25 Ekim 2019

Almanya'da tarikatlar at koşturuyor

25 Ekim 2019 www.halkweb.eu
AHMET ARPAD

Çalışmalarını uzun yıllardır Stuttgart'ta sürdüren yazar ve çevirmen Ahmet Arpad, Federal Almanya'da güncelliğini hep koruyan dinci kuruluşlarla ilgili tehlikeye tekrar dikkat çekti. Arpad'ın değerlendirmesini sunuyoruz.


İslam Kültür Merkezleri Birliği (VİKZ) Almanya'da Süleymancılığı temsil eden bir çatı kuruluşu. Ülkenin birçok eyalet ve kentine yayılmışlar, 1975'den bu yana sayısız okul ve yurtlar açmışlar, camiler inşa etmişler. Bir süre önce merak edip kuruluş sözcüsü Erol Pürlü'ye sordum: "Almanya'da VİKZ'e bağlı kaç dernek var ve bu derneklerin yurtlarında kaç öğrenci ders görüyor?" Köln merkezli Süleymancı kuruluş üç aya yakın tek yanıt yollamadı. Bıkmayıp haftalarca ısrar edince de, Almanya'da geçerli Kişisel Verilerin Korunması Yasası'na göre bu soruya yanıt veremeyeceklerini belirttiler. Kişisel verilerin korunmasından sorumlu resmi makamlar ise yaptıkları yazılı karşı açıklamalarda VİKZ'nin bu savının doğru olmadığını, yürürlükteki yasanın sadece kişinin özel hayatını koruduğunu, bu nedenle de Köln'deki birlik merkezinin ülkedeki dernek sayısı ve yurtlarında kaç öğrenci kaldığı konusunda basına bilgi vermesi gerektiğini belirttiler. VİKZ'nin hukuk danışmanlarıysa resmi makamların bu açıklamasına karşın dirençlerini sürdürüyor. Süleymancılar gibi diyalogdan yana olduklarını her fırsatta tekrarlayan Almanyalı Gülenciler de yıllarca aynı politikayı sürdürmüşler, onları eleştiren gazetecilere en basit bilgileri bile vermemişlerdi!

Din özgürlüğü maskesi altında…
Berlin'deki Protestan kilisesine bağlı Dünya Görüşleri Merkezi (EZW) birkaç ay önce 'Almanya'daki İslam Birlikleri' üzerine çok güncel bir araştırma yayınladı (https://www.ezw-berlin.de/html/119.php). EZW'nin  uzmanı, ilahiyatçı Dr. Friedmann Eißler bu hassas konuları çok iyi biliyor.  2015 yılında hazırladığı kapsamlı bir "Gülen araştırması"yla da dikkatleri üzerine (https://ezw-berlin.de/downloads/ezw_texte_238_inhaltsverzeichnis.pdf) çekmişti. Dr. Eißler son çalışmasında Almanyalı Süleymancılara da yer ayırmış: "Din özgürlüğü maskesi altında çoğulcu toplumdan uzaklaşıyorlar." İlahiyatçı Dr. Eißler araştırmasında şu olaya da değiniyor: 2005 yılında mal varlıklarının kaynağını kanıtlayamadıkları ve vergi kaçırdıkları suçlamasıyla VİKZ yöneticileri hakkında soruşturma başlatılmıştı. Örgüt suçlamaları önce reddetmiş, ancak sonunda yüksek bir ek vergi ödemesi karşılığı davanın kapanmasını kabullenmişti.


Süleymancıların Stuttgart'a bağlı Leinfelden-Echterdingen kasabasında yapmayı planladıkları cami-okul-yurt projesini kaymakam Roland Klenk uzun süredir: "Ben uyuma karşı olan bir kuruluşun bu binayı yapmasına izin vermeyeceğim" sözleriyle reddediyor. Süleymancılar ise: "Çocuklarımızın eğitimi ve uyumu için camii" sloganıyla girişimlerini inatla sürdürüyor. Marburg Üniversitesi öğretim üyesi İslam Bilimci ve Türkolog Prof. Dr. Ursula Spuler-Stegemann daha 2004'de Hessen Eyaleti İçişleri Bakanlığı'nın isteği üzerine hazırladığı araştırmayla VİKZ'e dikkatleri çekmişti. Türkçeyi iyi konuşan, sayısız bilim kitabı ve araştırmasıyla tanınan Prof. Stegemann'a göre Almanyalı Süleymancılar tutucu bir dünya görüşüne sahip. VİKZ'nin isteği üzerine 2010 yılında Süleymancı yurtları üzerine bir araştırma yayınlayan Duisburg-Essen Üniversitesi'nden eğitimci ve göç uzmanı Prof. Ursula Boos-Nünning ise İslam Kültür Merkezleri Birliği (VİKZ) Almanya'da Süleymancılığı bambaşka bir sonuca varmıştı: "Bu yurtlara devam eden Türk çocukların beyni yıkanmıyor, onlar yaşama başarıyla atılıyorlar."

"Çocuklar aşırı tutucu bir yaşama alıştırılıyor"
Baden – Württemberg Eyalet Meclisi Liberal Parti milletvekili Nico Weinmann bir süre önce Stuttgarter Nachrichten Gazetesi'ne yaptığı açıklamayla eyalet hükümetinden VİKZ yurtlarında küçük öğrencilerin 'beyin yıkanması'nın bir an önce engellemesini talep etti. Hristiyan Demokratlar'ın uzmanlık konusu 'uyum' olan Dr. Bernhard Lasotta da son basın açıklamasında VİKZ'i suçladı: "Çocuklar ve gençler ortaçağ yaşamını andıran aşırı tutucu bir yaşama alıştırılıyor!" İçişleri Bakanı Thomas Strobl: "Koruyucu önlemlerle bunun önüne geçmeliyiz", dedi. Ancak Baden-Württemberg Eyaleti 2015 yılında: "Binlerce Müslüman'ın başarılı uyumundaki büyük çabaları" nedeniyle Türkiye kökenli Süleymancıların başkanı Yavuz Kazanç'ın yakasına eyaletin en büyük liyakat nişanını takmaktan kaçınmamıştı! Kısa süre önce de eyalet başbakanı, yıllardır Gülen okullarını destekleyen Yeşil Parti'li Kretschmann, VİKZ'i devlet okullarında verilecek İslam din dersini hazırlayacak vakıfta görevlendirdi. Bunun üzerine Diyanet'i Almanya'da temsil eden DİTİB vakıftan ayrıldığını açıkladı.

Gülen liselerine parasal destek
Almanya'da siyasal İslam büyüp gelişirken en büyük dostlarından biri de kiliseler olmuştu. Daha 1970'li yılların başında, "Türkiyeli Müslüman öğrencilerin Almanya'ya uyumunu kolaylaştıracak!" görüşünden yola çıkan kiliseler okullarda İslam din dersi projelerini desteklediler. "Ülkemizde din özgürlüğü vardır, onlara karışamayız" diyen her renkten politikacının onayladığı Türkiye kökenli sayısız İslami dernek ve üst kuruluş istediği gibi at koşturdu. Resmi verilere göre Almanya'daki Müslümanların en çok %20'sini temsil eden, ana merkezleri Türkiye'de olan bu tarikatçı dinciler açtıkları camilerde, Kuran kurslarında ve yatılı okullarda her yıl binlerce çocuğumuzu eğitimden (!) geçiriyor. 1970'ten bu yana üç bine yakın mescit ve cami inşa edildi. Özel okul kabul ettikleri için eyaletlerin parasal da desteklediği Fethullah Gülen liseleri 1997'den sonra neredeyse bütün Almanya'ya yayıldı.

Almanya Türkleri'nin %30'u yıllardır fakirlik sınırının altında yaşamaya çalışıyor. Güçlenen İslamcılar işsiz insanlarımıza hep kucak açtı ve böylece çoğunun Alman toplumundan kopmasına neden oldu! Uyum karşıtı bu gelişmeler ülkede yabancı düşmanlığını körükleyen önemli nedenlerden biri sayılır. Aşırı sağcıların güçlendiği ülkede günlük yaşamın sürekli ağırlaşan koşulları altında ezilen Türk ana babalar "eve nasıl ekmek getireceğim" diye çırpınırken, çocuklarının terbiyesine ve eğitimine pek zaman ayıramıyor. Bu insanlara sürekli "sen bizden birisin" hissini veren aşırı dinci gruplar çocukları ailelerinden ve toplumdan koparmayı başarıyor. Gülen liselerinin 'sponsorları' hâli vakti yerinde olmayan ailelerin çocuklarını destekliyor!

'Altın nesil' yetiştirenler
Son 2-3 yıldır İŞİD'in yanında çarpışmak uğruna Almanya'dan Suriye'ye giden kadınlı erkekli genç Müslümanlar günümüz Alman toplumu için büyük bir tehlike oluşturuyor! Bunların çoğunun kaçak tarikat cami ve yurtlarında beyinlerinin yıkanmış olduğu sonradan ortaya çıktı. Federal Anayasayı Koruma Örgütü binin üzerinde gencin (üçte biri kadın) Suriye'ye gittiğini, bunlardan 170'nin orada öldüğünü, dönenler arasında 800 'tehlikeli' İslamcının olduğunu 2018 yılında açıklamıştı. Kendilerini İŞİD'e kurban edenlerin (!) tümünün de Almanya'da radikalize olduğu kanıtlandı. Politikacılar yine de tarikatların çalışmalarını eleştirenleri hâlâ: "Yaptıkları 'din özgürlüğü' kapsamındadır, karışamayız" deyip susturuyorlar!

Almanya'daki çoğu Türkiye kökenli tarikat gökten zembille inmedi ki! Bugünü anlamak için geçmişi, 1980'li, 1990'lı yılları bilmek gerek! İlk adımları Milli Görüşçülerle Süleymancılar atmıştı. Bu tarikatlar geleceklerine yatırım  yaparken hep şu ortak noktada birleşmişti: En büyük hedef çocuk ve gençlerin eğitimidir! Yıllardır değişen bir şey yok. Başta Hocaefendi olmak üzere tümü 'Altın Nesil' yetiştirmeye devam ediyor!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder