yürüyoruz. Mezar
taşları kısa, tekdüze, hepsi bir elden çıkmış gibi. Üzerlerinde isim, soyadı
ve ölüm tarihlerinden başka hiç yazı yok. Az ileride,duvarların sona erdiği
yerde büyük iki mezar dikkatimizi çekiyor. Kuru otlarla kaplı, taş filanyok.
Merak edip sokuluyoruz. ''Bu mezarlarda tam 250 ölünün külü var!'' İrkilerek
arkamıza dönüyoruz. Üzerinde rengi atmış mavi bir giysi, başında beyaz
bir başörtü, zayıf, neredeyse kemikleri çıkmış, uzunca boylu, yaşlı mı
yaşlı bir kadın duruyor hemen yanımızda. Nereden çıkmıştı? Biz geldiğimizde
mezarlık bomboştu. Sırtı hafifçe kambur, yüzü buruşuk. Bir tuhaf. Olsa
olsa filmlerde görürsünüz onun gibisini. Ve konuşuyor, anlatıyor, anlatıyor.
Sormamıza gerek yok. ''İyi ettiniz de buralara geldiniz'' diyor. ''Herkes
görmeli Grafeneck'i, bilmeli burada 1940'ta yaşananları, Nazilerin korumasız,
zavallı insanlara yaptıklarını!'' Birlikte çıkıyoruz mezarlıktan, yürüyoruz
koca ıhlamurlar arasında. Uzun yolun sağında solunda tek katlı kocaman
evler, sonunda sarayımsı bir bina... O konuşuyor, anlatıyor. Hep geçmişten
söz ediyor. 1947 yılında burada çalışmaya başladığında 18 yaşındaydı. Yardımcı
hemşire olarak işe almışlardı onu. Tepenin altındaki Gomardingen kasabasında
doğmuştu. ''Sanırım biliyorsunuz savaş yıllarında Nazilerin burada ne yaptığını?''
diye soruyor birden. Biliyorduk, Hitler' in doktorlarının Ocak 1940 ile
Aralık 1940 arasında Grafeneck'te tam 10 bin 654 özürlüyü gaz odalarında
öldürdükten sonra yaktıklarını! ''O aylarda, çoğu zaman gece yarısı, kapkara
otobüsler geçerdi kasabanın sokaklarından'' diye devam ediyor. ''Önceleri
ne olduğunu anlamamıştık. Fakat sonra günün birinde papaz efendi babama,
bize tepeden bakan, sarayı andıran binayla çevresindeki barakalarda her
yaştan özürlü insanların tedavi edildiğini anlatmıştı.'' Birkaç ay sonra
da her şeyin kokusu çıkmıştı! Çoğu gece bacalardan dumanlar yükseldiğini
fark etmişti kasabalılar... Grafeneck tepesinde bugün de özürlüler var.
1947'den bu yana gerçekten tedavisi yapılıyor onların. Ağaçlıklı yolun
sağına soluna yapılmış kocaman tek katlı evlerde kalıyorlar. Kimi zaman
birkaç ay, kimi zaman da bütün bir ömür boyu. Nazilerin barakaları çoktan
yerle bir edilmiş. Yerlerine toplantı ve okuma salonları yapılmış. Personel
odaları da. Yaşlı kadın çoktan emekli olmuş, fakat burada devam ediyor
yaşamına. ''Gidin bakın şuraya'' diyor ve eliyle yeni yapılmış tek katlı
bir binayı gösteriyor. ''Orada bir belgeler müzesi var. Grafeneck'te neler
olup bittiğini görmeli ve kavramalısınız!'' Sonra küçük adımlarla uzaklaşıyor,
geldiği gibi selam sabahsız. Uzun yıllar süren araştırma ve çalışmaların
ürünü belgeler vitrinlerde, fotoğraflar çerçevelerde. Okudukça, baktıkça
içiniz bir tuhaf oluyor, sarsılıyorsunuz. Hitler 1935 yılında partisinin
genel kurulunda, iyileşmesi mümkün olmayan, ''daha çok azap çekmesinler''
dediği özürlü insanların ortadan kaldırılması emrini vermişti. ''Bir özürlü
yatağında yatarken, savaş yaralısı yatak bulamıyor'' sözleri onundur. Güney
Almanya'daki yurt ve hastanelerden toplanan bedensel ve zihinsel özürlüler
getirildikleri Grafeneck'te kısa bir muayenenin ardından, tıpkı Yahudilere
yapıldığı gibi, ''Duşa gidiyorsunuz'' kandırmacasıyla gaz odalarını boyluyordu.
Grafeneck'te 10 bin 654 özürlü ''yok edildi'' . Hitler'in 1939-1945 yıllarında
hüküm sürdüğü Almanya'da iğne yaparak, Luminal denen ilacı içirerek, aç
bırakarak, gaz odalarında karbondioksit vererek, yedisinden yetmişine,
''yaşamasına değmez'' dedikleri tam 200 bin özürlü ölüme yollanmıştır.
Dışarı çıkıyoruz. Yaşlı kadın az ötede kazların yanında durmuş, konuşuyor,
konuşuyor. Kim bilir neler anlatıyor onlara!
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder