CUMHURİYET, 19 Ekim 2025
Stuttgart - Ahmet Arpad
Tanış televizyon gazetecisi, belgesel bir filmin ön konuşmaları için Köln'den günübirlik gelmişti. Uzun yıllardır tanışıyoruz. Dönüş trenine gitmeden önce istasyonun karşısındaki otelin lobisinde oturuyoruz. Çay içip sohbet ediyoruz. Türk dost o günkü ilginç görüşmelerinden söz ediyor.
Bir an için otelin önünde bir otobüs duruyor. Açılan kapılardan Japonlar iniyor. Rehberleri, elinde kâğıtlar hızla resepsiyona doğru yürüyor. Oradaki görevliyle kısa bir konuşmanın ardından lobide bekleşen grubun yanına gidiyor. Onlara bir şeyler söylüyor. Hızlı hızlı, yüksek sesle. Anlatacak çok şeyi var gibi. Çevresinde toplanmışlar rehberlerini dikkatle ve dikkatle dinliyorlar. Sözünü kesip soru soran yok. Sadece ikide bir eğilip duruyorlar.
Hazır olda bekliyorlar
Adamın anlattıkları az sonra bitiyor. Hafifçe öne doğru eğilip çevresindekileri selamlıyor. Onlar da hep birlikte eğiliyorlar, başları önlerinde rehberlerini selamlıyorlar. Sonra resepsiyon görevlisi kadının getirdiği anahtarları alıp asansörlere doğru yürüyorlar. Binmeden önce de yine bir selamlaşma. Vücutların belden yukarısı inip kakıyor, başlar önde, gözleri lobinin mavi yer halısında. Eller iki yanda, sanki hazır ol beklemedeler! Selamlaşma bittikten sonra kendilerini kapıları açık bekleyen asansörlere atıyorlar.
Selam vermeyi kurslarda öğreniyorlar
Yolda bir tanıdığına rastlayan her Japon, nerede olursa olsun onu "Japon usulü" selamlamak zorunda. Ancak giderek endüstrileşen ülkede insanlar bazı nezaket kurallarını unutmaya başlamış. Özellikle büyük kuruluşlarda çalışan genç nesil elemanların günlük yaşamın birçok davranışından haberdar olmadığı dikkati çekmekte. Bundan yararlanan bazı işini bilenin kurduğu "nezaket okulları" dolup taşıyor. Zengin babaların gönderdiği şımarık oğullardan büyük kuruluşların "nezaketi" zorunlu kıldığı elemanlarına kadar her gün sayısız Japon bu okulların kapılarını aşındırıyor. Oradaki kurslarda konuşmaktan oturup kalkmaya, el sıkmaya ve eğilip selam vermeye değin her şeyi öğreniyorlar.
Evet, Japonlar selamlaşırken genellikle biz Batılılar gibi el sıkışmaz, karşılıklı eğilirler. Bu eğilme, basit bir baş sallamadan yaklaşık 45 derecelik bir açıyla derin bir eğilmeye kadar değişiyor. Eğilerek selam vermenin çeşitleri var. Kişi, aynı sınıftan ve aynı konumdaki birisi karşısında 15 derece, şefi karşısında 30 derece, onu kabul etmek lütfunda bulunan genel müdürü karşısında da 45 derece eğilmek zorundadır. Eğilerek selamla bir saygı gösterisi, bir şükran ifadesi kabul edilir. Geleneğe uygun şekilde selamlanmayan kişi karşısındakinin kendisine saygısızlık yaptığına inanabilir. Selam vermenin şu kuralı var: Eğilenin vücudunun yayı ne kadar derinse onun karşısındaki kişiye gösterdiği saygı da o kadar değerlidir. Bu hareket, kökeni 1200 yıl önce Asuka veya Nara dönemine dayanan ve Budizm ile birlikte ülkeye yayıldığı söylenen bir sanat olarak kabul ediliyor. Japoncada "aisatsu" kelimesi "selamlaşma" veya "selamlama" anlamına geliyor. Bu, kişinin karşısındaki kişiye veya gruba gösterdiği saygıyı ve ona verdiği değeri dile getiren bir davranıştır.
Japonya'da sokakta yürüyen insanların birbirlerine dokunması genellikle çok enderdir. Sevgililerin ele ele veya birbirine sarılmış yürüdüğü de hemen hemen pek görülmez. Bizim alışık olduğumuz gibi, iki insanın karşılaştığında veya birbirlerinden ayrılırken sarılıp "şapur şupur" öpüştüğünü de Japonya'da görmek mümkün değildir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder