Toplum Gazetesi/ALMANYA, 10 Mart 2021
Bundan tam 12 yıl önceydi, 11 Mart 2009'da Stuttgart yakınlarındaki şirin Winnenden kasabasında "JawsPredator1" takma adını kullanan, okuldan geldikten sonra günün geride kalan saatlerini odasında tek başına geçiren 14 yaşındaki Tim K. şiddet içerikli bilgisayar oyunları oynayarak zaman öldürüyordu. İçine kapanıktı, kimseyle görüşmüyordu. Tüm dünyası "Far Cry 2", "Counterstrike" ve "Tactical Ops" gibi oyunlardı. Tim iki kişilikliydi! Ve günün birinde babasının dolapta duran tüfeğini aldı, on üçü okulunda, diğerleri sokakta, tam on beş insanı kurşuna dizdi ve en son kurşunu da kendi beynine sıktı...Bu dehşet verici olayın ardından Almanya Cumhurbaşkanı Horst Köhler şöyle sormuştu: "İnsanlarımızla yeterince ilgileniyor muyuz?”
Her üç Alman'dan biri ekran bağımlısı. Boş saatlerini televizyon karşısında geçiriyor. Haftalık programları ezbere biliyor! Bağımlı olduğu dizinin yayın saati geldi mi evinde yaşam duruyor! Futbol maçı veya polisiye onun için akşam yemeğinden önemli. Uykudan da! Sabaha karşı birde, ikide yorgun, bitkin, dayak yemiş gibi yatağa girenler var. Bütün gününü bilgisayar karşısında geçirenin farkında olmadan gözleri bozuluyor, sırtına, beline, kollarına ağrılar giriyor, düşünemiyor, bilgisayar ne derse onu yapıyor, sokakta yürürken, araç kulanırken bir gözü elindeki akıllı telefonda. Kapıdan içeri girer girmez televizyon onu bekliyor... Yemek diziyle veya maçla yeniyor. Evde kitap, gazete okunmuyor. Zavallı TV-bağımlısı kendini vur-kırlı polisiye filmlerinden veya uyku getirici, bıktırıcı açık oturumlardan kurtaramıyor!
Evet, bu anlattıklarım Almanya'dan, Türkiye'den değil. Geçenlerde, bir akşam yemekten önceydi, gazetenin televizyon sayfasına bir göz attım. "Bakalım kanallar bizlere bu akşam ne sunuyor?” dedim kendi kendime. Gördüklerimle gözlerime inanamadım, şaşırdım, öfkelendim. Almanya'nın en çok izlenen altı TV kanalı o akşam saat 20 ile 24 arasında tam on bir polisiye, macera, vur-kır filmi yayınlayacaktı! Geceyarısına doğru araya şansınız varsa yarım saatlik bir kültür yayını sıkıştırıyorlar! Polisiyeden canı sıkılan isterse – insanı gülmekten çok öfkelendiren – komik şovlara da zaplayabiliyor!
Çoğunluğa hükmeden azınlık!
Goethe'nin, Schiller'in, Beethoven'in ülkesinde günümüz insanı televizyona 'esir'! Birileri farkında olmadan onun beynini yıkıyor, onu bağımlı yapıyor, kimi çıkarlar uğruna onu ekrana alıştırıyor, uyuşturuyor. Bağımlı televizyon izleyicisi hiçbir şeyden habersiz, çoğunluğa hükmeden azınlığın (!) peşinde, onun dümen suyunda gidiyor.Meraklı izleyici öğretici belgeselleri, operaları, klasik konserleri samanlıkta iğne arar gibi arıyor! Yıllarca önce haftada bir kez yayınlanan ünlü 'Tatort' polisiye dizisini neredeyse artık her akşam değişik kanallarda izlemek mümkün. Evinizde 2-3 televizyonunuz varsa aynı anda yerel kanalları da açın, orada da kesinlikle eski bir polisiye tekrar karşınıza çıkacaktır.
Akıllı telefon sahibi çok akıllı mı?
İnsanlar sadece akşamları mı ekran karşısında oturuyor? Öğleden sonraları da evlerde tüm kanallar, özellikle kadınları ekran başına bağlayan, onları ev işinden alıkoyan saçma-sapan polisiye ve aşk dizileriyle dolu. Halleli Etnolog Thomas Hauschild: "Çoğu insan stres atmak için heyecan dolu filmleri ve polisiyeleri izliyor, katil yakalanınca da rahatlayıp uykuya çekiliyor...”, diyor. Etnolog ne derece haklı bilemem!
Günümüz toplumunda sekiz yaşındaki bir çocuk kitap okuyacağına heyecanı, ana babasının hediyesi olan akıllı telefonda arıyor, ertesi gün de arkadaşlarına dedektif rolü yapıyor! İlkokulda akıllı telefon bağımlısı olan çocuk, büluğ çağına geldiğinde içinde büyüyeceği dünyanın gerçeklerini ne derece tanıyacak? Araştırma verilerine göre günümüzde Almanya'da 60 milyon akıllı telefon varmış ve bu rakkam 2023 yılında 70 milyona fırlayacakmış! Büyük balığın küçük balığı yuttuğu, çoğu ortak değerin artık yitirildiği günümüz Alman toplumunda insanlar bencilleşiyor, içlerine kapanıyor, kabuklarına çekiliyor. Birey, yalnızlık ve bencillikle daha çocukluğunda tanışıyor.
Televizyon kanallarındaki diziler, polisiyeler, macera filmleri, açık oturumlar, şovlar göz boyamaktan, bizleri gerçekdışı bir düşler dünyasına götürüp orada yalnız bırakmaktan başka bir şey yapmıyor. "Televizyon, akıllı telefon, internet bağımlısı birey robotlaşmıştır, özgür düşünce özgürlüğünü yitirmiştir”, demek bir hata mı? Bu bağımlılık pandemi sürecinde iyice arttı, çünkü son bir yıldır yaşam daha çok dört duvar arasında geçiyor. Anneler, babalar, çocuklar işe, okula gitmeyip evden çalışıyorlar, sokağa pek çıkmıyorlar, dükkânların, lokantaların, sinema ve tiyatroların kapıları kilitli. Tatile gidemiyorlar, kimi sınırlar kapalı, gideceleri ülkede durum buradakinden berbat! Oldukça bol boş zaman internetle, televizyonla, akıllı telefonla, bilgisaray oyunlarıyla sağlıksız geçiyor. Akıllı telefonu olan kişi aklını pek kullanmıyor, düşünme görevini (!) telefonu üstleniyor.
Ve korona dedikleri salgın kılıf değiştirip bütün dünyada insanlara değişik yönlerden zarar vermeyi sürdürüyor!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder