22 Ocak 2023

Çevirmenlik, Ömür Alan Bir Uğraş

Toplum Gazetesi/ALMANYA, 22 Ocak 2023

AHMET ARPAD

Çeviri, insan yaşamının tüm evrelerinde etkin bir aracı olduğunu kanıtlamıştır. Üzerinde yaşadığımız dünya hızla globalleşiyor. Ülkelerin, insanların, toplumların gittikçe daha çok birbirine yaklaştığı süreçte kültürler arası bağlantıların önemi sınırsız. Kültür ile çeviri iç içe. İşte bu aşamada çevirmenler ülkeler arasında kültür köprüsü oluşturanların başında geliyor. Onlar birçok batı kültür ülkesinde el üstünde tutulurken Türkiye'de nedense çoğu zaman unutuluyor. Batı ülkelerinde yayıncı-çevirmen ilişkisi ciddiye alınırken ülkemizde hâlâ çevirmenler olmadan ayakta kalamayacakları gerçeğini önemsemeyen – aralarında ne yazık ki büyük – yayınevleri de var!

Çeviri ve Genel Kültür

Edebi bir eser çevirmek için genel kültür de gereklidir. Çevirmen çevirdiği dilin kültürünü, ülkesini tanımalıdır! Yazarla ve metinle böyle bir yakınlaşma olmazsa hiç çeviri yapmayın daha iyi. Bir çevirmen hem özgürdür, hem de yazarın anlatımına bağlı kalmak zorundadır.

Fakat metne ya da yazarın diline yüzde yüz bağlı kalmak da hatalı bir yaklaşım olur. Çevirmenin kendine göre bir özgürlüğü olması gerekir. Bu önemlidir, yazara yüzde yüz bağlı kalırsa çevirisi okunmaz. Bu nedenle, az da olsa bir 'çevirmen özgürlüğü' gereklidir. Çevirmenin hem yapıtın yazılmış olduğu dili, hem de Türkçeyi çok iyi bilmesi gerekir. Tabii sadece yabancı dil bilmek, başarılı çevirmen olmak anlamına gelmez. Edebi bir eser çevirmek için genel kültür de gereklidir. Çevirmen çevirdiği dilin kültürünü, ülkesini tanımalıdır! Yazarla ve metinle arasında bir yakınlaşma olmalıdır. Bu gerçekleşmediğinde birkaç çeviri sonrasında kimse çevirdiklerine bakmaz.

İyi Almanca veya iyi İngilizce bilmek, iyi çevirmen olmak için yeterli değildir. Bu mesleğe atılan kişinin edebiyatçı/yazar yanının da olması yararınadır. Burada sevgili Doğan Hızlan'ın şu görüşüne de yer vermek istiyorum: "Okura sunulan eserin olabildiğince hatasız olmasının tüm sorumluluğu yalnızca çevirmenin omuzlarına yüklenmemelidir… Olası hataları önlemek için yayınevleri çok sıkı bir editöryel kontrol oluşturmalıdır."

Stefan Zweig Tutkusu!

Türkiye'de son yıllarda gittikçe artan bir Stefan Zweig tutkusu var. Acaba bunun hangi nedenleri var? Bu sorunun yanıtı çok kolay: Zweig'ın anlatımı Türk okurunun doğasına yatkınlık gösteriyor. O bizden bir yazar gibi okunuyor. Yaşama ve insana olan iyimserliği hemen hemen her yapıtında görülüyor. Zweig hiçbir zaman ümitsiz değildir. Bence o yapıtlarını okuyanı yüreklendiren, ona yaşama sevinci veren bir umut yazarıdır. Zweig barışın ve iyiliğin hep üstün geleceğini düşünmüş, umut etmiş ve yaşamının son dakikasına kadar da bu amaçla yazmıştır.

Stefan Zweig yapıtlarının 2013'de telif hakları sona erince yanılmıyorsam Türkiye'de yüzün üzerinde çevirisi çıktı. Tabii Zweig bu kadar yazmadı, ancak adı sanı duyulmamış Türk yayıncılar bir kitabını yirmi kez yirmi değişik çevirtmene çevirtmekten kaçınmadılar. Böylesine bir 'buluş' dünyada hiçbir ülkede yaşanmadı! Yayın programına aldığı 25 Zweig yapıtını 15 çevirmene çevirten büyük yayınevleri de var. Bunu niçin yaptıklarını anlamak mümkün değil!

Çevirmenlik ömür boyu sürdürülmesi gereken bir uğraştır. Ülkemizin nitelikli yayınevleri batının nitelikli edebiyatçılarını, özellikle 20. yüzyıl yazarlarını ülkemize taşımak zorundadır! Batı kültürünün kapılarını Türk okuruna sonuna kadar açmak nitelikli yayıncıların sürekli yapması gereken çok önemli bir görevdir.

İnsanlar aydın olmak için çok kültürlü yetişmelidir. Hele içinde yaşadığımız 21. yüzyılda aydınlar toplumlara her zamankinden daha çok gerekli! Değişik kültürler arasında 'köprü' oldukları bilinen nitelikli çevirmenlerin önemli rolü de bu aşamada kesinlikle gözardı edilemez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder