Cumhuriyet 13.01.2013
STUTTGARTAHMET ARPAD
Yılbaşının ilk günüydü. Münih'ten bizi ziyarete gelmiş dostlarımızla önce seksen ülkeye canlı yayımlanan Viyana Filarmoni Orkestrası'nın yılbaşı konserini dinlemiş, Johann ve Josef Strauss'un melodileriyle coşmuş, Mavi Tuna valsi ve Radetzky marşıyla yılın ilk köpüklü şarabını yudumlamış ve sonra da kent parkında biraz hava almaya çıkmıştık. Konseri locasından Josef Strauss'un torununun kızı 90 yaşındaki Hedwig Aigner-Strauss da izlemişti. Kulağımızda valsler, polkalar, güneşli bir günde yeşillerin arasında biraz yürümek uzun gecenin ardından insana çok iyi geliyordu. Alman insanının doğaya, yeşile olan sevgisi sonsuzdur. Ülkenin her eyaletinde açılan "bahçecilik sergileri"yle kentlere yeni parklar, daha çok yeşil alanlar kazandırılıyor. Stuttgart'ın merkezinde yürüyüş yaptığımız 10 km. uzunluğundaki bu park da son 40 yılda uygulanan çeşitli projelerle gerçekleştirildi. Mimarlar, plancılar, doğaseverler, bahçevanlar ve yerel politikacılar bir araya geldi mi ve hepsi de iyi niyetli oldu mu, mükemmel ve kalıcı bir şey çıkıyor ortaya. Siz 15 milyonluk İstanbul'da içinde çocukların koşuşturup oyunlar oynadığı, annelerin bebek arabalarıyla gezindiği, sıralarda oturan yaşlıların sohbet ettiği, sevgililerin el ele dolaştığı tek bir büyük park gösterebilir misiniz? Zorlamayın hiç kendinizi, çünkü bu hiç gerçekleşmeyecek bir düş! Arşivlerde eski İstanbul fotoğraflarını karıştırın, 60-70 yıl öncesinin Taksim İnönü Gezisi'ne, ta Maçka'ya kadar uzanan yeşil alanlara hayran hayran bakın, hüzünle iç çekin… Türk insanı da doğayı, yeşili sever, köyünde kaldığı sürece! Fakat büyük kente geldi mi, yeşil sevgisi kısa sürede beton sevgisine dönüşüverir. Menderes'in başlattığı "yeşilin yerine asfalt ve beton misyonu"nu İstanbullu olmayan, fakat kendilerine "İstanbul âşığı" diyen halefleri hep sürdürdü. Bu deprem bölgesine son 15 yıldır dikilen "ucube" gökdelenlerin, açılan yolların, altgeçitlerin, tünellerin, kavşakların sonu gelmeyecek gibi. İstanbul'da yönetenler her tarafı betonlarken yeşillendirmekten niçin kaçınıyorlar? Bunun yanıtını kısa süre önce Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş çok güzel verdi: "…Oraya sadece binayı (eski Taksim kışlası) koyarak kente sert bir görüntü vermek yerine bölgenin daha sevecen, sıcak ve hizmet verici merkez haline gelmesini istiyoruz. İstanbul'un önemli merkezi, inanıyorum ki İstanbul'a güzel bir hizmet verecektir."
Resmi açıklamalara göre İstanbul'da kişi başına bir metrekarenin altında yeşil alan düşüyor. Ancak sağlıklı bir yaşam için bunun 10 metrekare olması gerekiyor! Avrupa'nın büyük kentlerinde her insan 20 ile 45 metrekare arasında değişen yeşil alandan tek başına yararlanıyor. Örneğin Viyana'da kentin yüzde elli biri yeşille kaplı! Kişi başına düşen oran 25 metrekare! Arada sırada gittiğim bu Tuna kentinde ne zaman parklardan birine oturup dinlensem, parksız kent İstanbul'u anımsar, öfkelenirim. Kahramanlar Alanı'yla Burg Tiyatosu arasındaki Volksgarten'de dinlenirken, belediye parkındaki güzel Steirermark'ın terasına oturup tarihi salondan kulağa hoş gelen piyano müziğini dinlerken 1950'li yılların İnönü Gezisi'ni, Taksim Belediye Gazinosu'nu, Boğaz manzaralı bahçe lokantasını düşünmeden edemez insan! 1940-1970 yılları arasında büyük salonunda düzenlenen konserler, balolar, müzikli akşam yemekleri ve varyeteleriyle kentin sanat ve eğlence yaşamında önemli bir rolü olmuş bu nefis yapıyı yıkıp gökdelen bir otel kondurttular yerine. Hemen karşısındaki Dağcılık Kulübü de başka bir otel uğruna yerinden kovuldu. Taksim-Maçka arasındaki 2 numaralı park alanına ilk giren ise Menderes'in izin verdiği Hilton Oteli olmuştu. Şimdi Taksim ile Maçka arasındaki gezi-park alanında tam altı büyük otel yükseliyor! Taksim'e Cumhuriyet Anıtı manzaralı dev camiyi de hiç akıllarından çıkarmadılar. Merak etmeyin onun da eli kulağındadır! Yeşil Çamlıca Tepesi'ni de bir başka dev cami bekliyor. İstanbul AVM'ler, camiler, yollar ve yollar kenti oldu. Yeşil hızla eksilirken beton aynı hızla arttı. Çocukluğumuzun Boğaziçi yamaçları korularla doluyken günümüzün Boğaziçi yamaçları sitelerle dolu! 1910'lu yıllarda sadece üç yıl görev yapan İstanbul Belediye Başkanı Cemil Topuzlu, kente bir tiyatro ve konservatuvar kazandırmaktan öteye, anayolları ağaçlandırmış, saray bahçesi Gülhane'yi halka açmış, Fatih ve Sultanahmet'e de parklar yapmıştı. Onun "halefleri" ise tam tersini yaptılar... Ağaçların kent hava kirliliğinin yüzde 50'sini temizlediğini, araç trafiğinde boğulan İstanbul'da belediye başkanı acaba bilmiyor mu? ABD John Hopkins Üniversitesi'nde bilim adamları hava kirliliğinin meydana getirdiği mikro zerreciklerin büyük kentlerde ölüm oranının artmasına neden olduğunu yıllar önce saptamıştı. 2012 verilerine göre her gün 4 milyon araç İstanbul yollarını aşındırıyor! Altı yüz bin nüfuslu Stuttgart'ın sadece kent merkezinde bol ağaçlı 120 hektar park alanı var. Yeter ki yönetenler iyi niyetli olsun!
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder