Prag'a gelip de kahvelerine, daha doğrusu kıraathanelerine uğramamak olmaz. Komünizmden kurtulduktan sonra yeniden açılan bu mekânların düşünce ve edebiyat dünyasını ne kadar etkilemiş olduğunu bugün de hissediyorsunuz. Kent merkezinden geniş Narodni Caddesi'nde yürüyüp, Moldau kıyısına doğru uzanırken mutlaka Café Louvre'a bir uğramalı. 1902'de kapılarını açan, özellikle iki savaş arasında üst sınıf Praglıların, filozofların, akademisyenlerin, ünlü sanatçıların ve hali-vakti yerinde hanımların da uğradığı Café Louvre günümüzde geçmişi anımsatıyor. Brod-Kafka ikilisinin de sık sık düzenlenen edebiyat toplantılarına katıldığı Louvre 1992'den bu yana yine eski şıklığına dönmüş.
Prag'da, Franz Kafka'nın doğmuş olduğu bu kentte başı boş gezinirken kolayca onlarca yıl geriye dönüp, anılara dalabilirsiniz. Bu güzel Moldau kentinin sokaklarında Kafka'nın Milena'ya olan aşkının peşinden gider ya da var olmanın dayanılmaz hafifliğini tadabilirsiniz.
Prag kocaman, art nouveau, süslü, yüz yıllık yapılarıyla insana Budapeşte ile Viyana'yı çok anımsatıyor. Gezinen nereye, ne zaman bakacağını şaşırıyor. Büyük alanda sıra sıra faytonlar, üstü açık tarihi otomobiller müşteri bekliyor. Az ötede Paris Caddesi… Geniş bir bulvar, ağaçlıklı. Hepsi son yıllarda elden geçmiş, bakımlı yapılar. Altlarındaki şık mağazalar Paris'i aratmıyor. Çoğunun sahibinin Amerikalı Yahudi olduğunu söyleniyor. Demirperdenin kalkmasının ardından otuz bine yakın Yahudi Prag'a dönmüş. Hitler'den kaçanların torunları...
Sonra sokaklar daralıyor. Artık Franz Kafka'nın dünyasındasınız. Güney Bohemya'dan gelip, Prag'a yerleşen Hermann Kafka'nın oğlu Franz yaşamını Yahudilerin gettosu Josefov'da geçirir. Praglı yazarlar Jarovlas Hasek ve Egon Erwin Kisch dostlarıdır. Fakat Kafka hep bu çevrenin içinde kalamaz, Prag'ın başka semtlerinde de yaşar. Bu arada birkaç yılını Prag kalesinin gölgesinde uzanan Simyacılar Sokağı 22 numarada geçirir. Ancak küçük ve dar evdeki yaşama çok fazla dayanamayıp, yine taşınır. Yeni evi Moldau'ya yakındır. Fakat o da dardır, havasız ve rutubetlidir. Kafka'nın hastalığı ilerler; Prag'ı uzun süre için terk eder. 1924 yılında Viyana yakınlarındaki Kierling'de öldüğünde 41 yaşındadır. Prag'ın Zelivskeho mahallesindeki Yeni Yahudi Mezarlığı'nda yatıyor. Moldau kıyısında şimdi güzel bir müzesi var...
Eski gettonun sokakları dar, karmakarışık, düzensiz. Bir Franz Kafka heykeli. Heykeltraş Jaroslav Rona onu yaratırken "Bir Savaşın Tasviri" öyküsünden esinlenmiş. Üç buçuk metre yüksekliğindeki kara heykel içi boş, kafasız bir giysi. Omuzlarında bir insan oturuyor. Heykelin dibinde, ayaklarının önünde çiçekleri çoktan solmuş küçük bir çelenk. Az ötede eski-yeni sinagog, iki saatli tarihi belediye binası, altı yüz yıllık bir mezarlık. 1439-1787 arasında buraya on binler gömülmüş. Mezarlık enine büyüyemediği için ölüler üst üste. Şu sıra on iki bin taş sayılıyor dünyanın bu en eski Yahudi mezarlığında.
Yaşamında çoğu kez dışlanmış olan Franz Kafka uzun öykü diyebileceğimiz "Dönüşüm"de sanki bazı yaşam birikimlerini kaleme almış. Sürekli iç sorunları olan, kendini bir yerde ailesi için ‘kurban' eden Gregor Samsa'yı yaşamı boyunca hiç kimse anlamamıştır, ne annesiyle babası, ne de kızkardeşi. Onlar Gregor'un çalışmakla yaşamını garanti altına aldığına inanırken, oğulları çalışarak getirdiği parayla evdekilere güzel ve mutlu yaşam sağladığı, daha doğrusu kendini onlar için ‘kurban' ettiği inancındadır. Çok şeye katlanan Gregor eleştirisel, karşı çıkan biri değildir; o zırhı kalın, içi yumuşak bir böcek gibidir. Ailesine olan çocukca bağlılığı böceğe dönüştükten sonra da kalır. Bir böcek olarak evinde geçirdiği dönemde de ailesinin ona yaptıklarına karşı çıkamaz.
Burada çok ilginç, daha doğrusu anlaşılmaz olan, kısa süre sonra Gregor dahil bütün ailenin dönüşümü çok olağanmış gibi kabullenmesidir. Uykusundan böcek olarak uyanan Gregor yaşadığı dönüşüme karşın hemen giyinip, işe gitmeye niyetlidir. Onun yaşam sorunu kişiliğidir; aşırı alçakgönüllüdür ve kendine özgüveni yoktur. Gregor bir gün olsun kendini ailesinin kıskacından kurtaramamış, annesiyle babasının mutluluğundan sorumlu olduğuna hep inanmıştır. Geçmişine sırtını dönüp, gönlünce yaşamasını hiç bilmemiştir. Ailesinin eve para getiren oğulları olmadan da yaşayıp, geçinebileceklerini, yıllarca acımasızca sömürülmüş olduğunu Gregor ancak dönüşümünden sonra fark etmiştir. Bir sabah uyandığında aniden böceğe dönüşmüş olmasını bir yerde her şeyden kaçma, hatta bir baş kaldırma olarak kabul etmek gerekir. O artık dayanılmaz, tek düze bir yaşamdan, her şeye boyun eğen bir birey olmaktan ve içine kıstırıldığı sistemin çarkları arasından kurtulmak istemektedir. Ancak aile içindeki yabancılaşmanın böceğe dönüşmesinin ardından da sürdüğünü fark eder. Bu 'yeni' yaşamı da bir çözüm, bir kurtuluş değildir. Ailesi onu yine dışlamaktadır, çünkü başkalaşmış olan oğulları artık işlerine yaramıyordur. Böcek yaşamında da yalnız kaldığının farkına varan Gregor kendisiyle ve dünyasıyla barış içinde, her şeye razı yaşama veda eder...
Franz Kafka'nın, Aralık 2013'de Remzi Kitabevi'nde çıkan "Dönüşüm" adlı eserine Ahmet Arpad'ın yazdığı önsöz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder