Toplum Gazetesi, Almanya, 2 Temmuz 2023
Ahmet Arpad
Bundan çok uzun yıllar önce Stuttgart'a yerleştiğimde ilk öğrendiğim ilginç şeylerden biri de kira sözleşmesinde yazan "Merdivenlerin ve kaldırımın temiz tutulmasından kiracı sorumludur" maddesiydi. Sırası gelen kiracı eline süpürgesini alıp ortak merdivenleri, binanın önündeki kaldırımı tüm hafta boyunca temiz tutmak zorunda.
Yaz, kış demeden. Karlı buzlu günlerde sabahın köründe, gerekiyorsa kahvaltıdan önce, yayalar ayakları kayıp düşmeden, kaldırım tertemiz olmalı. Kiracı, eğer oturduğu binanın iç avlusu varsa, orasını da süpürüp temizlemek zorunda. Sözleşmesindeki sorumluluğunu bir süre yerine getirmedi mi ev sahibi onu evden atabiliyor. Çok daireli apartmanlarda bu görevi üstlenen, çoğunlukla yabancıların kurduğu "temizlik şirketleri" var.
Her şey Württemberg Dükü Eberhard Ludwig'in 12 Ocak 1714 tarihli "temizlik" genelgesiyle başlamış! Dükün amacı insanları düzene ve temizliğe alıştırmakmış. Fransa'nın Güney Almanya sınırındaki Elsas ve Lothringen bölgesi 1871 ile 1918 tarihleri arasında Alman topraklarına katılınca temizlik genelgesi yöre halkına da uygulanmak istenmiş, fakat Alman yöneticiler bunu Fransız halka bir türlü kabul ettirememiş!
Kilisede Caz Konseri
Ağaçların ardında, ötelerde, yaz güneşinde ışıldayan geniş vadide Tuna Nehri ağır ağır süzülüyor. Tepede, sırtını kara çamların örttüğü yamaca dayamış barok Mochental sarayı yükseliyor. Yüzyıllar boyu yakındaki Zwiefalten Manastırı'nda yaşayan piskoposların dinlenceye gelmiş olduğu saray 1985'ten bu yana güzel bir kilisenin yanı sıra büyük sanat galerisiyle, Almanya'nın ilk süpürge müzesini de barındırıyor!
Karlsruheli galerici Ewald Karl Schrade ve eşi barok sarayın salonlarını değişik sergilere açıyor. 2500 metrekarelik sergi alanında postmodernizminden günümüze, tablolardan heykellere, çok değişik sanat yapıtlarına yer veriyorlar. Saray kilisesi de caz konserlerine ve kitap okuma akşamlarına açık.
Alt katın bütün salonlarını kaplayan süpürge müzesi görülmeye değer. Ewald Karl Schrade, 1970'li yılların sonunda çok ilgisini çeken bir süpürgeyi satın alıp evine götürürken günün birinde müze kuracağını aklının köşesinden bile geçirmemiş. Aradan geçen yıllarda dünyanın dört bir yanından dostları ona süpürge yollamaya başlamış, kendi satın almış, böylece sayıları yüzleri geçmiş. Sağda süpürge, solda süpürge, duvarlarda süpürge, yerlerde süpürge.
Ne de çok çeşidi varmış! Sapları kayın ağacından ve bambudan, hindistancevizi ve hurma ağacı kabuğundan... Süpürge otu yerine tavus kuşu ve deve kuşu tüyleri, kaz kanatları kullanılmış. İçlerinde bazıları var, sapları gümüş kaplama. Onlara âşık olmamak elde değil. Temizlik insanoğluna her çağda gerekli. Firavunlar süpürgeye meraklıymış, Çin İmparatorluğu'nun insanları, Sezar'ın Roma'sı da. Süpürge, yaşamımızda vazgeçemeyeceğimiz dostlarımızdan biri.
Dışarıda doğa yavaş yavaş bambaşka renklere bürünüyor. Sarayın büyük avlusunda iki tavus kuşu... Kanatlarını açmışlar, rengârenk kuyruklarını kaldırmışlar. Büyülenmiş gibi öyle duruyorlar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder