19 Haziran 2005

'Türk'ün Yeri' ve Hitler

Cumhuriyet 19.06.2005
AHMET ARPAD
SALZBURG

Almanya-Avusturya sınırında, Alp dağlarında, 2 bin metreye yaklaşan Obersalzberg tepelerinin kötü bir ünü var 1933'ten bu yana... Yörenin güzel ve sağlıklı doğasına hayran olduğu için 1923 yılından başlayarak her yıl burada haftalar geçiren Wolf adında biri kendine hep Moritz Pansiyon'da oda kiralıyordu. Königsee ve Berchtesgaden yakınlarındaki yamaçlar o yılların Almanyası'nda yavaş yavaş ünlenmeye başlamıştı. Varlıklı ailelerle ünlü politikacıların çok çabuk alışmıştı ayakları Obersalzberg'e. 1930'lu yıllara girildiğinde bay Wolf güzel bir evi ''Adolf Hitler'' adına sürekli kiralar! Birkaç yıl sonra da yakındaki koskocaman bir villayı satın alır. 1933 yılına gelindiğinde Hitler çevredeki arazileri ve başka villaları da tek tek elde eder. Ülke yönetimini hızla ele geçirmeye başlayan bu insan, mülkünü satmak istemeyenleri ''Toplama kamplarına gönderirim'' tehdidi ile inadından vazgeçiriyordu. Hitler'e bir süre karşı çıkan ve binasını satmayan tek kişi, yamacın en güzel köşesinde ''Türk'ün Yeri'' adlı pansiyonu işleten Karl Schuster idi. Naziler üzerine söyledikleri nedeniyle bir süre Dachau Kampı'na tıkılan Schuster sonunda tehditler altında pansiyonu elden çıkarmak zorunda kalır ve kısa süre sonra da ölür. Savaş yıllarında Hitler'in Rayh güvenlik kadrosunun konakladığı pansiyon 1945'ten sonra Obersalzberg'de sahiplerine geri verilen tek bina. Günümüzde de ''Türk'ün Yeri'' adı altında otel ve lokanta olarak çalıştırılıyor. Sürekli dolu. Müşterileri, başta Amerikalılar olmak üzere yabancılar. Otele ''Türk'ün Yeri'' denmesinin nedenine gelince... Şimdiki binanın yerinde 17. yüzyılda da bir pansiyon ve lokanta varmış. O zamanki sahibi 1683 yılında, Viyana'yı kuşatan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordularına karşı savaşmak için askere alınmış. Osmanlıları Viyana kapılarından püskürttükten sonra savaştan evine dönen adam pansiyon-lokantayı çalıştırmaya devam etmiş. Yöre halkı da ona, Türklere karşı savaşmış olduğu için ''Türk'' , pansiyonuna da ''Türk'ün Yeri'' demeye başlamış. Hitler'in dağın içine kazdırdığı yeraltı tünellerinin bir bölümüne bugünkü pansiyonun içinden geçilerek iniliyor. Adolf Hitler Almanya'yı ve savaşı çoğu kez, Obersalzberg tepesine oturttuğu merkezden yönetmiş. Uzmanlara göre 12 yıllık iktidarının (4 bin 351 gün) tam 1481 gününü burada geçirmiş. Amerikalıların, 25 Nisan 1945'te tepeyi bombalamasının nedeni de bu. Sadece dev binayı yerle bir etmemişlerdi, savaş yıllarında Nazi subaylarıyla muhafızların sürekli konakladığı tüm binalar da bombalarla yıkılmıştı. Birkaç duvarı bırakılan Hitler karargâhının az ötesine şimdi Bavyera Eyalet Hükümeti 50 milyon Avro harcayarak beş yıldızlı dev bir otel kondurttu. 1 Mart'ta açılan, odaları 270 Avro'dan başlayarak kiralanan ve şu sıralar hep dolu olan otelin işletmecisi Intercontinental Otelcilik kuruluşu.
 
www.ahmet-arpad.de

5 Haziran 2005

Demir-çelik fabrikası ve Osmanlılar

Cumhuriyet 05.06.2005
AHMET ARPAD
STUTTGART

Saf altından bir paşa, atına binmiş. Değerli taşlarla süslü kamalar, kılıçlar, oklar. Kütahya ve İznik çinileri. İpek halılar. Gümüş ve altın taslar, sedef kâseler. Kocaman makineler, fırınlar, tavandan sallanan zincirler, borular, dev çarklar. Tarihi tablolar, yorgun insan fotoğrafları. Almanya'nın en büyük ve en eski demir-çelik fabrikasında bütün bunlar!
 
14 Mayıs'tan bu yana Völklingen'in ''Unesco Dünya Kültür Mirası'' demir-çelik fabrikasında eşsiz Osmanlı eserleri ''Doğunun Büyüsü'' adı altında sergileniyor. Atalarımızın Viyana kapılarında geri bıraktığı silahtan çanak çömleğe, giysiden halıya, kahve fincanına her şey.
 
Özellikle 16. ve 17. yüzyıllarda Avrupa saraylarında Osmanlı'ya özenen kralların, kayserlerin, prenslerin ısmarladığı tüfekler, kılıçlar, palalar, giysiler ve tabak-çanaklar... İstanbul'da sarayı ziyaret eden yabancılara padişahların verdiği hediyeler... Türk'ün kültürü ve doğunun gelenekleri Avrupalının hep çekmiş ilgisini.
 
1873'te kurulan, Almanya'nın endüstriye geçişinde çok önemli bir rol oynayan, Hitler 'in gücüne güç katan ve 1986'da yenisi inşa edilince yüksek fırınları söndürülen Völklingen demir-çelik fabrikası, bir ''endüstri harikası'' olduğu için yıkılmamış. On yıl önce UNESCO'nun ''Dünya Kültür Mirası'' eserler listesine almasıyla bir bölümü restore edilip eski haline getirilmiş, bir kısmı da olduğu gibi bırakılmış. 1999'dan bu yana devasa fabrikanın tüm bölümleri sanat ve kültüre ayrılmış.
 
Budapeşte, Dresden, Karlsruhe, Stuttgart ve Viyana müzelerinden getirilen 170 paha biçilmez eser, dev makineler, fırınlar, borular, zincirler, vagonlar arasına yerleştirilmiş cam vitrinlerde göz kamaştırıyor. Ucu bucağı görünmeyen hangarın çelik ve makine kokuları arasında atalarımızı anımsatıyor dolaşanlara. Sadece Osmanlı eserleri mi? Hayır. Çar 1. Nikola 'nın 19. yüzyılda İstanbul'a yolladığı İtalyan mimarı Fossati 'nin 25 Ayasofya litografisi, İstanbullu fotoğrafçılar ''Fréres Abdullah'' ile ''Sébah & Joallier'' in 1870-1900 arası eserleri, Almanya'da yaşayan Mehmet Ünal 'ın son kırk yılda çektiği, kocaman siyah-beyaz işçi fotoğrafları...
 
Savaş yıllarında Völklingen demir-çelik fabrikasında kadınlı erkekli tam 70 bin yabancı işçi ve savaş esiri çalıştırılmış. Çoğu Rusya, Polonya, Yugoslavya, Hollanda, Belçika ve İtalya'dan getirilen bu insanlardı Alman ağır endüstrisini ve Hitler ordularını ayakta tutan. Savaş sonrasında Almanya'nın kalkınmasında önemli bir rol oynayan fabrikada 1960-1986 arası on binlerce Türk çok zor koşullar altında çalışıp evine para yollamış. Bir ayda 30-35 mesai yapanlar gençliklerini bırakmış burada. Sadece Völklingen'de mi? Tüm Almanya'nın fabrikalarında erimiş nesiller. Mehmet Ünal'ın birbirinden ilginç fotoğrafları belgeliyor bu insanların inanılmaz yaşamını...
 
www.ahmet-arpad.de