Cumhuriyet 11.08.2005
Ahmet ARPAD
Ekran. Sabah akşam ekran. Nereye
gidersen git, ne yaparsan yap, hep o karşında. Onsuz artık hiçbir şey olmuyor.
Yaşamına girmiş, ondan kurtuluş yok. Esirsin ona, bağımlısın, yaşayamıyorsun
onsuz.
Sabah evden çıkıp, yola koyuluyorsun.
İşine gideceksin. Biniyorsun vapura, deniz otobüsüne, metroya. Karşında
ekran. Reklamlarla açıyorsun günü. Birileri sana bir şeyler anlatıyor sürekli. Satmak istiyor, tüketime zorluyor seni. Sabahın köründe daha uyukluyorsun,
akşam işten sonra bitkinsin, umurlarında değil ekranda şaklabanlık yapanların.
Yanında, karşında oturanlar, istemeseler de şöyle bir bakmadan edemiyorlar.
Yan gözle ekranı süzüyorlar.
Daha metroya inerken, yürüyen merdivenlerde
tepende kocaman bir ekran. Reklamlar. Aşağıda metroyu beklerken başlar
yukarda. Tavandan da bir alet sallanıyor. Az sonra gelen metroya biniyorsun.
Aman tanrım! Vagonlar ekran dolu. Peşini bırakmıyorlar senin. Metroyu işleten
dinci kardeşlerin sağ olsun her vagona 5-6 ekran takmışlar, satın almayı,
para harcamayı, tüketmeyi unutmayasın diye. Reklam izlememek elinde değil.
Başını nereye çevirsen bir ekran. En iyisi kapat gözlerini, tıka kulaklarını...
Büroda bütün günün bilgisayar karşısında
geçiyor. Sabahtan akşama sırtın ağrıyor, zamanla, sen farkında olmadan
gözlerin bozuluyor. Eve dönüş yolunda yine sabahki işkence. Yanında oturan
dostunla, iş arkadaşınla doğru dürüst iki laf edemiyorsun. Bir gazete ya
da bir kitap okuyup günün yorgunluğunu atamıyorsun.
Bakkala, manava, kasaba bir uğruyorsun,
tam bürodan çıkarken acele 'cep'ten arayan hanımın siparişleri için. Her
yerde televizyon açık. Esnaf, bir gözü ekrandaki dizide, yarışmada, maçta,
aldığın malı tartıyor, para üstü uzatıyor. Artık berberde bile karşındaki
aynanın yanı başında ekran var.
Dört koltuğa, dört ekran, dört ayrı
program. Saçını kesen, seninle sohbet eden berberin bir gözüyle, bir kulağı
ekranda, ötekiler sende. Ekrana mı, yoksa aynaya mı bakacaksın, bir türlü
karar veremiyorsun. Berber ikide bir kafanı düzeltiyor.
Yemek masasında hanımın dizisi. Herkes
suspus. Az sonra sofrayı toplarken eşinle birkaç kelime konuşabiliyor,
o gün ne olmuş bitmiş öğreniyorsun. Ve artık sıra sende. Geçiyorsun ekranın
karşısına. Ya spor ya da siyaset var. ''Hocalar'' konuşuyorlar da konuşuyorlar,
bol eee'li cümlelerle. Saatlerce kafa ütülüyorlar, can sıkıyorlar, bir
türlü kalkıp gitmiyorlar. İşgal etmişler ekranı.
Gece yarısını az geçe yatağa yollanırken
bitkinsin. Dayak yemiş gibisin. Sen bir ekran esirisin, farkında olmadan
beyni yıkanan. Birileri seni ve herkesi bağımlı yapıyor, çıkarları uğruna
alıştırıyor, uyuşturuyor. Sen ve ötekiler çoğunluğa hükmeden o azınlığın
peşinde, dümen suyunda gidiyorsunuz.
Özgür düşünme yeteneğini çoktan yitirmiş,
robotlaşmış, kişisel çıkarlarını toplumun çıkarlarına yeğleyen bireylersiniz...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder