18 Mayıs 2025

Kulesi dünyanın en yükseği

Cumhuriyet, 18.05.2025

Stuttgart - Ahmet Arpad

Albert Einstein, Charlie Chaplin'i 1931'de bir filmin ilk gösteriminde tanımış. Sohbetleri sırasında onu şu sözleriyle övmüş: "Sanatınızda beni size hayran bırakan, onun evrensel oluşu. Tek kelime konuşmamanıza karşın bütün insanlar sizi anlıyor!" Chaplin'in yanıtı çabuk olmuş: "Bu doğru fakat sizin ününüz de erişilmez. Kimse teorilerinizi anlamamasına karşın bütün dünya size hayran." Aralarında böyle başlayan dostluk uzun yıllar sürmüş.

Einstein, Ulm doğumlu. Ulm, "yol üstünde bir kent". Stuttgart'tan Münih'e, Konstanz Gölü'nün kıyılarına, Avusturya Alpleri'nin kayak merkezlerine ulaşmak için hep Ulm'dan geçmek zorundasınız. Kuzey İtalya'ya, Venedik ya da Milano'ya mı yolculuk, yine Ulm üzeri gidiyorsunuz. Berlin'e, Hannover'e, Hamburg'a mı gideceksiniz. Ulm kavşağında direksiyonunuzu kuzeye kırın! Ortasından Avrupa'nın en uzun nehri Tuna geçiyor, kollarından "Mavi" ile burada buluşuyor. İnsan bir an düşünüyor, acaba ona "Mavi Tuna" demelerinin nedeni bu mu? Hayır, tabii bu doğru değil. "Mavi Tuna" deyişini bulan 1867'de bestelediği ve aynı yılın şubatında Viyana'nın büyük parkında kentlilere, Mayıs'ta da Paris'teki Dünya Fuarı'nda uluslararası katılımcılara sunduğu "Güzel Mavi Tuna" valsiyle Johann Strauss olmuştu...

768 BASAMAK

Gotik mimarinin güzel örneklerinden Ulm Katedrali'nin kulesi dünyanın en yükseği. Tam 161.53 metre. Tepesine ulaşmak için 768 basamağı çıkmak zorundasınız. Tabii gücünüz varsa. Ancak çıktığınıza değiyor, hele hava açık, görüş berrak oldu mu... Alpler'e kadar uzanan bir panorama yorgunluğunuzu gideriyor. Temelini 14. yüzyılda atmışlar Ulm Katedrali'nin. Devasa kapısından içeri girip de başınızı kaldırdığınızda kubbeleri süsleyen motifleri zor seçiyorsunuz. O kadar yüksekteler. Kulesi yakında "dünyanın en yükseği" unvanını yitirecek. Çünkü İspanya'nın Barselona kentindeki La Sagrada Familia bazilikası 170 metrelik kulesiyle birinciliği kapacak!

700 YILDIR SAPASAĞLAM

Katedral çevresi eskiliğini korumuş. Dar sokaklar, ikişer üçer katlı tarihi evler, loş geçitler, küçük lokantalar ve şaraphaneler, butikler ve galeriler... Tuna'ya inen yollar kentin en şirin mahallelerinden geçiyor. Birçok tarihi Alman kentinde olduğu gibi Ulm'da da çoğu sokak araç trafiğine kapatılmış, yayalar rahatça dolaşsın diye. Kafeler, lokantalar masalarını çıkarmış dışarı.

Bugün bir yaz havası var Tuna'nın kıyılarında. İnsanlar kış aylarında süren "ev hapsi"nin ardından mutlu mutlu oturuyor, yorgunluk çıkarıyor, gülümsüyor... Balıkçılar Mahallesi kentin en eski yerleşimi. Buradaki yapıların çoğu, nehir kıyısındaki kent duvarları 16. ve 17. yüzyıldan kalma. Günümüzde lokanta olarak kullanılan "Eğik Ev", 700 yıldır hâlâ sapasağlam ayakta, hafif yan yatmış olmasına karşın.

O BİR ŞAMANDI, KAHİNDİ, EYLEMCİYDİ

Birkaç yıl önce Ulm Müzesi salonlarını, geçen yüzyıl Almanya'sının en tanınmış "politize olmuş sanatçısı" kabul edilen Joseph Beuys'a (1921-1986) ayırmıştı. Beuys, İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanya'nın yetiştirdiği tartışmalı sanatçılarından biriydi. Yaşamı boyunca üzerinden uzun paltosunu, başından kenarları geniş şapkasını çıkarmayan Düsseldorf'lu sanatçının özellikle 1960'lı ve 1970'li yıllarda heykel, yerleştirme, çizim, grafik ve performans alanlarındaki çalışmalarında Şamanizmden ve Rudolf Steiner tarafından kurulan mistik bir felsefe akımı kabul edilen, fizikötesi fenomenler Antropozofi öğretisinden etkilenmiş olduğu bilinir. "Heykellerimin doğası kesin ve bitmiş değildir, her şey sürekli bir değişim geçirmektedir" sözleri onundur. Alman sanat dünyası için o bir şamandır, kâhindir, büyücüdür, rahiptir, eylemcidir, politikacıdır, filozoftur...

'BALIKÇILAR MAHALLESİ'NDE BİR GEZİNTİ

Ulm gezintisinin sonunda Stuttgart'a dönmek de var, geceyi tarihi Balıkçılar Mahallesi'nde geçirmek de. İkinci seçeneği yeğlerseniz, adı "Dar Ev" olan küçücük otelde kalmanız önerilir. Fischergasse'de, taş köprünün hemen yanı başındaki, 16. yüzyıldan kalma yapı adı gibi gerçekten daracık. Sadece 4.63 metre! Üç katında baştan aşağı restore edilmiş toplam üç oda! Birinde jakuzi var, günün yorgunluğunu atmak isteyenler için. Tuna'nın kolu Mavi neredeyse alt kattaki odanın içinden geçiyor.

Az sonra ağaçlar altında oturmuş, leziz yöre şaraplarını yudumlarken aklınız uzaklarda... Albert Einstein gözünüzün önüne geliyor. Ulm'dan çocukluğunda ayrılmış olmasına karşın hep şunları söylemiştir: "İnsan doğmuş olduğu kenti hiç unutamıyor. Doğduğu kent onun kişiliğinin bir bölümünü oluşturuyor. Ben Ulm'ü hep minnetle anımsıyorum..."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder