Cumhuriyet 26.11.2006
AHMET ARPAD
STUTTGART
STUTTGART
Hokkabazlar, sihirbazlar, hoplayıp
zıplayanlar, çılgınca dans edenler, ip cambazları, müzisyenler, havalarda
uçuşan insanlar... Her şey hareketli. Her şey alacalı bulacalı, gökkuşağının
renklerinde. Rus ve Yahudi insanları. Anatevka'nın, Damdaki Kemancı'nın
tipleri. Çoğu coşkulu, bazıları hüzünlü. Göğe yükselen hayvanlar, inekler,
atlar, keçiler, tersine dönmüş evler, kiliseler, melekler, kuleler, kubbeler...
Kırmızının, yeşilin, mavinin değişik renkleri. Ötelerde bir katedral, beyaz.
Kubbeleri mavi. Yakında, tepenin ucunda, tahtadan kocaman bir ev. Masmavi.
Chagall mavisi!
"Yahudi olmasaydım sanatçı olamazdım"
sözleri 1887 Rusya doğumlu ressam Chagall'in. Vârislerinin, dostlarının,
Rus müze ve galerilerinin ödünç verdiği, çoğu Avrupa'da ilk kez sergilenen
yüzün üzerinde eseri ekim sonuna kadar Baden-Baden'deydi. Sadece Almanya'nın
çeşitli kentlerinden değil, Fransa ve İsviçre'den de iki yüz bine yakın
Chagall hayranı Oos Irmağı kıyısındaki modern Burda Müzesi'ne akın etti,
parkın yollarında uzun kuyruklar oluşturdu.
Kimler gelmemiş Karaormanlar'ın bu
şirin, şifalı suları ve tarihi kumarhanesi ile ünlü küçük kentine! Tolstoy,
Dostoyevski, Gogol, Turgenyev ... Rusların Baden-Baden sevgisi Çar Aleksander
'ın 1793'te bu yöreli Luise ile evlenmesiyle başlamış ve aralıksız sürmüş.
Yeşillerin ortasında köşkler, villalar satın almışlar. Almanlar şifalı
banyolardan çıkmazken onlar kumarhaneden, lokantalardan, şaraphanelerden
çıkmamışlar. Bugün de değişen pek bir şey yok. Hatta Gorbaçov 'dan bu yana
Rusların Baden-Baden "istilası" artmış. Yeni zenginler sadece Karlsbad
ve Viyana'nın, St. Moritz ve Davos'un, Nice ve Cannes'ın villalarıyla otellerini
kapatmamışlar. Baden-Baden'in yamaçlarını dolduran çoğu tarihi villa da
son yıllarda giderek daha çok el değiştirmekte, Almanlardan Ruslara geçmekte.
Birkaç yıl önce Gürcistan'da görevinden geri çekilmek zorunda bırakılan
Şevardnadze bile doksanlı yılların başında Baden-Baden'de bir villa alıvermiş
kendine!
Pırıl pırıl bir Jaguar giriyor otoparka.
Zürih plakalı. Şık ve pahalı otomobiller dizi dizi ağaçlar altında. Stuttgart'tan,
Basel'den, Strasbourg'dan gelmişler. Jaguar'dan inen, daracık, kısa mı
kısa mini etekli iki sarışın, kırıta kırıta yürüyor iriyarı adamın peşinden.
Başlarında kocaman şapkalar. Kumarhanenin kapısı kalabalık. Saat gecenin
on biri. Baden-Baden'de kumar zamanı! Karaormanlar'ın bu şirin kenti, parası
olanlar için yaşamaya değer bir yöre. Büyük bahçeler içinde villalar, yamaçlarda
çamlar altında tarihi evler. Sahipleri buralı değil. Onlar Hamburglu, Düsseldorflu,
Moskovalı, Riyadlı... Ortasından Oos Irmağı'nın geçtiği, tarihi ağaçlı
kocaman parkların kente yayıldığı Baden-Baden money-maker'ların buluşma
yeri. 1858 yılında açılmış olan hipodromu, tarihi kumarhanesi ve eski Roma'yı
anımsatan kaplıcaları ile... Zengini, orta hallisi, fakiri, akşamları büyük
parkın yanı başındaki kumarhanenin kırmızı salonlarını dolduruyor. Baden-Baden'de
1748'den bu yana kumar oynanıyor. Fransız Edouard Bénezet 1848'de bugünkü
kumarhane salonlarını devralıp Parisli mimarlara restore ettiriyor. On
yıl sonra hipodromun işletmesini de üstleniyor.
Suları şifalı, dükkânları pahalı
mı pahalı, kumarhanesi sabaha kadar açık Baden-Baden'de akan paranın kaynağını
soran yok. Kırmızı salonlarda yeşil çuha kaplı rulet masalarının çevresinde
toplanmış insanlar, cüzdanı şişkin efendilerle, üzeri mücevherden geçilmeyen
hanımlar kurulmuş koltuklara. Çoğu buranın müdavimi. Hep aynı masada oturuyor,
hep aynı sisteme göre oynuyorlar. Kazansalar da, kaybetseler de kılları
kıpırdamıyor. Buz gibi suratlarındaki ifade hiç değişmiyor. Sadece arada
sırada yanlarına gelen krupiyeye bir şeyler fısıldıyorlar. Arkalarında
ayakta duranlar, masadan masaya gezenler "ikinci sınıf oyuncular" ! Onlar
şanslarını aynı anda birkaç rulette arayanlar. Genelde ceplerindeki paranın
nereden ve nasıl geldiğini bilmeyen genç insanlar, Rus yeni zenginleri.
Büyük oynuyorlar. Geçen yıl Baden-Baden'de 300 bin insan kumar oynamış.
Bunlardan 70 bini yabancı pasaportlu. Milyarlar yatırılıyor Almanya'da
şans oyunlarına. İnsanlar fakirleştikçe kumar oynayanların sayısı artıyor.
Son verilere göre 180 bin insan kumar bağımlısı! Bunlardan 70 bini poker
hastası. 35 milyar Avro yatırıyor Almanlar kumar oyunlarına her yıl. Loto,
toto, kazı-kazan, milli piyango, at yarışları, rulet masaları, bakara...
Genci yaşlısı, zengini fakiri bu bağımlılıktan vazgeçemiyor. Almanya'da
80 kumarhane kapılarını açıyor onlara her akşam. İnternette online kumarhaneler
de var. Yıllık kazançları 200 milyon Avro... Ünlü yazar Mario Simmel ,
Güney Fransa'da yaşadığı yıllarda tanışmış Saint Paul de Vence'teki evinde
Chagall ile. "Birkaç kez görüşmüştük" diyor Simmel, "mükemmel bir insandı"
. Şimdi Zürih yakınlarındaki evinin duvarlarını kimi orijinal Chagall'ler
süslüyor. "28 Mart 1985'te son tablosunu bitirmiş ve iskemlesine yığılıp
ölmüştü. Eserini imzalamaya ömrü yetmemişti." Gökten inen bir melek ve
cenneti özleyen Chagall'i gösteren bu eserin bir taş baskısı Mario Simmel'in
çalışma odasında asılı. Marc Chagall'in, döneminin tüm karmaşasına karşın
yaşam sevincini yitirmediğini çizgilerindeki şiirsel anlatımda görürsünüz.
"Onun stili kendine özgüdür, öyle kolay kolay her sanat akımına uymaz"
diyor Baden-Baden sergisinin küratörü Jean-Louis Prat . Belki o kadar çok
sevilmesinin nedeni de bu! Bizlere geride bıraktığı rengârenk, canlı ve
coşku dolu o düşsel dünya...
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder