Toplum Gazetesi/Almanya, 29 Mayıs 2022
Bir İstanbul-Stuttgart uçuşunda beraberdik. Yine Troia'dan dönüyordu, her zamanki gibi heyecanlıydı. Uçakta yan yana oturmuş, sadece kazılardan değil, havadan sudan da sohbet etmiştik. Kendisi gibi cana yakın eşi de yanındaydı. Uçaktan indikten sonra benimle pasaport kuyruğuna girmiş, sabırla beklemişti sırasının gelmesini. Turkish Airlines uçağından inen çoğu yolcu "AB ülkesi vatandaşları" girişinden çabucak çıkıp giderken, Alman/Türk pasaportlu Manfred Osman Korfmann Türk pasaportlularla aynı kuyrukta beklemişti.
Alçak gönüllüydü, duyguluydu, sabırlıydı. Onun bu nitelikleri ve insanımıza olan yakınlığı, Troia kazılarında yanında çalıştırdığı köylülerle arasında kolayca bir baba-oğul ilişkisi kurabilmesinin nedeniydi. Onun 1988'de büyük bir özveri ile başlattığı dev projenin başarıya ulaşmasında, dünya çapında yankılar uyandırmasında, çocukluğunu ve gençliğini ailesiyle Hitler'den kaçarak (1935-1946) ülkemizde geçirmiş olan yakın dostu Edzard Reuter'in katkılarını da burada belirtmek gerekiyor. 1987-1995 arasında Reuter'in yönettiği endüstri devi Daimler-Benz'in sürekli sponsorluğu olmasaydı, bugün Troia hâlâ toprağın altındaydı. Stuttgart'taki bir sohbetimizde bu proje desteğinin nasıl gerçekleşmiş olduğunu anlatmıştı: “Herr Korfmann'ın Troia'daki başarılarını biliyordum. Bir gün büroma gelmiş ve hemen konuya girmişti; her türlü destek konusunda çabucak anlaşmıştık.” Bu ortak çalışma kapsamında Daimler-Benz sadece Korfmann'ın Troia'daki çalışmalarının sponsorluğunu üstlenmemiş, kazılarda başarıyla kullanılan “Archäomog" robotunu da geliştirmişti.
Manfred Korfmann 2001 yılında, Troia kazıları nedeniyle Helga ve Edzard Reuter Vakfı'nın her yıl verdiği Birlikte Yaşamı Teşvik ödülünü almıştı. On üç yıllık kazıların ardından Korfmann'ın 2001 yılında Almanya'da düzenlediği ve ilkini Stuttgart'ta Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in açtığı üç büyük Troia sergisini yaklaşık 800 bin kişi gezmişti.
Troia, bir Hitit yerleşimi
Korfmann bu küçük, fakat çok önemli Küçük Asya kentinin sanıldığı gibi bir Yunan kolonisi değil, bir Hitit-Anadolu yerleşimi olduğunu, kanıtlamıştı. Troia kazılarında bulunan tunç bir mührün üzerinde Luwi dilinde hiyeroglif bir yazı vardı. Luwi dili Anadolu'nun en eski dillerinden biriydi ve Hititler tarafından hiyeroglif yazılarında kullanılıyordu. Korfmann Troia'nın Tunç Çağı'nda kentleşmiş büyük bir yerleşme olduğunu da kanıtlamıştı.
Birkaç kez görüşmüştük, Troia'da veya Stuttgart'ta; sohbetlerimizi hep Türkçe yapardık. Ölümünden iki yıl önce sessiz sedasız çift pasaportlu olmuştu! Alman makamları Manfred Korfmann'ın Türk pasaportunu da cebine koyup, Manfred Osman Korfmann adını almasını onaylamak zorunda kalmışlardı! 'Osman', kazılarda çalışan Türk işçilerin ona taktığı lakaptı!
63 yaşında ayrılmıştı aramızdan. Uluslararası bir müzenin Troia'da açılması için çok uğraşmıştı. Tüm eserlerin günün birinde yine kaçırıldığı topraklara geri dönüp o müzede sergilenmesini düşlemişti. Bağışladığı 6 bin kitap ile 10 bin makalesi, 2007 yılında Çanakkale'de açılan Korfmann Kütüphanesi'nde.
Ülkemiz Manfred Osman Korfmann'a (26 Nisan 1942 - 11 Ağustos 2005) çok şey borçlu... Geçtiğimiz 26 Nisan doğum günüydü, yaşasaydı 80. yaşını kutlayacaktı! Ülkemiz için daha çok verimli olacaktı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder