Toplum Gazetesi, Almanya, 19 Haziran 2022
Yaşlı kadın başı önünde, bastonu elinde, Bad Tölz'e uzanan yolda yürüyor. Otobüsü kaçırmıştı. Bir sonraki 45 dakika sonra gelecekti, beklemeye hiç de niyetli değildi. Kafasında bin bir düşünce. Anılarında geçmişi yaşıyor. Yüzü dert ve hüzün dolu. Ötelerde Bad Tölz. İsar nehri kıyısında tarihi yapılar. Yol az sonra yokuş aşağı inmeye başlıyor, sağa doğru bir viraj yapıyor. Karşıda kocaman bir yapı. Yaşlı kadın duruyor, gözlerini kapatıyor. Anılarında geçmiş...
... SS-Junker Okulu'nun kapısında nişanlısını bekliyor. Genç adam az sonra hafta sonu iznine çıkacak. Birlikte Bad Tölz'e inecekler, gezip tozacaklar, yemek yiyecekler. Nişanlısı yirmi yaşında. Uzun boylu, geniş omuzlu. Sarışın ve mavi gözlü. Görür görmez aşık olmuştu ona. Geçen yazdı. Çalıştığı çiftlikteki kızlarla bir pazar günü Bad Tölz'e dansa inmişlerdi. Büyük bahçede izne çıkmış genç askeri öğrenciler de vardı. Biri ötekinden yakışıklıydı. Sonra anlatmıştı diğer kızlar, SS-Junker Okulu'na güzel olmayan gençler alınmıyordu. Hepsi de sarışın, mavi gözlü ve çakı gibi olmalıydı. Berlin'den gelmişti bir yıl önce Bavyera'nın doğası eşsiz bu yöresine. Dağlar, tepeler,çayırlar... Çiftlikte çalışmaya yollamışlardı dört yıllığına. Almanya'nın tüm yörelerinden gelmiş genç ve güzel kızlar çevredeki köylülerin yanında tarlalarda, bahçelerde, ahırlarda canı gönülden çalışıyordu. Ülkelerinin kalkınması hepsinin ülküsüydü... Annesi üniversite öğretim görevlisi, profesör babası uçak mühendisi idi. Führer'e ve onun Almanya'yı güçlendireceğine olan inançları sonsuzdu. Nişanlısına aşık olduğunda on yedi yaşındaydı. Genç adam son haftalarda sık sık evlenmekten söz edip duruyordu. "Senden güzelini nereden bulacağım", diye iltifatlar yapıyordu. Nişanlısının büyük çiftlik sahibi ana babası da: "Sizler birbirine yakışan çok güzel insanlarsınız", diyordu. "Mutlaka evlenmeli, ülkemize güzel çocuklar armağan etmelisiniz!".
Yaşlı kadın gözlerini açtı. Anılarından bugüne döndü. Sonra yavaş yavaş yoluna devam etti. Tren istasyonunun önünden geçip kilise alanına saptı. Yakında, Tegernsee gölü kıyısında, şirin Bad Wiessee'de bir yaşlılar yurdunda kalıyordu. Otuz altı yaşında ölen kocasının ardından iki kızını tek başına büyütmüş, onları evlendirmiş, torun sahibi olmuş, kendisi ise bir daha hiç evlenmemişti...
... Nişandan bir kaç ay sonra okulu bitiren kocasını hemen Berlin'e yolladılar. Kayınbabası artık çok mutluydu. "Bu vatana değerli bir evlat yetiştirmişim ben," diye konuşup duruyordu. Altı ay sonra Berlin'den yazdı kocası: "Ben artık bir SS subayı oldum, hepiniz gurur duyun benimle!" Genç kadın sevinsin mi, üzülsün müydü?
Kilisenin hemen yanındaki Gasthof Zantl'ın kapısından içeri girdi. Cam kenarında bir masada oturuyordu Else. Kocasının kız kardeşi hâlâ Bad Tölz'de yaşamaktaydı. Seksen dört yaşında güzelliğini yitirmemiş, dinç görünümlü bir kadındı. Masaya sokulan yengesini gurur dolu, sert bakışlarla süzdü. Birlikte yemek yiyecekler, ölüm gününde kocasını anacaklar, şerefine kadeh kaldıracaklardı...
... Genç adamın ilk görevi doğu cephesinde oldu. Aylarca haber alamadı ondan. Kaynanası arada sırada: "Sanırım Polonya'da", derken gülümsüyordu. "O ve arkadaşları en önde çarpışıyor, vatanımız için". Çalıştığı çiftlikte diğer kızlar ona hem acıyor, hem de kocası SS subayı olduğu için onunla gurur duyuyordu. Ancak çiftçinin büyük oğlu son zamanlarda ona bir tuhaf bakıyordu. Sonunda günün birinde yanına sokuldu ve: "Kocanın ne yaptığından haberin var mı senin?" diye sordu. "O görevi gereği insan öldürüyor. Kimseye acımıyor senin kocan." Şaşırdı, dili tutuldu. "SS'ler ölüme gider, onlar asker değil, savaşçıdır. Gözleri ölümden başka bir şey görmez!" Adam bir şeyler daha söyledi, fakat onun kulakları duymuyordu. "Hitler'in kara tarikatı... Nasyonal-sosyalist ırk düşüncesine inanan ölüm robotları..."
"Yaşasaydı şimdi 96 yaşında olacaktı", dedi. Görümcesi bir tuhaf baktı suratına. "Onun gibi cepheden cepheye yollanan birinin daha önce ölmediğine şükredelim", diye mırıldandı…
… Polonya'dan dönüşünde evlendiler. Eşi sekiz ay sonra cepheden geldiğinde kadın hamileydi. Genç adam bu kez çok yorgun, suskun ve keyifsizdi. Yıllar sonra yaptıklarından pişmanlık duyduğunu anlattı: "Bizler gençliğimizi yitirdik..." Savaşın son yıllarına doğru partiye üye olmadı diye Naziler babasını da bir kenara ittiler. Adamcağız zamanla içine kapandı, zayıflayıp eridi. 1944'ün kasımında tank birliği ile Finlandiya'ya yollanan kocası kısa süre sonra karnından ağır yaralı geri geldi, fakat biraz iyileşir iyileşmez bu kez de İtalya'da buldu kendini. Savaşın son haftalarında orada esir düştü. Almanya artık doğudan ve batıdan sarılıyordu. Ruslar'ın Berlin'e girmesine saatlar kala genç kadının babasıyla annesi kıyısında yaşadıkları Müggelsee gölüne açıldılar, kendileri sulara bırakarak intihar ettiler. Bir hafta sonra da kocasının Bad Tölz'deki anne ve babası samanlıkta asılı bulundu. Onlar da Bavyera'ya giren Amerikalılara teslim olmak istememişti. Kocasına gelince, o savaş sonrası yıllarını sürekli hastanelerde geçirdi. Finlandiya cephesinde yediği Rus kurşunundan zedelenen bağırsakları bir türlü iyileşmek bilmiyordu. Ağrıları giderek arttınca morfin vermeye başladılar. Günün birinde hastanedeki odasında ölü bulundu. Otuz altı yaşındaydı. Yaşamına kendi eliyle son vermişti...
Yaşlı kadın nefes almak istiyordu. Masadan kalktı. Görümcesini şöyle bir selamlayıp dışarı çıktı. Nehire doğru yürüdü. Az sonra İsar üzerindeki köprüde durdu, gözlerini kapattı. Köpüre köpüre akan azgın suları görmedi…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder