Toplum Gazetesi/ALMANYA, 24 Temmuz 2022
Strasbourg hümanist hareketin öncülüğünü yapmış, Roterdamlı Erasmus'u barındırmış, Mozart'ı bağrına basmış. Marie Antoinette sık sık buraya uğramış, Johannes Gutenberg insanlık tarihinin en önemli buluşunu burada gerçekleştirmiş. Yarattığı tipo basım yapan baskı makinesiyle özgür düşüncenin doğmasına, yayılmasına önayak olmuş. Goethe, Avrupa'nın en eski eğitim kurumlarından biri sayılan üniversitesinde yıllarını geçirmiş.
Strasbourg'da Kaz Ciğeri Ezmesi
İki bin yıllık Strasbourg çok ilginç bir kent. Yüzyıllarca Fransa ile Almanya arasında "gidip gelmiş". Strasbourg; insanlarının Almanca da anlayıp konuştuğu bir doğu Fransa kenti. Tarihiyle, sokakları ve evleriyle, lokantaları, yemekleri ve şaraplarıyla, kiliseleri ve parklarıyla her mevsim turist dolu. Strasbourg iki adım ötedeki Almanya'nın insanları için en yakın büyük kent. Karlsruhe, Baden-Baden ve Offenburg'dan buraya sık sık alışverişe gelenler dükkânları dolduruyor, Le Petite France semtinin tarihi evleri arasında geziniyor, kafelerinde keyif çatıyor, lokantalarında yağlı kaz ciğeri ezmesi, haşlanmış lahana yiyip kaliteli beyaz şarapları yudumluyorlar. Strasbourg'un hemen her sokağında şık pastaneler, çeşitli ekmek sunan küçük fırınlar, leziz gıda malzemesi dolu bakkal dükkânları var. Hizmet verenler müşteriyle ilgileniyor, cana yakın, onu memnun etmeye çaba gösteriyor. Almanyalılar için bütün bunlar alışılmamış, daha doğrusu çoktan unutulmuş şeyler. Giderek küçük dükkânların kapandığı, her şeyin artık kent dışındaki büyük mağazalarda bulunduğu, çeşidin ve çeşninin yitirildiği Almanya insanı için Strasbourg gibi kentler "bir bulunmaz"! Stuttgart-Paris arasını üç saat on dakikaya indiren süper hızlı Fransız treni, TGV ile artık bir saat on beş dakikada Stuttgart'tan Strasbourg'a geliniyor.
Avrupa Konseyi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Avrupa Parlamentosu ve daha birçok uluslararası kuruma ev sahipliği yapan Strasbourg kozmopolit bir kent. Sokaklarını sadece değişik ülkelerden – en çok da Almanya'dan – gelen turistler doldurmuyor, çok sayıda Kuzey Afrikalı da Strassburg'da severek yaşıyor, ancak özellikle kentin varoşlarında yaşayan bu insanların sorunları da yok değil.
Nancy'den birkaç kavanoz bergamot
Strasbourg'dan Paris yönünde bir buçuk saatte gidilen, görülmesi mutlaka gereken bir başka kent de Nancy. Sokakları, yapıları, dükkân ve lokantaları Strasbourg'a göre daha bir başka, daha güzel. Sokaklarında gezinen insanlar şık ve bakımlı. Tarihi binaların tümü çok güzel elden geçmiş. Kozmopolit değil Nancy, stressiz, sakin bir kent. Bergamot bonbonlarıyla, reçelleriyle ünlü. Art Nuvo'nun doğum yeri. Dolaşırken adım başı hissediyorsunuz bunu. Yapı cepheleri renkli pencereler, güller, filbaharları, kelebekler ve yusufçuklarla bezenmiş. Le Pépiniere Parkı'nda gezinirken rahatlıyorsunuz, Stanislas Alanı'nın şık kafelerinde, lokantalarında oturup dört bir yanınızı çevreleyen küçük sarayları andıran yapıları seyrederken yerinizden kalkmak istemiyorsunuz.
Stuttgart'a dönmek için yavaş yavaş tren istasyonuna doğru yürürken birkaç kavanoz bergamot reçeli almamak olmaz! Nancy'i hep anımsamak için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder