Toplum Gazetesi/Almanya, 12 Şubat 2023
Ahmet Arpad
Bertolt Brecht 10 Şubat 1898 günü doğmuştu. Bundan tam 125 yıl önce! Geçen yüzyıl Alman epik tiyatrosunun en önemli ismi kabul edilen Brecht zamanın ruhuna karşı eserleriyle küçük insanı her dönemde, her ülkede hep kendine bağlamasını bilmiştir. Şu sözü ilginçtir: "Başkalarını aydınlatmak dünyanın en eski ‘meslekleri'nden biridir. O beni avucunun içine aldı!"
İnsanlığın 20. yüzyılda yaşadığı iki dünya savaşı Bertolt Brecht‘in yaşamını çok etkilemiştir. Bunu sadece tiyatro eserlerinde değil, şiirlerinde, mektuplarında, öykülerinde ve anekdotlarında da görmek mümkündür. Bertolt Brecht sorunlar içindeki topluma seslenirken çok inandığı akılcılığı hiç elden bırakmaz. Nazi Almanyası'nda Hitler ve çevresinin Almanya'yı ele geçirmeye başladığını sezen yazar 1933 yılında ülkesini terk eder. O yıla kadar Berlin'de büyük tiyatro adamı Max Reinhardt'ın yanında oyun yazarı olarak ünlenmeye başlamıştı. Almanya'yı terk etmesinin ardından yıllarını Avusturya, Fransa, İsviçre, Danimarka, İsveç ve Finlandiya'da geçirir. Savaş yıllarında, 1941'de Amerika Birleşik Devletleri'ne yerleşmeye karar verir. 1947'ye kadar bu ülkede kalan Bertolt Brecht en önemli yapıtlarını ‘sürgün'de gerçekleştirir. Savaş bitiminde İsviçre üzerinden 1948'de tekrar Almanya'ya döner. İki yıl sonra da tiyatro oyuncusu ve yöneticisi eşi Helene Weigel'le Berlin'de ünlü "Berliner Ensemble"yi kurar. Bu yıllarda Bertolt Brecht dünyaca ününe kavuşur.
"Hep Zayıfların Yanındayım"
1920'li yıllarda: "Büyük ve ünlü şiirler kanımca insanlık için birer belgedir", diyen Brecht bu görüşüyle şiire ne kadar çok değer verdiğini, onun etkisini ne kadar çok önemsediğini belirtmek istemiştir. Tiyatro yazarlığı ve rejisörlüğün yanı sıra şiire de ağırlık vermesinin nedeni budur. Brecht'in şiirleri onun anlık duygularını veya L'art-pour-l'art şairlerinin duygularını yansıtmaz. O sokağı anlatır, mahalle meyhanelerinde konuşulanları ve kabare konularını şiirlerine alır.
Kimi edebiyat tarihçisi Brecht'in François Villon, Arthur Rimbaud ve Frank Wedekind'den etkilendiğine inanır. O şiirlerini edebiyat çevrelerinin okuma akşamlarında sunmasını sevmezdi. Gitarı eşliğinde şiirlerini, koşuklarını ve şarkılarını küçük kent lokanta ve meyhanelerinde küçük insanlara sunmasını yeğlerdi. Brecht burjuva karşıtıydı.
İlerde o günlerden şöyle söz etmiştir: "Ben varlıklı bir ailede büyüdüm. Çocukluğum boyunca çevremde hep hizmetçiler vardı. Okula giderken bir yakalık takmak zorundaydım. Öğretmenlerimden emirler almaya alıştırılmıştım, ancak büyüyüp biraz özgürleşince içinde yaşadığım sınıf hoşuma gitmemeye başlamıştı. Ne emirler işitmek istiyordum ne de başkalarının bana hizmet etmesini. İşte o günden sonra sınıfımı terk ettim ve hep zayıfların yanında yer aldım..."
Brecht zeki, etkileyici, yerine göre de tartışmaktan kaçınmayan biriydi, yarattıkları ölümünden 67 yıl sonra da severek okunuyor. 48 tiyatro eseri, 2300 şiir ve 200 öyküyle peşinde, uzun yıllar yitirilmeyecek izler bırakmıştır. 20. yüzyıl Alman tiyatrosunun en önemli ve etkileyici tiyatro adamı ve lirik şairi Bertolt Brecht'in daha okul yıllarında yazılı çalışmalarında Goethe'den alıntılar yaptığı bilinir.
Şiirlerden bir seçkinin toplandığı "Açların Ekmeği"nin yazarı Brecht'in şu görüşü dikkat çekicidir: "Büyük ve ünlü şiirler kanımca insanlık için birer belgedir.", O bu sözleriyle şiire ne kadar çok değer verdiğini, onun etkisini ne kadar çok önemsediğini belirtmek istemiştir. Tiyatro yazarlığı ve rejisörlüğün yanı sıra şairliğe ve şiire de ağırlık vermesinin nedeni budur.
Brecht'in şiirleri onun anlık duygularını veya L'art-pour-l'art şairlerinin duygularını yansıtmaz. O sokağı anlatır, ara sokak meyhanelerinde konuşulanları ve kabare konularını şiirlerine alır. Kimi edebiyat tarihçilerine göre Brecht François Villon, Arthur Rimbaud ve Frank Wedekind'den etkilenmiştir. O şiirlerini kalburüstü edebiyat çevrelerinin düzenlediği akşamlarda okumayı sevmezdi. Brecht burjuva karşıtıydı, şiirlerini ve şarkılarını gitarı eşliğinde küçük kent lokantalarında ve meyhanelerinde küçük insanlara sunmasını yeğlerdi. Günümüzde şiirleri hâlâ okunuyor, yapıtları dünyanın değişik ülkelerinde sahneleniyor, üniversitelerde ders programında yer alıyor.
"Sen dünyayı değiştireceksin", der Brecht. O, sömürüsüz, dürüst bir dünya için savaş verirken elindeki tek silah sanattı! O, derin bir toplumsal kaygıya sahip bir öncünün bilinciyle yazdı şiirlerini ve diğer yapıtlarını. Şiirlerinde amaçladığı görüşünü en az sözcükle anlatmanın ustasıydı. Yerine göre tutarlı ve inatçı, inandığından kolay dönmeyen, kafasına koyduğunu gerçekleştiren başına buyruk bu insan 20. yüzyıl edebiyatına damgasını vurmuştur.
Marx'ın Görüş ve Öğretileri
Bertolt Brecht 1920'li yılların sonundan başlayarak her geçen gün kendini daha çok Marx'ın görüş ve öğretilerinin içinde bulur. Almanya'da nasyonal sosyalistlerin ayak seslerinin gittikçe daha çok duyulmaya başlanması Brecht'i hızla Marx'ın öğretisine çeker. 27 Şubat 1933 Reichstag (Alman Parlamentosu) yangının hemen ertesi günü ülkesini terk eden Brecht yaşamının on beş yılını Danimarka, İsviçre, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri'nde geçirir. Kitapları yakılır, Alman vatandaşlığından çıkarılır. Bu yıllar onun yaşamına ve kişiliğine değişikliler getirir. O günlerde yazdığı tüm şiirlerde, makalelerde ve mektuplarda güçlü, dirençli Brecht vardır. Yaşam görevi olan ‘aydınlatıcılığı' hiç elden bırakmaz!
Brecht Weimar Cumhuriyeti yıllarında sadece yapıtlarıyla ön planına çıkmamıştı, gazete ve dergilerde yayınlanan yazılarıyla da toplumun dikkatini gittikçe daha çok üzerine çekmeyi başarmıştı. Onların yanı sıra kısa öyküleri aynı dönemin Rilke, Döblin ve Musil gibi edebiyatçılarını aşan bir modernizme sahipti. 1930'lu yılların başlamasıyla başka düşünenlerin tutuklanmaya başladığı süreçte toplumu bölmeye başlamış olan materyalizme Brecht makale ve kısa öykülerinde kesinlikle karşı çıkar.
Savaş sonrasında yaşamını yeni kurulmuş olan Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nde sürdürür, fakat ülkeyi yöneten Sosyalist Birlik Partisi'ne üye olmaz. Üst düzey yöneticiler de onu ilk yıllarda dışlar. Kurduğu "Berlin Tiyatro Topluluğu"nun sahnelediği oyunlar Doğu Almanya'da kimi eleştiriler alırken turneye gittiği yabancı ülkelerde başarıdan başarıya koşar!
Brecht'in yapıtlarındaki insanlar ‘dünya ruhu'nun kuklalarıdır! Faşizmle savaşta etkili olacak tek silah onun gözünde Marksizmdir! İnsanın değişken bir yapıya sahip oluşuna Brecht hayrandı. Kendisi de bu yapıda birisiydi. Böyle olmasaydı kısa yaşamında 48 tiyatro eserinin altına imzasını atabilir miydi?
Değişkenliği kadınlarla ilişkilerinde de görülür. Helene Weigel'le evliliğinin (1929 – 1956) yanı sıra Elisabeth Hauptmann, Ruth Berlau ve Margarete Steffin'le olan ilişkileri de ünlüdür! Brecht uyanık, hep tetikte olan birisiydi, yaşam dolu bir kişiliği vardı. Çalışırken çevresindekilerinden yapabileceklerinden fazlasını isterdi. Yerine göre tartışmaktan kaçınmazdı, ancak o karşısındakine sevecen olmasını da bilen bir insandı.
Brecht salt bir tiyatro adamı değildi, o estetik kuramcısı, ahlakçı ve bir savaşçıydı da. Kendisine eylem alanı seçtiği sanatı ve sanatın gücünü bir bütün olarak kavramış, kuramın yalnızca bir tiyatro kuramı olmadığını, tüm sanat dallarını kapsadığını göstermişti; sinema, opera, şiir, roman, öykü, inceleme gibi alanlardaki üretimi tiyatro ile birlikte sürdürmüştür.
14 Ağustos 1956'da Doğu Berlin'de gözlerini bu dünyaya kapattığında 58 yaşındaydı. Ölümünden kısa süre önce yanına çağırdığı papaz ve yazar Karl Kleinschmidt'e şunları söyler: "Arkamdan yazın, Brecht rahatsız edici biriydi! Bu, ölümümden sonra da değişmeyecek!" Sosyalist-devrimci tiyatro adamı haklı çıktı. Geçen yüzyıl Alman tiyatro ve şiirinin en önemli ismi kabul edilen, günümüzde de severek okunan Bertolt Brecht peşinde, uzun yıllar yitirilmeyecek izler bırakmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder