Toplum Gazetesi/ALMANYA, 29 Ocak 2023
Ahmet ARPAD
30 Ocak 1933 insanlık tarihindeki belki de en büyük felaketin başlangıcıdır. O gün Adolf Hitler dünyamızı kana bulayacak yolda ilk adımlarını atmıştı.
Geçenlerde kitaplığımda Hermann Hesse'yi ararken Adolf Hitler'i buldum! Hesse'nin mektuplaşmalarının hemen yanında gazeteci-yazar Ralph Giordano'nun yıllarca önce merak edip almış, fakat sonra nedense pek okumadan rafa kaldırmış olduğum "Eğer Hitler Savaşı Kazansaydı...." adlı kitabı duruyordu.
1923 doğumlu Giordano, yaşadığı Nazi dönemini ve sonrasını belgelere dayanarak anlatıyor. "Bizim ırkımız bu dünyaya hükmetmek hakkına sahiptir. İşte bu hak bizler için gelecekte uygulayacağımız dış politikanın kutup yıldızı olmalıdır!" Hitler'in 1930'da bu söyledikleri sadece bir megalomani, sınırsız bir düş değildir. "İnanın bana, üstün ırkımız bin, hatta bin iki yüz yıl boyunca bütün dünyaya hükmedemeyecekse, her şey sadece Almanya ile sınırlı kalacaksa ne gerek var nasyonal sosyalist harekete!"
"Bohem Onbaşı"
O yıllarda ülkede tatsız bir hava hüküm sürüyordu. Dünya çapındaki ekonomik buhran toplumu sert bir şekilde vurmuş, milyonlarca insan işsiz kalmıştı. Hiç kimse zayıf hükümete güven duymuyordu. Bu koşullar yeni bir liderin ve partisinin yükselişinde önemli rol oynadı. O, değişimi sabırsızlıkla bekleyen, geniş bir kitleyi kendine çeken güçlü ve son derece iyi bir hatipti. İnancını kaybetmiş insanlara daha iyi bir yaşam, yeni bir ülke sözü veriyordu. Partisi öncelikle işsizlerle gençleri, alt ve orta sınıf insanlarını hedefliyordu. İktidara yükselişleri hızlı oldu. Ekonomik buhrandan önce pek tanınmayan parti son seçimde tüm diğer partileri geçti. Cumhurbaşkanı Hindenburg Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideri Adolf Hitler'i beğenmiyor, onu küçümsüyordu. Hindenburg'un gözünde Hitler "Bohem Onbaşı"ydı. Ancak NSDAP'nin güçlenmesi sonucu çevresinden gelen baskıyla 30 Ocak 1933'te Hitler'i şansölye, yani Alman hükümetinin başı olarak atamak zorunda kaldı. O yıllarda bir çok Alman ülkeyi kurtaracak kişinin bulunduğuna inanmaktaydı!
Önce Aydınlar...
Hitler kafasına koyduğu Almanya'yı gerçekleştirmeye daha 1933'te başa geçer geçmez başlamıştı. Önce aydınlar, sosyalistler, bilim insanları kamplara atılmış, kitaplar yakılmıştı. Hemen ardından sıra ülkeyi Yahudilerden temizlemeye gelmişti! Hitler ordularının Doğu Avrupa topraklarına el koymasının ardından yardımcıları Göring, Keitel ve Lammers'e: "Şimdi bu dev pastayı parçalara bölerken dikkatli olmalıyız", der. "Buraları yönetmesini ve sömürmesini bilmeliyiz." İşgal edilen topraklarda sadece "Almanlaşmış" ve "Alman kanı taşıyan" insanlar yaşayacaktı! Büyük Almanya'yı yaratabilmek için Sovyet topraklarının yeraltı zenginliklerinden ve endüstrinin kalifiye elemanlarından da yararlanılacaktı. Almanya'daki kömür ve demir-çelik sanayisi üretimini durduracak, çalışanları doğuya aktarılacaktı.
Hitler'in görevlendirdiği çalışma grubunun 17 Kasım 1941 tarihli raporunda şunlar yazar: "Ural Dağları'na kadar uzanan bölge yüz yıl sonra tamamen Almanlaşmış olacaktır." Oralarda 100 milyon "saf kan" Almanın yaşamasını düşleyen Hitler o günlerde şöyle konuşur: "İngiltere için Hindistan neyse, bizim için de Doğu Avrupa toprakları odur."
1930'lu yıllarda Avrupa'da Hitler, Stalin, Mussolini ve Franco insanlığı inanılmaz bir felakete sürüklerken Türkiye'de Mustafa Kemal Atatürk devrimleriyle çağdaş ve uygar bir toplum yaratıyordu!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder