Cumhuriyet, 5 Ocak 2014
STUTTGARTAHMET ARPAD
Baden-Württemberg Eyaleti'nin bir başbakanı vardı, adı Günther Oettinger olan. Çevresini dinlemeyip, aklına esene tek başına karar veren, "ben yaptım oldu"yu seven bu başbakan 2010 yılında, seçimlerden önce görevini bırakmak zorunda kalmıştı. Hitler'in yargıçlarından Filbinger'i ulu orta övmesi de hatalarından en büyüğü olmuştu. Yerine geçen Stefan Mappus ise ondan daha da geçimsiz biri çıkmıştı. Dev enerji kuruluşu EnBW'yi değerinin çok üzerinde bir ödemeyle (4,7 milyar Avro) devletleştirmesi ve bunu yaparken meclisin onayını almayıp, kendi başına karar vermesi Mappus'u da kısa sürede çevresine yabancılaştırmıştı. Bu alış verişe aracılık eden danışmanı ve eski sınıf arkadaşı Dirk Notheis'ın satıştan 1 milyon Avro komisyon kazandığı da kısa sürede ortaya çıkmıştı. 30 Eylül 2010 günü Stuttgart'ın göbeğinde onlarca tarihi ağacın lüks yapılar uğruna kesilmesine karşı çıkan insanlara gaz ve su sıkan, dört yüzünü yaralayan polislere verilen emrin Mappus'tan gelmiş olabileceği iddiaları kısa süre önce ortaya çıkan bazı gizli mailerle kanıtlanacağa benziyor. Sadece on ayda iktidar gücünü yitiren bu eski başbakanın yaptıklarını aydınlatmak isteyen bir meclis araştırma komisyonu geçenlerde yeniden göreve getirildi.
Güçlü, erdemli biri midir Aristo'nun dediği gibi, yoksa Makyavel'in iddia ettiği gibi güçlü sadece bir çıkarcı mıdır? Özellikle politikada doruğa ulaşan ve gücünü erdemini yitirmeden yıllar boyu koruyan bir politikacaya dünya tarihinde pek rastlayamayız. Geride bırakmış olduğumuz 20. yüzyıla baktığımızda toplumların sayısız diktatör veya diktatör kopyası yarattığını görürüz. Hitler, Stalin, Mussolini, Mao, Franko, Videla, Pinochet, Kaddafi, Saddam Hüseyin, Beşar Esad gibi halkın kendilerine verdiği gücü halkına karşı kullanan bu acımasız güçlüler yüz milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur! Firavunlar, kayzerler, derebeyleri, diktatörler dün de vardı, bugün de var. Kendilerini doruğa çıkarmış olanları hiç önemsemeyen, gerçeklerin dışında, bambaşka bir dünyada yaşayan bu kişiler, ister politikacı, isterse kabile reisi, ister tarikat kurucusu, ister mafya patronu, isterse holding sahibi olsunlar, ülküleri ve çıkarları uğruna her şeyi göze almışlardır. Güçlerini sadece kendi çıkarlarına kullanır, kısa sürede yakın çevresinden uzaklaşır, her türlü öneriye kulaklarını tıkarlar. Onlar bambaşka bir dünyada yaşayan, bambaşka insanlardır! Hatalarını görmezler, sorun onlar değil, sorun başkalarıdır. Düşmemek için doruğa çılgınlar gibi sarılırlar. Devrildiklerinde yanmış topraklar bırakırlar arkalarında.
Güç göz kamaştırır. Ülküsü ve çıkarı uğruna onu mutlaka ele geçirmek isteyen kişi duygusuz, ruhsuz, sert ve hilekâr olmak zorundadır. Sonsuz güç çılgınlığı çok sınırsızdır! Peşine taktığı insanları koyun gibi güdeceklerini sananlar yaşamlarının en büyük hatasını işler. Doruktaki bu insanlar günün birinde tepetaklak devrildiklerinde, boş bir çuvar örneği bir kenara atıldıklarında aşırı gururlarının kurbanı olduklarını kavrayamazlar. Tatlı bir zehir olan güç onlara tüm duygularını yitirtmiştir. Güç bağımlı yapan bir uyuşturucudur da. Bir kez alışan onun sadece güzel yanlarını görür, gerçeklerden, sorunlardan çok uzakta başka bir dünyada yaşamaya başlar, kendini mutlu hisseder. Uyuşturucu bağımlısının kendini düştüğü bataktan kurtarması çok zordur.
www.ahmet-arpad.de
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder