Toplum Gazetesi/ALMANYA, 8 Ocak 2023
TBMM Depreme Karşı Alınabilecek Önlemleri Araştırma Komisyonu'nun 2021 Şubat ayında yaptığı açıklamaya göre İstanbul'da olası bir depremde 200 bin binanın orta ve ağır hasar alması bekleniyor. Bu bina yıkımından 3 milyon insan etkilenecek. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat da aynı toplantıda şu açıkamayı yapmıştı: "İstanbul genelinde yapacağımız inceleme çalışmalarında bugüne kadar bilinen, hasar görecek bina sayısının en iyimser rakamla iki katına çıkacağını öngörüyoruz."
Sonra geldik 2022 yılına. Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Samet Arslan, Düzce'nin Gölyaka ilçesinde meydana gelen 5,9 büyüklüğündeki depremin ardından şunları söylemişti: "İstanbul depremi öyle ya da böyle olacak. İstatistik ve bilimsel olarak bakarsak İstanbul depremi için zaman doldu. Gözümüzü yummanın anlamı yok, gerçekle yüzleşmek lazım. İstanbul depremi dünden daha yakın."
Prof. Dr. Arslan'a göre İstanbul'un güney sahilinin 5 kilometrelik bir bandı, adaların karşısından başlayacak şekilde, Marmara Ereğlisi'ne kadar depremden ciddi şekilde etkilenecek. Prof. Dr. Aslan şöyle devam ediyor: "Sadece bu bölgede en az 30 bin binanın ciddi zarar alacağı, 100 bin civarında vatandaşın da ciddi etkileneceği tahmin ediliyor."
'Ranta Dayalı Zenginleşme'
Her yanı denizlerle çevrili 2700 yıllık metropolün son altmış yılı kentçilik ve toplumbilim açısından sağlıksız bir büyüme gösterir. İstanbul bütün deprem tehlikesine karşın hâlâ bir kaçak yapı cenneti! Çarpık kentleşmenin 'en güzel' örnekleri burada görülür. Adnan Menderes'le başlatılan 'ranta dayalı zenginleşme', toplumu ve ekonomiyi allak-bullak ederek Özal döneminin 'devlet destekli yağma'sında doruk noktasına ulaşmıştır. Yeditepe kentin yüzlerce tepesini ele geçirenler başlarını sokacak bir dam altı ile yetinmediler! Hazine arazileri üzerine kaçak yaptıkları gecekondularına oy karşılığı tapu aldılar. Böylece yasadışı eylemlerine devleti de ortak ettiler. Zamanla gecekondular apartmana çevrilirken, depremler kentinin taşı toprağı, kayan yamaçları betonla kaplandı. Anadolu'nun "İstanbul'a hücum"u, sömürü ve çıkarcılığı da beraberinde getirdi. Elli küsur yıl önce başlatılan bu sağlıksız sınıf tırmanmasının önü hiç alınmadı. Yüzkarası bir kentcilik, kültür mirasını ve doğayı yok eden bir yapılaşma kaçınılmaz oldu. Zamanla 1947'nin Yedikule tipi gecekonduları ortadan silindi.
Son yirmi yılın gecekonduları (!) su havzalarına, orman kenarlarına kondurulan villalar, holding ağalarının diktiği 'plazalar', 'cityler', 'centerler', 'residence'lar'... Gökdelenlerin modern kentçilikte çağdaş bir adım olduğu yalanına biz İstanbullulara inandırmak isteyen para babaları, yetkililer, uzmanlar... Bu kentin birinci derece deprem bölgesinde yer aldığını bilen mimar ve mühendisler... Çarpık yapılaşmaya yine de göz yummaya devam eden kent planlamacıları, 'dinibütün' belediyeciler, 'referansı İslam' politikacılar...
1999 depreminin ardından bir sürü uzman ortaya çıkmıştı. Sayısız konferans vermişler, sempozyumlar yapmışlar, konuşmuşlar, tartışmışlardı: "İstanbul ve yakın civarı için sismik tehlike, bölgenin depremselliği, depremlere dayanıklı yapı tasarımı ve inşaatı, depremler sırasında olabilecek hasarların azaltılması için alınması gereken önlemler, depreme hazırlık, kamuoyunu bilgilendirmek." Falan filan, fasa fiso… Sonra ne oldu? Her zamanki gibi 'lafla peynir gemileri yürütüldü!'
"Yağma Hasan'ın Böreği"ne Hücum Edenler"
Yeterli derecede gerçekçi ve güvenli bir çözüm bulabilecek jeoloji, jeofizik, inşaat mühendisleri, mimarlar, kent ve bölge planlama dallarında deprem konusunda uzmanlaşmış yürekli araştırmacıların ortak çalışması o kadar zor mu? Dünya Bankası'na sunacakları kapsamlı bir deprem projesi hazırlamaları mümkün değil mi? Değil.
Çünkü kültür toplumlarında benzeri görülmeyen bir sömürü sonucu binlerce yıllık kültür kenti İstanbul'u sadece elli yılda yok edenler, bu gibi çalışmalara izin vermez! Doymak bilmez bir açlıkla "Yağma Hasan'ın böreği"ne hücum edenler, İstanbul'umuzu bir güzel midelerine indirmeye devam ediyor. Yüksek Binalar ve Kentsel Habitat Konseyi 2022 yılı verilerine göre İstanbul 48 gökdelen ile Avrupa'da en fazla gökdelen bulunan kent! İstanbul'u 46 gökdelen ile Moskova ve 30 gökdelen ile Londra takip ediyor!
Bilmiyor mu sorumlular, İstanbul'da meydana gelecek 7'den büyük bir depremin Türkiye'nin dengelerini bozabileceğini? Elli bin insanın ölümünün, yüz milyar dolara varacak ekonomik kaybın bir daha altından kalkamaz bu ülke. 2001 yılında İstanbul'da 11 milyon insan yaşıyordu, yirmi yıl sonra, 2021'de bu sayı 15 milyona çıktı! İnanılmaz bir gelişme! Şimdi hepsi depremi bekliyor, eli böğründe...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder